Sınır ötesi harekatın psikolojik boyutu
Sadece Türkiye’de değil soğuk savaş sonrası tüm dünyada psikolojik savaşın bütün metotları itina ile sergileniyor. Yıllardır sadece seyretmekle yetindiğimiz bu sahnede bu defa aynı metotları Türk askerinin de uygulaması moral değerlerimizi artırdı.
Üç gündür tüm gazetelerin manşetinde ve televizyon haberlerinde Türk ordusunun büyük zaferi yansıtılıyor. Sanki daha önce böyle geniş çaplı bir harekatı yapmak kabiliyetimiz yokmuş da dost (!), müttefik (!) ABD’nin yardımlarıyla uçaklarımız, hedefi tam ortasından vurabilmiş...
İşte bu propagandanın arkasında yatan; “Neredeyse 25 yıldır PKK terörü ile uğraşıyoruz. Örgütü kalbinden vurmak için ABD’nin himmetine ihtiyacımız var. Bush, Erdoğan’a verdiği sözü yerine getirip sıcak istihbaratı vermese, hava koridorunu açmasa bu işi başaramazdık..”
Bir başka ifadeyle, “PKK terörünü ve Irak meselesini Amerika’sız çözemiyoruz. ABD ile dostluktan başka çıkış yolumuz yok...”
Hani kovboy filmlerinde Kızılderililerle yapılan savaşlarda birkaç kötü adam vardır. Kızılderililere zulmü bireysel olarak yapan kişiler Yüzbaşı Tommiks tarafından cezalandırılır da Doktor Sallaso ve Konyakçı ile beraber yerlilerin reisleriyle barış çubuğu tüttürülür ya... İşte o sahnelerin günümüz versiyonu...
Dünyanın önemli ülkelerinde bizzat Pentagon tarafından yapılan kamuoyu araştırmalarında ABD’ye güvenmeyen ülkelerin başında yüzde 91’lik oran ile Türkiye’miz geliyor. Ankara’ya gelen ABD Büyükelçileriyle, Dışişleri Bakanlığı’nın en önemli meselesi Türk milletinin ABD’ye olan güvensizliği. Dost ve müttefikine güvenmeyen bir ülkenin eşbaşkanı ile BOP’u kısa vadede gerçekleştiremeyeceğini anlayan Coniler, bir taşla birden fazla kuş vurmak için son manevrayı gerçekleştirdiler.
Dünden bu yana değişen bir şey yok. ABD’nin PKK’yı bitirme gibi bir derdi yok. Kamplara yapılan operasyon, Türkiye’deki ABD karşıtlığının gazını almaktan başka bir şey değil. Coniler, kampları büyük oranda boşalttırıp maşaların çoğunu İran’daki PJAK saflarına göndermişti zaten.
İktidara geldikleri günden bu yana yaptıkları en önemli iş, medyanın büyük bir bölümünü ele geçirmek olan AKP, arkasına basın rüzgârını da alıp, “Bu PKK’yı bizden başka kimse bitiremez” havasını pompalıyor. AKP iktidarının ünlü üçlüsünün demeçlerini yan yana koyduğunuzda söz konusu zafer (!) Erdoğan’sız ve ABD’siz gerçekleşemeyecek yönünde.
Türk milleti, çuval acısını yüreğinde hissederken, ABD’nin yardımı ile böylesi bir operasyonun gerçekleşmesiyle acıları hafiflemiş olabilir mi?
Bir taraftan ABD, Türkiye’nin haklılığından dem vururken, diğer tarafta AB “Diyalog tavsiyesini sürdüreceğiz” diyor. Ama Irak’ın kuzeyinden “İmdat! Yetişin...” feryatları ile dünya kamuoyunun Türkiye’nin sivil hedefleri bombaladığı propagandası yapılıyor.
Yani tahterevalli siyaseti...
ABD bu tahterevallinin ortasında denge unsuru rolünde. Yarın, öbür gün ağırlığını hangi yöne kaydıracağını kim garanti edebilir.
Yazının başında bu psikolojik savaşta Türk askerinin de üzerine düşeni yaptığını ifade etmiştim. Ancak psikolojik savaş sadece askerlerin işi değildir, siyasi iradenin tam desteği olmadan uzun süre sürdürülemez. Üstünlüğü ele aldığımızı zannettiğimiz bir anda avuçlarımızın arasındakiler cıva gibi kayıp gidebilir.