Sine-i millete dönmek için daha ne ve neyi bekliyorsunuz?

Kağıt üstünde devletin, fiiliyatta hükümetin televizyonu TRT’deki görüntüye bakın. Üçlü kare yapmışlar; bir kenarda Bülent Arınç bir kenarda Barzani ortada da sunucu efendi.
Tüm gün, tüm televizyon ekranlarından akan şehit cenazeleri görüntüleriyle birlikte muhteşem(!) üçlü. Dün de yazmıştım. Yineliyorum;
Bunlar en acılı günde dahi milletle dalga geçmekten hiç mi hiç utanmıyorlar!..
Bülent Arınç, ekranda adeta Barzani’ye yalvarıyor;
“Barzani’den daha açık ve daha büyük destek bekliyoruz”..
Bugüne kadar verdiği desteğin sonucu buysa!..
Çapulcubaşı ise gayet pişkin;
“Gerçekten çok üzüldük”.
Ciddi bir suratla kafa buluyor Barzani;
“Artık savaşın, silahın kullanma devri geçti. Bu durum Kürt milletine daha çok zarar veriyor. Bizim tavrımız çok açık ve çok belli. Biz Türkiye’deki kardeşlerimize de söylüyoruz. Parlamento içinde faaliyetlerine devam etmelerini istiyoruz. Ben en kısa zamanda bu savaşın durdurulmasını istiyorum. Neticede sadece kan dökülecektir. Birbirimize saygılı olmamız lazım. Sorunu barışça ve kardeşçe çözmemiz lazım. Son dönemde atılan adımlar Türkiye için çok büyük adımlardır. Bu olayı kınıyorum. Sayın Başbakan’a attığı adımlardan dolayı teşekkür ediyorum. Diğer partilerden de çözüme yönelik önerilerde bulunanlara teşekkür ediyorum.”
AKP’nin sarıldığı büyük yılan, nereyi adres gösteriyor?
Büyük mutabakatçıları, yeni anayasa kalemlerini, bölünme yasalarını bir bir Meclis’ten geçirenleri ve dahasını..
Ne kadar acı.. Söylemesi ne kadar zor..
Ve de ne yazık ki;
Türkiye’yi parçalayıp yutmak isteyen tüm şer güçlerin şu andaki en büyük dayanak gücü TBMM’nin bugünkü yapısıdır.
“Bedel ödeyelim” diyenler, yeni yeni açılımlar icat edenler, bölünme anayasasına koltuk değneği olup lafa gelince milliyetçilikte kimseye söz bırakmayanlar, Kandil’in kutsanmasına ses edemeyenler..
Daha neyi seyrediyorsunuz?
Barzani bile sizi işaret ediyor.
Cesaretiniz var mı?..
Dönebiliyor musunuz millete?
Dönün sine-i millete de, sorun bakalım onlar; “akil adamlar”, “büyük mutabakatlar”, “Kandil’e operasyonun şartları”, “silahların bırakılması”, “yeni anayasa”, “özerklik” için neler söyleyecek.
Boşaltın bu AKP ve işbirlikçilerinin altını.
Muhalefet taklidi yapmayı bırakıp bir günlüğüne gerçek muhalefet olun.
“Emeklilik ve özlük haklarımız ne olacak mı” dediniz.
Bir kere de milletin acı katığına ortak olun.
Ne olur?..
Zina yasasının geçmesini seyrettiniz yoksa bir de “kürtaj
yasasını” çıkarmak için mi bekliyorsunuz?


Stratejik tespitler

Kanlı Dağlıca saldırısının ardından meydana gelen gelişmeleri ve tartışmaları stratejist-yazar Erol Bilbilik yorumladı. Onun yorumlarının satırbaşları şöyle:
- Dağlıca saldırılarını doğrundan doğruya ABD yaptırmıştır.
- BOP projesi bağlamında tayin edilmiş Başbakan, PKK’ya hiçbir şekilde doğrudan müdahale edemez. ABD’nin çizdiği kurallar çerçevesinde müdahalede bulunuyor gözüküyor. O bölgeye müdahalesi yasaktır. Ne kara harekâtı yapabilir, ne hava harekâtı ne de özel operasyonlar.
- PKK’nın tümüne birden ABD’nin kumanda etmesi zor. Bu zorluğu gördüğü için zaten ABD, BOP eş Başkanı’na birincil görev olarak verirken ona da demiştir ki, “Ben bütün bu PKK’ları da kendim hal yoluna
koyacağım onun için bu görevi, bu bölgede sana veriyorum” diyerek bir hayal âlemine daldırmıştır. Hayal âlemi diyorum ama bunu 2007’de Oval Ofis’te 2 sayfa 9 maddelik Colin Powell’in gizli anlaşmasıyla kabul etmiş ve imzayı basmıştır. Bir büyük oyun oynuyor.
- Uludere, Dağlıca, Aktütün olsun bütün bunların hepsi ama hepsi Amerikan merkezli operasyonlardır. Bundan Başbakan’ın haberi ve onun arkasında da Beşir Atalay’ın kesin haberi vardır. Amerika sempatizanı Davutoğlu’nu da Dışişleri Bakanlığına getirmişlerdir. Dışişleri Bakanı pozis-yonunda görevini yapan Erdoğan’ın taşeronudur. Onun arkasında da ABD’de, yetiştirilmiş bir ajan olan İbrahim Kalın vardır. Bu teşkilat ve diğerleri, Erdoğan’ın kabilesini yönetmektedirler. Görevli oldukları iş doğrudan doğruya Türkiye’yi parçalama görevidir. Zaten o parçalama görevinin altın vuruşunu Kürecik’te radar füze istasyonu kurarak yapmışlardır.
- Bu iş yapılırken Türkiye’de doğrudan doğruya Cumhuriyet rejimi değiştirilmiştir, rejim değişikliğine gidilmiştir. Türkiye bir totaliter İslam rejimi altındadır ve Cumhuriyet devrimi yerlerde süründürülmektedir. Rejimi süründürmekten kurmaktan isteyen asker, sivil, akademisyen ve politikacılar da doğrudan doğruya ABD’ye muhalefet ettikleri için hapishanelerdedir. Çünkü bu vesile ile ABD, Türk ordusu var oldukça ister NATO’da isterse nerede olursa olsun Amerika’ya muhalefet edeceğini kesinlikle bildiği için kendisine muhalefet eden bütün ulusalcı güçleri içerde tutmaktadır. Bu tutuşu sözde onların karşı devrimi tamamlanıncaya Türkiye bölük pörçük edilip eyaletlere ayrılıncaya kadar sürdürmeyi amaçlıyorlar.
- Bir Genelkurmay Başkanı’nın görevi ağlamak değildir. Hep ağlıyor bunlar. Ağlama korosu kurmuşlar. Bülent Arınç, Genelkurmay Başkanı ağlıyor. Ağlayarak Türk halkına riyakârlık gösterisinde bulunuyorlar.
- Bülent Arınç, kökten dinci radikal bir cumhuriyet düşmanıdır. Başbakanı “yap oğlum” diyor, yapıyor. TRT’deki o tabloyu gözünüzün önüne getirin. Bir Kürtçe tercüme yapılıyor, Soranice’den öbürü de cevap veriyor. Barzani’den medet uman bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı karşımızda. Bunlar İsmail Dümbüllü’yü de aştı.

Yazarın Diğer Yazıları