Sıra, Doğan Yayın Grubu'na geldi
2002 yılında iş başı yapan AKP iktidarının, o günden bugüne hiçbir AKP’li iş adamına, Ali Dibo’cuya, ihale vurguncusuna yönelik ciddi bir operasyon yaptığı duyulmamıştır. Yedi yıldır bu ülkede, yasa dışına çıkmış, vergi kaçırmış, KDV ödememiş, ihaleye fesat karıştırmış, mafya ile işbirliği yapmış, görevini kötüye kullanmış bir tek iktidar yandaşı tespit edilememiştir. Ümraniye davası dolayısıyla yanlışlıkla dahi olsa göz altına alınmış ya da dinlenmiş AKP’liye rastlamak da mümkün olmamış. Deniz Feneri meselesi, bilindiği gibi Türkiye’deki iktidarın erk alanı dışındaki konudur. Ali Dibo benzeri vakalar bazı işgüzarların daha çok da Kemal Kılıçdaroğlu gibi kıskanç muhaliflerin işi olarak medyaya taşınmıştır.
Her cezanın bir sırası vardır!
Her nedense iktidara göre bu ülkede bütün yolsuzluklar, yağmalar, yanlışlar, talanlar, vergi kaçırmalar, ihaleye fesat karıştırmalar hep muhalifler tarafından yapılıyor. Önce Uzan Grubu, bütün yolsuzlukların kaynağı olarak ilan edildi. İktidar, Uzan’ın ocağına incir ağacını dikti. Bütün mal varlıklarına el konuldu. Uzan medyası da sonunda büyük ölçüde iktidar yandaşları tarafından bir biçimde satın alınarak yandaş medya haline getirildi. Dinç Bilgin tedavülden kaldırıldı. Mehmet Emin Karamehmet sindirildi. Aydın Doğan ise rakiplerinin terekesinden nasiplenmek için çoğu zaman pusuda bekledi. Bir gün sıranın kendisine geleceğini hiç düşünmemişti.
Sıra, Doğan Grubu’na da gelecekti ama ondan önce sırada başka kurumlar vardı. Önce AKP iktidarı aşamalı bir biçimde gücünü pekiştirmeliydi. Bu bağlamda TSK, YÖK, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, HSYK ile her yolu deneyerek bilek bükme yarışına girişildi. Hakkını vermek gerekirse bu konuda iktidar, çok da başarılı olmuştur. Şimdilerde iktidara, kamuoyunu dilediği gibi oluşturabilmek için medyanın %55’i yetmemektedir. Bu nedenle iktidarın uygulamalarına muhalefet eden medyanın yüreğine korku salmak gerekli görülmüştür. Bunu kitabına uydurarak yapmak gerektiği için de maliye devreye sokulmuştur.
Yandaşı güçlendirmek, karşıtı ezmek!
Doğan Medya Grubu’na yönelik vergi denetimi ve cezası bu bağlamda üretilmiştir. Hükümet yedi yıldır durmuş durmuş birden bire Doğan Medya Grubu’na toplam değerini aşan çok yüksek bir vergi cezası kesmiştir. 4,5 milyar doları aşan vergi cezası, gruba karşı verilmiş ’ben seni yok etmeye kararlıyım’mesajıdır. İktidar muhalif medyayı bir yandan yok etmeye çalışırken diğer yandan da yandaş medya oluşturmak için Arap şeyhlerinden kredi bulmuştur. Yetmeyince kamu bankaları yandaş iş adamlarının desteklenmesi için devreye sokulmuştur. Uygulanan, yandaşı güçlendirme, muhalifleri ezme stratejisidir.
Ancak sorun Doğan Grubu’nun yanlış yapıp yapmadığı değildir. Sorun Türkiye’deki medyanın evcilleştirilmesi sorunudur. Bu saatten sonra hiçbir medya grubu iktidara karşı kendisini güvende hissedemeyecektir. Kesilen ceza ile halkın bilgi edinme hakkı manipüle edilmiştir. Olan biten düşünüldüğünde, demokratik rejimin giderek despotizme doğru kaydığı görülmektedir. Elbette ülkede bundan sonra da -iktidarı desteklemek şartıyla- herkesin konuşma hakkı, yayın yapma hakkı ve ifade özgürlüğü olacaktır. Doğan Grubu’na kesilen, bu yönü itibarıyla vergi cezası değil siyaset cezasıdır.