Sivil darbeciler ne diyecek?
Darbe söylentilerinin belge değil de “kağıt parçası” olduğu ortaya çıkınca kamuoyu askerden sert bir tavır bekliyordu. İlker Başbuğ’un “Bütün Türkiye görecek” sözleri bu beklentiyi artırırken, millet düşmanları da sert söylemden mağdur duruma düşebilmek için ellerini ovuşturuyordu. Bunun sonucunda mağrur ve mağdurun da tartışılacağı dönemi yaşayacağız. Genelkurmay Başkanı’nın “TSK’dan ellerini çeksinler” uyarısına rağmen askere saldırmanın dayanılmaz hazzını görev olarak yüklenenlerin bundan sonra da vazifelerini itinayla yapmaya devam edeceklerinden şüphemiz yok.
Türkiye’nin enflasyon, işsizlik, terör yerine kağıt parçasını tartışmaya yönlendirildiği dönemin sona ereceği beklentilerine girenler de yanılacak. Asimetrik psikolojik harekatı bizzat yürüten AKP iktidarının “Pardon” demeyeceği ilk dakikadan belli oldu.
Şimdi askeri savcılık kararının sivil yargı tarafından verilmediği öne sürülüp, iş malum davanın savcılarına havale ettirilerek tartışma sürecinin devam ettirileceği yönünde kanaat oluşmuştur.
İşte tam bu ortamda insanın aklına kümes hikayesi geliyor. Malumunuz tavuk hırsızı küçücük kümeste suçüstü yakalanmış, üstü başı pislik içinde elindeki çuvalda suç unsuru tavuklar bulunmuştur. Onlarca şahidin gözü önünde yakalanan hırsız iş ifade vermeye gelince feveran ederek “Avukatımı istiyorum” diye bas bas bağırmış. Mahkeme hakimi başını iki yanına sallayarak “Pes yani. Her şey alenen ortada iken avukat ne diyecek?” diye çıkışmış. Pişkinliği elden bırakmayan hırsız boynunu büküp “Vallahi hakim bey ne diyeceğini ben de merak ediyorum” cevabını vermiş.
İlkokul çocuklarının bile bilgisayar maharetiyle kolayca yapabileceği kağıt parçasına belge diye sarılanlar bakalım şimdi ne diyecek diye okuyucu olarak siz de merak etmiyor musunuz?
Darbelerin gerçek mağdurları, işkence tezgahlarından geçtikleri en güzel yıllarını hapishane hücrelerinde heba edip istikballerini kaybedenler tazminat için bile mahkemelere başvurmazken, şiir okuduğu gerekçesiyle birkaç ay hapis yatıp mağdurluktan siyasi rant kazananlar bu kadayıfın kaymağından vazgeçebilir mi? Hiç zannetmiyorum. Arkasına aldığı yandaş medya rüzgarıyla ve demokrasi mağduru olduğu gerekçesiyle mahkemeye koşanlar evrakta sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma gibi kabahatleri dokunulmazlık zırhı yüzünden beklediği sürece “Avukat” istemeye devam edeceklerdir. İşi zaman aşımına bırakma taktiğine başvuracaklardır.
Gelelim Sayın Baykal’ın “Belge doğruysa askeri, değilse sivil darbe” tespitine. 2002’den bu yana Türkiye’nin rengi tartışılan sivil darbeye uğradığına dair düşüncemi tekrarlayarak “Sivil darbeciler bulunup yargılanacak mı?” sorusunu gündeme getirmek istiyorum. Bakalım cevap bulunabilecek mi?
Son olarak Genelkurmay Karargahı’nda yapılan basın toplantısına yeniden dönmek istiyorum. 2 yıldır devam etmekte olan malum dava yüzünden Orgeneral İlker Başbuğ askeri personele sahip çıkmamakla itham ediliyordu. Asker ile hükümetin karşı karşıya gelmesinden siyasi rant sağlayanlar da bunu körüklemek için dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak ölçüde askere belden aşağı vurarak tahrik görevini sürdürüyorlardı. Bu ortamda İlker Başbuğ komutanlığının yanına devlet adamı kimliğini koyarak malum zihniyetin ekmeğine yağ sürmedi. Konunun MGK’ya taşınma işinden ise bir şey çıkmayacağı şimdiden belli.
Şimdi aslını bulacağını iddia eden başbakanın mağlubiyeti kabul etmeye niyeti olmadığı da ortaya çıktı.
Askeri darbeciler bulunamadı, bakalım sivil darbecilerin avukatı ne diyecek?