Silivri’de son durum
Her gün “sehven” skandallarının yaşandığı Silivri’deydim. 200’e yakın emekli ve muvazzaf subayın yargılandığı Balyoz davasındaki sanıkların arasında Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulundan sınıf arkadaşlarımla yıllar sonra buluştum. Her biri sınıflarının en başarılı personeli olan bu askerlerin istisnasız hepsi oraya özel olarak seçilip getirilmişler. Adına Balyoz denilen plan tatbikatı sırasında Türkiye’de bile olmayan bazı askerlerin sanık sandalyesine oturulması elbette tesadüf değil. İddia edilen tarihlerde olmasa bile görev süreleri içinde “Simon” ların canını yaktıkları için arşivlenmişler. “Günün birinde bunların hesabını vereceksiniz” diyenlerin intikamı soğuk servisle işleme konmuş. Her birinin ayrı bir öyküsü var. Beraat etseler bile önleri şimdiden kesilmiş durumda. Terfi etme umutları yok. Emekli olmayı düşünüyor çoğu. Bir dönem dağlara korku salan, terörle mücadelede destan yazan subaylardan bazıları “Yaşayabileceğime inansam yurtdışına gitmeyi bile düşünüyorum” diyecek kadar sitemkârlar. Silivri kampüsünün dışındaki televizyon kanallarının canlı yayın araçları var ama, ne salonun dışında ne de içinde bir tek muhabir bile görünmüyor. 12 Eylülden hemen sonra Mamak’ta duruşma salonu haline getirilen spor salonunu hatırladım. Siyah beyaz fotoğraflardan hatırlayacağınız tablodaki farklılık teknolojideki gelişme ve renk. Bir de yargı makamındakilerin sivil oluşu. Salonda üniformalı inzibat ve jandarma yok. Birkaç rütbeli sorumlu dışındakilerin hepsi sivil giyimli jandarmalar.Yargı tarihimizde ilk kez iddianameyi TRT spikerlerinin okuduğu dava, beni yine 12 Eylüle götürdü. Kalın çerçeveli gözlükleri ile siyah beyaz ekrandan sıkı yönetim komutanlığının bildirilerini okuyan Mesut Mertcan’ı hatırladım. O günlerden bugüne fark TRT darbecilerin bildirilerini zorunlu olarak okurdu, bugün gönüllü olarak yapıyor işini.
Diyarbakır’da 2 yıldır tutuklu bulunan Cemal Temizöz ve ıslak imza tartışmalarının sanığı Dursun Çiçek de duruşma salonundaydı. Öğle arasında efsane Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan ile uzun bir çay sohbeti yaptık. Silivri, 2. Dünya savaşı sonrasındaki Nürnberg duruşmalarını bile tarihe gömdü. Sıkıyönetim mahkemelerini bile mumla arıyor her kesim. Henüz iddianamenin okunması bile bitmeden yapılan “sehven” yanlışlıklarla ciltler dolusu malzeme var. Burada yaşananlara tanık olanların çoğu benim gibi hukuk okuma sevdasına kapılmış. Günün birinde herkese lazım olacak hukuka burada rastlamak mümkün değil. Gözlerden uzak tutulmak için Silivri’ye taşınan duruşmaları izlemek her babayiğidin harcı değil. İstanbul’dan Silivri’ye ulaşmak 2 saatten fazla sürer.Dönüşü ile beraber katlanılacak iş değil. Ama asıl haber vatandaşın arasından çıkıyor. Görüş için buraya gelen yüzlerce vatandaş cezaevinde nelerin yaşadığına dair ilgi çekici şeyler anlatıyorlar. Otobüs ve minibüslerde biraz kulak kabartınca tutumlu ve hükümlülerin su yüzüne çıkmamış anekdotlarını öğreniyoruz. Bu arada Silivri cezaevinde 6 yıldır görev yapan aydın bir öğretmen ile tanıştım. Dokunsanız ağlayacak yılların öğretmeni. Gardiyan adı verilen infaz memurlarının özel olarak seçildiğini belirtti. Tutuklu olan emekli general ve subaylara reva görülen muameleyi anlattı. “Bunlara (askerlere) ayakkabılarımı çıkarttırmak için yıllarca bekledim. Onlara emir verme zevkini yaşıyorum” diye böbürlenen gardiyanların militan tutumlarından bahsedince kanım dondu. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın gündeme getirdiği tecrit etme, yalnızlaştırma planına dair gelişmeler ürkütücü boyutta. Yurdun çeşitli yerlerinden özel olarak seçilip atanan gardiyanlar şimdi yeniden tecrit edilerek birinci ve ikinci bloklarda görevlendirilmişler. Halen 2 ve 3 kişinin birlikte kaldığı hücreler önümüzdeki günlerde birinci ve ikinci bloklardaki tek kişilik odalar ile değiştirilecek, tecrit ve yalnızlaştırma tamamlanmış olacak. Üstelik özel görevlendirilen militan ve gardiyanların kontrolünde. Sonrasında nelerin olup biteceğine dair tahminlerden önce basının ve TBMM İnsan Hakları Komisyonunun harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan cezaevi öğretmeni, “Aksi halini düşünmek bile istemiyorum” diye olayın vahametini özetledi. Silivri notlarına devam edeceğim.