Silsile-i zulüm…
O tarihte Yeniçağ yazarı olan İsrafil Kumbasar, 22 Kasım 2004'te, Sultanahmet'te pusuya düşürüldü. Kumbasar, gazetedeki yazılarından dolayı uğradığı saldırıda ağır yaralandı.
(Kumbasar, gazeteciliği bıraktı. Avukatlık yapmaya başladı. Ancak, geçtiğimiz Mart ayında, bu defa da "sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar dolayısıyla" saldırıya uğradı.)
***
23 Kasım 2004'te, bugün İYİ Parti İstanbul Milletvekili de olan Yeniçağ Gazetesi İmtiyaz sahibi Ahmet Çelik'in otomobili kurşunlandı. Çelik'in işyerinin önünde düzenlenen saldırıdan sonra, olay yerinde, üç boş kovan bulundu.
***
1 Ekim 2015'te, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, evinin önünde 4 kişinin saldırısına uğradı; kemikleri kırıldı.
***
9 Aralık 2016'da, 30 kişilik bir grup Yeniçağ'ın İstanbul'daki merkez binasına saldırdı. Gazetenin camlarının kırıldığı taşlı sopalı saldırı, gazete binası önünde park halindeki araçlar ile giriş kattaki çalışma ofislerinde hasara yol açtı.
***
4 Mart 2017'de, Bahçeşehir Üniversitesi'nde katıldığı konferansta, MHP'li Sinan Oğan'ın konuştuğu kürsü devrildi.
11 Mart 2017'de, Oğan'ın aracının lastikleri bıçakla parçalandı.
26 Mart 2017'de, Yozgat Kültür Merkezi'ndeki konuşması engellenmek istenen Oğan'ın aracına saldırı düzenlendi. Taş, yumruk ve tekme darbeleriyle devrilmeye çalışılan aracın içinde, Oğan'ın 3 ve 7 yaşlarındaki iki çocuğu da vardı.
Oğan, bütün bu saldırılar sırasında, topluma, 16 Nisan 2017 referandumunda neden "Hayır" demek gerektiğini anlatmaya çalışıyordu.
***
18 Mart 2017'de Kocaeli'de toplantı salonu basılan, 7 Nisan 2017'de Bolu'da bulunduğu alana etek ve ayakkabı atılan Meral Akşener, referandum çalışması saldırıyla durdurulmaya çalışılan bir diğer isim oldu.
Daha önce Ankara'daki bayramlaşma programı silahlı bir grup tarafından basılan Akşener, İYİ Parti Genel Başkanı olmasının ardından da evinde saldırıya uğradı. 4 Ekim 2018 gecesi, 50 kişilik bir grup, sloganlar atarak Akşener'in evinin kapısına kadar geldi. Mayıs 2018'de ise, Akşener bu defa, evinin karşısındaki duvara yazılan "Her an her şey olabilir" mesajıyla uyarıldı(!)
***
24 Haziran 2018'de, dönemin İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, İstanbul'da, oy kullandığı okulda, gazeteci Vedat Yenerer ve İYİ Parti Kağıthane İlçe Başkanı'yla birlikte saldırıya uğradı.
***
21 Nisan 2019'da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'da, Çubuk'ta katıldığı şehit cenazesinde linç girişimine uğradı. Önüne mermi bırakılan Kılıçdaroğlu, "korunmak üzere(!)" götürüldüğü ev de uzun süre saldırganların tehdit ve kuşatması altında kaldı.
***
11 Mayıs 2019'da, Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ, yine yazarımız olan Murat Ağırel ile Türkiyem TV'de yaptığı program çıkışı, evinin önünde 5-6 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Beyzbol sopalarıyla saldırılan Demirağ, başından ağır yaralandı.
***
25 Mayıs 2019'da Sabahattin Önkibar, evinin yakınlarında, market alışverişine gittiği sırada saldırıya uğradı.
***20 Kasım 2019'da, Korkusuz yazarı Ahmet Takan, evinin önünde beyzbol sopalı saldırıya uğradı.
***
28 Aralık 2019'da, Yeniçağ yazarı ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in basın danışmanı Murat İde, KRT'deki programından çıktıktan sonra evinin önünde 7-8 kişilik bir grubun saldısına uğradı.
***
14 Ocak 2021'de, KRT'de program da yapan Avukat Afşin Hatipoğlu, evinin önünde, maskeli 3 kişinin saldırısına uğradı.
***
15 Ocak 2021'de Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, otomobilinde silahlı saldırıya uğradı.
Aynı gün Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, evinin önünde saldırıya uğradı.
***
"Vatandaşının "can güvenliği"nden birinci derecede sorumlu olan, yerli, milli, evrensel; her nevi hukuk düzeninde "yaşama hakkı"nın "garantörü" varsayılan "devlet" kendi temel niteliklerine sahip çıkarak, bu gidişe "dur" demek için ne bekliyor? İlla içimizden birinin ölmesi mi gerekiyor?" diye soracağım ama 1909'dan bugüne kadar gelen bir silsile var;
Abdi İpekçi'lerin, İlhan Darendelioğlu'ların, İsmail Gerçeksöz'lerin, Ümit Kaftancıoğlu'ların, Çetin Emeç'lerin, Gün Sazak'ların, Onat Kutlar'ların, Necip Hablemitoğlu'ların, Hrant Dink'lerin, Muhsin Yazıcıoğlu'ların katledildikleriyle kaldıkları bir ülkede trajikomik olacak!
Bu yüzden, Hatipoğlu, Özdağ ve Uğuroğlu'nun peşpeşe maruz kaldıkları saldırılardan sonra sosyal medyada sorduğum soruyu tekrarlamakla yetineceğim:
Kumbasar'a saldıranlar caydırıcı bir ceza almış olsa Yeniçağ'a saldırılabilir miydi?
Demirağ'a saldıranlar layığıyla cezalandırılsa İde'ye saldırılabilir miydi?
Oğan'a saldıranlar, meşru muhalefetin gayrı meşru yollarla ifade edilen iktidar yalakalığına kurban edilmeyeceğini idrak ettirecek şekilde cezalandırılmış olsa Akşener'e, Kılıçdaroğlu'na saldırılabilir miydi?
Güvenlik bürokrasisinin belki de en güçlü olduğu dönemde bütün bu saldırıların, birbirinin peşi sıra olabilmesi, olmaya devam edebilmesi, saldırganların maharetinden kaynaklanmasa gerek…
Demek ki bu bir yönetim tercihi…
Gelin görün ki…
"Korku rejimi"yle abad olmak mümkün olabilseydi, "zulmün artsın ki tez zeval bulasın" şeklinde bir tarihi referans da bulunmazdı dilimizde değil mi?