Şimdi de biz soruyoruz: Vakit 'taciz'in neresinde?

Birbiriyle sosyal ilişki kuran, selam veren, aynı iş ortamını paylaşan kişiler ’aynı suç şebekesinin üyesi’ sayılıyorsa, tecavüz iddiasıyla tutuklanan yazarları Hüseyin Üzmez’i, ’gazozla kandırdılar’ diye savunan Vakit, ’çocuklara cinsel istismar’ suçunun ortağı mı?


Vakit’in manşetine göre “Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında Tuncay Özkan’ın da tutuklanması, gözlerin eski Cumhurbaşkanı A.N Sezer’e çevrilmesine sebep oldu.”
Hedef gösterme, hakaret, iftira, küfür, tehdit ve tahriki artık yayın politikası haline getirdiğine inandığım Vakit “Devletin zirvesindeki Cumhurbaşkanının bütün sırlara vakıf olması gerekliliği”nden yola çıkmış. ’Konumunu hiçe sayarak’ Kanaltürk resepsiyonuna katılıp, orada 4 saat 10 dakika geçirmesi gibi ’sağlam bir delil(!)’ ortaya koymuş. Ve Ahmet Necdet Sezer’in Tuncay Özkan gibi bir ’terör zanlısı’ ile ilişkisini sürdürdüğüne göre, bu suç örgütünün bir parçası olduğundan şüphelenmiş.
Kaldı ki bu şüpheyi destekleyen yığınla suçu daha varmış Sezer’in:
1. Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever’i köşkte ağırlamış!
2. Atatürkçü Düşünce Derneği’ni desteklemiş!
3. “Ergenekon Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkan Danıştay saldırısından çok kısa bir süre sonra, ”Saldırının hedefi laik cumhuriyetimizdir“ diyerek, Ergenekon paralelinde görüş” ortaya koymuş!..
Bütün bu deliller ışığında uzmanlar Sezer’in sorgulanması, yargılanması uyarılarında bulunuyormuş...
Bu dahiane senaryonun hangi ucundan tutsanız elinizde kalıyor. Lapır lapır dökülüyor:
1. İnsanların aynı sosyal ortamı paylaşmaları onları potansiyel suç işbirlikçisi yapıyorsa; bu mantıktan hareketle şimdi de biz soruyoruz: Vakit ’sübyancılığın’ neresinde?
’Hızlı’ yazarları Hüseyin Üzmez 14 yaşındaki kız çocuğuna ’tecavüz’ ettiği iddiasıyla tutuklanıp, ’cinsel istismar’ suçundan yargılanırken diğer Vakitçiler neden yargılanmıyor?
Üzmez’ın ’kızını fuhuşa zorladığı iddia edilen anne’ dışındaki işbirlikçileri Hasan Amca, baba-oğul Karahasanoğlu ailesinin erkekleri, mert Serdar Arseven, tarih baba Yavuz Bahadıroğlu mu?
2. Bir kurumun ziyaret edilmesi suça iştirak ise, Deniz Feneri’ne verdiği desteği neredeyse posterle duyuran Vakit, yarın öbür gün bu dernek de Almanya’daki adaşının akıbetine uğrarsa dolandırıcığa iştirak etmiş mi sayılacak? O zaman bu fotoğraf önlerine konup, “hesap ver” denmeyecek mi?
3. Cumhurbaşkanı’nın herşeye vakıf olması, her suç ve suçlunun şeceresini çıkarabilmesi lazım ise, Vakitçiler niye Abdullah Gül’e de Deniz Feneri, Menas, Silivri Belediyesi... başlıkları altındaki suç bilgilerini paylaşması ve adaletin yerini bulmasına katkı sağlaması yönünde baskı yapmıyor?
4. Ülkesinde yasal yolla yayın yapan bir televizyon kanalının kutlamasına katılmak Cumhurbaşkanı sorumluluklarını unutmak ise; ülkesine karşı iftiracı, soydaşlarına karşı soykırımcı ve işgalci olan Ermenistan’ı ziyaret etmek nedir?
5. Köşk’te gazeteci ağırlamak suç ise, Vakitçiler Gül’den de Sıhhıye Orduevi’nin bombalanması olayının kahramanı Hasan Cemal’i köşkte ağırlamasının hesabını soracaklar mı?
6. Vakit’in hukukçusu A.İhsan Bey, bir kişinin suçu ispatlanıncaya kadar masum sayılması gerektiğinden bihaber mi? Ümraniye soruşturmasında yargılanacaklar beraat ederlerse, ödemeye mahkum olacakları tazminatları karşılayacak kadar dünyalıkları var mı?
Sözün özü: Kurusıkı ile de olsa tetikçilik tehlikelidir! Bir gün gelir insan kendi kendini vurur. Belki öldürmez ama süründürür!


++++++

Göster şu diplomayı artık
Herhalde henüz jet-lag’ini atlatamadı, diye düşündüm. Burada meydanı boş buldu ve Cumhurbaşkanı’nı kontrol edebileceğinin sinyallerini yolladı herkese. Ama kalkıp da Amerikan Başkan adaylarına akıl verip, onları yönlendirmeye çalışabilecek kadar uçtuğunu düşünmezdim. Sanırım ciddi bir akıl tutulması.
Beraber okuyalım: “George W. Bush’la McCain’in ruh ikizi olduğunu daha fazla vurgulayabilirdi Obama; krizin kökünde Afganistan ve Irak’a açılan savaşlara harcananların yattığını gözlere sokabilirdi. McCain’in verdiği desteğin Başkan Bush’un ülkenin başına ekonomik dertler açmakla sınırlı kalmadığını, ’teröre karşı savaş’ kampanyasını da sonuçsuz bıraktığını daha açık ifade edebilirdi.”
Keşke sana sorsaymış! Herhalde kendi kendine iki Başkan adayının sabah erkenden onun köşesini okuduğunu ve sözlerini dinleyeceğini düşünüyor.
Bunu düşünüyorsa, Abdullah Gül’e akıl verme alışkanlığının devamıysa “Maalesef, orada kimse seni dinlemiyor, önemsemiyor” diye silkeleseler iyi olur. Kim bilir, belki de gazetedeki odasında “Biliyorum, Tuncay Özkan gözaltına alınacak” dediği gibi şakirdleri yanına topladığı bir akşam üstü de “Geçenlerde George’la konuştum, John’un yaşlı olduğunu düşünüyor, ama Burak’a da güvenmiyor” demiştir, “Ben Baracak’a Burak derim, o da çok sever” diye ekleyerek.
Türk medyasında ilk parlamaya başladığı yıllarda “Harvard’da yüksek lisans yaptım” diye ortalıkta gezinirken Emin Çölaşan kalkıp da “Diplomanı göster” dediğinde ortaya çıkarttığı belgenin master diplomasıyla alakası yoktu. O zamanların fanzinlerinde bile alay konusu olmuştu. Hangi eğitimle, çok merak ediyorum. Özal’ın teşvikiyle İngiltere’de aldığı dil eğitimini mi referans gösterdi Harvard’a? Belki de gazetecilik kursu sayesinde girmiştir. Ya da belki de, hiç master yapmamıştır.
En iyisi biz şu diplomayı görelim yeniden...
* Oray Eğin /Akşam

++++++

Fehmi Amca’nın master düşleri
Fehmi Koru’nun master yaptığını söylediği “Center for Middle Eastern Studies” yüksek lisans programı değil, Ortadoğu ve İslami toplumlar konusunda “araştırma” yapmak isteyenlere master öğrencilerinin desteğini ve okulun diğer imkanlarını sunan bir atölye çalışmasıymış. Parayı bastıran herkes CMES’e gidip konferans dinleyebilirmiş. Ama biraz kurnaz olanlar Eğin’in dediği gibi ’Türkiye’ye dönüp burada master yaptığını anlatır, birileri de bunu yer’miş.


++++++

Okuru “yolsuzluk dİz boyu” dedİ, hoca “abartılı” buldu
Karaman ‘beytülmala el uzatma’ fetvasını versin

Hayrettin Karaman Hoca, fetvayı vermiş...
“Başbakan Erdoğan haklıdır... O gazeteler alınmasın... Zinhar haramdır.”
SORU BİR: Camianın edepsizliğiyle maruf bir gazetesi var... Bu gazetenin ne elinden, ne dilinden eminiz... Nifak tohumları ekiyorlar, nefret ettiriyorlar, iftira atıyorlar, yalan yazıyorlar, bel altı vuruyorlar, hedef gösteriyorlar, küfür ediyorlar... Sayın Hocam... Söyler misiniz? Bu gazeteyi alıp evlerimizin başköşesine yerleştirmemizin İslami açıdan hükmü nedir? “Helal” midir? “Mekruh” mudur? Yoksa “bidat-i hasene” midir?
SORU İKİ: Daha düne kadar çulsuz gezenlerin, AKP’nin iktidara gelmesinin ardından “Armani” takılmaları hususunda ne buyurursunuz hocam? “Devletin malı deniz / yemeyen keriz” midir? “Beytülmal”e el uzatmanın bir hükmü vardı bu dinde... Sahi neydi o hüküm?
SORU ÜÇ: Eğer gazete satın alırken bile İslami hükümlere göre hareket etme zorunluluğu varsa... Parti tutarken de İslami ölçülere göre hareket etmek gerekmez mi? O halde fetvayı talep edelim: AKP’ye oy vermenin hükmü nedir hocam? Dengir Bey’in partisine oy vermezsek “patates dini”nden mi olacağız? Eğer böyle ise Erbakan Hoca’mızın suçu neydi be hocam?
SORU DÖRT: CHP’li olmak, küfür ehli olmakla eşdeğer midir? CHP’ye oy vermenin hükmü nedir hocam? Bir fetva verseniz de boşu boşuna siyaset tartışmasıyla, seçimle falan zaman kaybetmesek... “Ulema” söylese, biz de uysak...
SORU BEŞ: Eliniz değmişken şu “bizim hırsız” konusuna da bir değinseniz hocam... Hani şu meşhur “Müslüman yapınca masumdur önyargısı, kafir yapınca suçludur önyargısı” meselesine... İslam kabile dini midir hocam? Adalet diye bir şey yok muydu bu dinde hocam?
SORU ALTI: AKP iktidarında “çocuklarımızın geleceği” diye bir vurgu belirginlik kazandı... “Başkalarının çocuklarının geleceği” ile zerre kadar ilgilenmeyip, mesela “Kemal Abi’nin çocuklarının geleceği” ne yoğunlaşmanın İslam’da yeri nedir hocam? “Mal da yalan mülk de yalan” değil miydi hocam? Peki “Kemal Abi” neden bu kadar oyalanıyor hocam?
SORU YEDİ: AKP değişmiş midir hocam? Yoksa “Siz bakmayın merkez sağ falan dediklerine... Kanuni zorunluluklar gereği böyle diyorlar... Hepsi sonuna kadar mücahittir” falan diye mi düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız neden açıkça yazmıyorsunuz hocam? İmam-ı Azam kaç yıl hapis yatmıştı hocam?
* Ahmet Hakan / Hürriyet

++++++


En büyük terör
Muhalefetin adı Ergenekon
AKP kapatma davasına alternatif olarak darbeciliği öne çıkararak toplumda saygın yeri olan ve AKP’nin politikalarını tehlikeli bulan isimlere yönelik bir sindirme operasyonu başlattı. Ergenekon adı altında laik, demokratik, sosyal hukuk devletini savunan, Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerini ön planda tutanlar bir bir toplanmaya başladı. Bu toplama harekâtı da devam ediyor.
Bu arada fısıltı gazetesi kullanılarak bu operasyonun devam edeceği ve sırada daha pek çok kişinin olduğu da yayılıyor. İşte bu en büyük terördür. İlgili ilgisiz herkesi sıkıntıya sokan, korkutan, sindiren bu tür girişimler ancak faşist ülkelerde görülür. Ancak faşizmde insanlar sabah nasıl kalkacaklarını yatarken tahmin bile edemezler.
* Can Ataklı / Vatan

++++++


MİNİ YORUM
‘Bir Başbakan’lı bayram tebriği
Bayram tebriği mi yazıyorum, veda mektubu mu bilemedim! Nerde o çocuklar gibi şen bayram hevesi, kavuşma, barışma, kucaklaşmanın yarattığı sıcaklık, nerde ruhumuzu saran ‘bayram gelmiş neyime’ hali? Başbakan’ın (30 kere anmadım diye Edibe Hanım gücenmez inşallah) adından bile kavga çıkarabildiği bu bayram belli ki öncekilere benzemeyecek. Korku İmparatorluğu’nun yalnız ve güzel insanlarının dindar olanının Ramazan, sosyal duyarlılığı yüksek olanının Fıtır, çocuklarının ve çocuk kalanlarının Şeker bayramını kutlar, bayram dönüşü herkesi bıraktığım yerde bulabilmeyi umud ederim!!!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları