Sırat Köprüsü’nü gördüm, çok geniş!

N’olur iki gün olsun siyaset konuşmayalım. Ve “Kurban Bayramı” fırsatını değerlendirerek kendimizi sıkı bir sigaya çekelim. Bilelim ki Allah bizi Kendine kul olmamız için yarattı. Erinde geçinde bu hayatın hesabını soracak ve kendimizi bir gün mutlaka Sırat Köprüsünün üzerinde bulacağız.
Peygamberimiz mahşer gününden ve o gün Cehennemin üzerine kurulacak Sırattan bahsedince ashabı, “Ya Resulallah Sırat nedir?” diye sordu: “Kaypak ve kaygan bir yoldur” dedi, Peygamberimiz. “Orada; kancaların, çengellerin ve Necit çöllerinde biten dikenler gibi dikencikler olduğunu anlattı ve müminlerin amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi iyi cins yarış atları gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Kimi sapasağlam kurtulur, kimi hafif yaralı olarak salıverilir. Kimi de Cehennem ateşi içersine dökülür” dedi.
Ashâb-ı kirâmın fakihlerinden Ebu Said el Hudrî, Sırat köprüsü için, “Kıldan ince, kılıçtan keskincedir” demiştir. Bu ifadenin, Sırat’tan geçmenin çok zor olduğunu anlatmak için kullanıldığını söyleyen İslâm âlimleri vardır. Şimdi bütün bunlar bize maalesef şaka gibi geliyor. Arkadaş okeye çağırıyor koşuyoruz. Allah namaza çağırıyor yüzümüzü bile çevirmiyoruz. Hepimiz vatan kurtarıyoruz. Yahu sen önce kendini, çocuğunu kurtar. Yok ben boğulan insanı değil batan gemiyi kurtarmak için yaratılmışım mı diyorsun? Peki, öyle olsun. Kendimizi böyle kandırmaya devam edelim bakalım.
Sonra size bir şey söyleyeyim mi?
Bir gün mutlaka kendimizi üzerinde bulacağımız Sırat Köprüsü çok geniş, ben gördüm. Aslında sen de gördün. Elbette Allah Resulü ve arkadaşları doğru söylüyor, kaygan, dikenli, kıldan ince ve kılıçtan keskin amma, ısrar ediyorum, Sırat Köprüsü çok sağlam, çok geniş, basınca kayılmayacak, dikene dolaşılmayacak o kadar geniş alanlar var ki, insan “Rabbim Sen kullarına cömert ve ne kadar merhametlisin” demekten kendini alamıyor.
İsterseniz sizi gördüğümü söylediğim Sırat Köprüsü hakkında biraz daha bilgilendireyim. O tam bir milyar 83 milyon kilometreküp malzemeden yapılmış. Eni ile boyu çarpıldığında karşımıza tam 510 milyon kilometrekarelik bir alan çıkıyor. Evet, gezegenimiz, üzerinde yaşadığımız Dünya’dan bahsediyorum. Bilelim ki bizler için gerçek Sırat Köprüsü, Dünya’dır. Nitekim Peygamberimiz, “Müminler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar süratle geçer. Kimi de Cehennem ateşi içine dökülür” demiyor mu? Ameller kabirde ve Mahşer Meydanında değil, bu dünyadadır.
Yine Peygamberimiz, “Benim için şu altı şeyi deruhte edin. Ben de size Cenneti deruhte edeyim (Yani Sırat’tan geçişinize garanti vereyim). Sizden biri konuşursa yalan söylemesin. Vaat ettiğini yapsın. Emanet edildiğinde ona hıyanet etmesin. Gözüne sahip olsun. Eline sahip olsun ve bacak arasındakine hâkim olsun.” Bütün bunlar bu dünyada yapmamız gereken şeyler değil mi? Ha bir de “Emanet” deyince yalnızca insanlar arasındaki emaneti anlamak da, Dünya sıratında muz kabuğuna basmanın ta kendisidir. El-Ahzâb suresinin 72’inci ayetinde “Emanet” ne imiş Sırat’ı Yaratan’dan öğrenelim: “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Onlar bunu üstlenmekten kaçındılar. Onu insan yüklendi. Gerçekten de o, çok zâlim ve çok cahildir”
“Emanet”! Allah ve Resulünün buyurduğu her şey. E, ben şunu yaptım, bunu yaptım deme. Ne duruyorsun, tövbe et. Bak Sırat köprüsünün üzerindesin, akıllı ol, madem kaydın, elini Allah’a uzat. O tutar hiç endişe etme. “Ben Tevvabım” diyen, O! O mutlaka vaadinde durandır. Ve o kıldan ince ve kılıçtan keskince Sırat Köprüsü var ya. Fatihamızda da bizden istenen “Sırât-ı müstakim”in ta kendisidir o.
Sırât-ı müstakim ise 1 milyar 83 milyon kilometreküp malzemeden mürekkep ve Türkiye’nin neredeyse 600 misli büyüklüğündeki 510 milyon kilometrekarelik bu dünyanın işidir. Şu anda tam da Sırat Köprüsünün üzerindeyiz yani.
Düşme de görelim!
Hayırlı bayramlar efendim!

Yazarın Diğer Yazıları