Silivri’de tahliyeler tabutla olur...
Trakya’nın verimli ovasında kurulan Silivri Cezaevi’nin keskin soğuğu eşliğinde 82. gününü dolduran çadır ziyaretiyle başlıyoruz işe. “Özel görevli mahkemeler kaldırılsın - infaza dönüşen tutukluluklar sona ersin” diye başlatılan kampanya, plaza gazetecileri tarafından görmezlikten geliniyor.
İlk günlerde deprem çadırlarını andıran eylem, prefabrik konteynırlarla takviye edilerek kalıcı hale getirilmiş. Hükümet emri ile yıkılma, dağıtılma ihtimaline karşı cezaevi karşısındaki tarlalar sahibinden kiralanarak yasal hale getirilmiş. İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli’den beş otobüs dolusu ADD ve Vardiya Bizde Platformu üyelerine çadır nöbetini tutanlar kahvaltı hazırladı. Otuz yıldır İsveç’te yaşayan bir bayan, izninin son günü Silivri nöbetinde. İstanbul’dan değil yurdun dört bir yanından 3 ile 7 gün arası gönüllü nöbetçiler kalıyor. Haftada bir gün konser düzenleniyor. Hatta içeriden tutuklular istek türkü gönderiyormuş.
Aralarında MGK üyesi orgenerallerin de tutuklu bulunduğu Balyoz Davası duruşması için salona girerken CHP’li milletvekilleri Nur Serter, Umut Oran ve Ali Özgündüz ile karşılaşıyoruz. CHP’nin tutuklu milletvekilleri Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın yanında bu davayı takip etmeleri ailelerle beraber tutuklular için de moral destek olarak görülüyor. Oysa bu davada tek tutuklu vekil MHP’den Engin Alan...
Gözler nafile MHP’nin yönetici ve milletvekillerini arıyor. Bu sütunlardan defalarca yazmama rağmen MHP’den çıt yok. Gelmek isteyen bazı milletvekillerinin de Bahçeli ve üst düzey yöneticiler tarafından engellendiği iddiaları kulaktan kulağa konuşuluyor. Bu defa kırgınlıklarını bana iletmektense “geçmiş olsun” diyorlar. Daha önce her duruşmada “tahliye umudu” taşıyan tutuklu ve yakınlarında bu defa umut göremedim. Davaların birleştirilmesini uzatmaya yönelik taktik diye yorumlarken, “Buradan tahliye sadece tabutla olur” sözleri kurşun gibi ağırdı.
Savunma sırası gelenler kısa konuşuyor. Her biri digital verilerin hangi tarihte, nasıl oluşturulduğunu kanıtlayarak delilleri çürütme çabasını sürdürüyor. Turgut Atman, Diyarbakır Ana Jet üssünde görevliyken 1. Ordu Sorumluluk alanında olmadığını ifade ederken, “7 Mart’ta Bandırma Üssü’ne yazı yazmışım. Oradaki arkadaş müneccim olmalı ki 6 Mart’ta bana cevap yazmış” deyince tutuklular, yakınları ve mahkeme heyeti bile gülüyor.
Askeri Yargıtay Başkanlığı’ndan istifa ederek havacı subayların avukatlığını üstlenen Ali Fahir Karacan’ı 12 Eylül’den sonraki Mamak duruşmalarından hatırlıyorum. Titiz bir hukukçu olduğu için bir çok idam dosyasını Kenan Evren’e rağmen bozmuştur.
Kayacan sözlerine darbe ve terörün devlete karşı işlenen en önemli suçlar olduğunu belirterek başladı. “Adaletsizlik de öyledir. Adaletsizlik de devlete karşı işlenmiş suçtur. Osmanlı devletinin yıkılma sebeplerinin en önemlisidir. Tutuklamada adil olmalı. Aynı suçtan yargılanan A şahsı tutuklanır, B şahsı sorgulanmazsa burada adalet yoktur” diyerek 90 kişilik listeyi ortaya koydu. Yargının saygınlığının önemine dikkat çekerken, Türk yargıçlarının bu davada verdiği kararların kendisini yaraladığını ifade etti.
“Askerin namusu silah, erkeğinki kadını ise, yargınınki de adalettir. Emanettir. Buradaki sanıklar önce devlete, sonra yargıçlara emanettir. Namustur... Onların adaletine, vicdanına emanettir” diye devam eden tahliye talebi günün en manidar konuşmasıydı.
Öğle arasında Engin Alan, Mustafa Önsel, Cemal Temizöz, Orkun Gökalp ve diğer tutuklularla selamlaştım. Engin Alan, “Ben anamdan milletvekili olarak doğmadım. Benim için en büyük onur Türk oğlu Türk doğmamdır” diyerek özetledi her şeyi.
Alan’ın mesajları bundan ibaret değil. Önümüzdeki yazılarda paylaşacağım. Silivri, üniversite kampüsü gibi. Hemen hepsi okumanın yanında yazıyorlar da. Engin Paşa’nın yazıları yakında. Bugün tahliyenin olmayacağı iki gün önceden belliydi. Duruşmalara Pazartesi - Salı devam edilecek. Umarım o güne kadar tabutla yeni bir tahliye olmaz. Atilla Uğur gibi bir çok ağır hasta var. Salı günü dönmek üzere Silivri’den ayrılırken, “Ben anamdan milletvekili doğmadım” sözü yankılanıyordu kulaklarımda.