Sıkışık alanda isabetli paslaşmalar!..

Ankara’da, siyaset gündemi de Meclis Başkanlığı seçimi travmasını atlatamadı.

Gelişmeleri aktarmaya geçmeden yazı ve haberlerimizde sık kullandığımız bir  kavrama açıklık getirmek istiyorum. “Siyaset kulisleri” veya “Ankara kulisleri” dediğimiz zaman teknik nedenlerden veya bilgi eksikliği yüzünden ne dediğimizi anlamayan veya kavramakta güçlük çekenler, olup bitenlerin mekân olarak başkentte geçtiğini sanıyorlar. Kısmen haklılıkları var ama  yazdığımız gelişmelerin gerçekleştiği mekanlar Ankara’dan çook uzaklarda  olabiliyor. Hele büyük siyasi uzlaşı ve anlaşmaların, hayati kararların arifesinde!.. Biz, teknik ve mesleğimiz gereği pek buralardan kopmaya alışık olmadığımızdan, kaynaklarımızla aramızdaki güveni de asla ve kata sarsmadan sizlere sade bir mekân çerçevesi çiziyoruz.

Şimdi!..

Meclis Başkanlığı seçimini kaybeden CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın önceki gece CNNTürk’te yaptığı açıklamalar partisi ile MHP arasında kavganın daha da şiddetlenmesine yol açtı. Hizipçi kimliğini bir türlü üstünden atamayan Baykal, siyaset hayatının son demlerinde yeni bir post kavgasına girerken her zaman olduğu gibi siyaset sahnesini karıştırıyor. Bu arada Recep Erdoğan’ın  “tekrar seçime”  yönelik kaos planlarına ve değirmenine su taşıyor. YENİÇAĞ’ın büyük yankı uyandıran  “Perde Arkasındaki Kaset Tartışması”  haberini tekrar hatırlattıktan sonra madem tam yerine denk geldi bir Ankara kulis bilgisini daha paylaşayım;

CHP-MHP arasında aracılar gidip gelirken Meclis Başkanlık seçiminin 3’üncü turu öncesinde Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzlaşı arayışı içinde kendisini ziyaret edeceği beklentisine giriyor. Bu beklenti de net şekilde karşı tarafa iletiliyor.  “Kılıçdaroğlu gelseydi Bahçeli ne diyecekti”  sorusunun cevabı ise MHP kulislerinde “Çatı adayımız Ekmeleddin Bey’i destekleyelim”  diye yanıt buluyor. Fakat şu da belirtiliyor;  “Kılıçdaroğlu gelseydi mutlaka bir uzlaşı çıkar. Olmasa da bugünkü kavga ortamının önüne geçilirdi.”

Gelelim dün aktardığımız koalisyon arayışlarında AKP ile MHP arasındaki kırmızı çizgilerin yumuşama noktasına;

MHP kulislerinde, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran’dan bu yana ısrarla dile getirdiği,  “AKP önce HDP ile koalisyon kurmayı denesin. Olmuyorsa AKP-CHP-HDP hep birlikte koalisyon olsunlar. Olmaz ise MHP’ye gelsinler o zaman bakarız”  katı tutumunun yumuşadığı konuşuluyor. Yani; “tüm turlar tamamlansın en son bize gelinsin”  duruşundan Bahçeli geri adım atmış gözüküyor. Ketumiyeti ile bilinen Devlet Bahçeli’nin “ağzınızı sıkı tutun”  talimatı verdikten sonra bazı kurmaylarına AKP-MHP koalisyon arayışları hakkında küçük küçük bilgiler vermesi “olumla hava” olarak yorumlanıyor. Bayram sonrasında ilk tur görüşmelerde AKP-MHP Hükümetinin kurulabileceği ifade ediliyor.

Bir de “dostane arayışların” ardından AKP-MHP koalisyon gayriresmi görüşmelerinin en ciddi ve mahrem kısımlarının İstanbul’da yürütüldüğünün bilgisini verelim ve ekleyelim;

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı aday gösterilmesi için CHP-MHP arasındaki tüm gizli görüşmeler İstanbul’da gerçekleşmişti. O günlerin gizli mimarı olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, ketumiyeti ve sıkı ağızlılığıyla Devlet Bahçeli’den tam not almıştı.

MHP’de ılımlaşan havanın yanı sıra, CHP’de de AKP ile koalisyon arayışları karşılıklı devam ediyor. Eski Millî Görüş kökenli bir ismin temasları sonucu CHP’de de hava -olumlu manada- “bu iş her an bitebilir” noktasında.

AKP’de, Ahmet Davutoğlu cephesinde aşırı bir iyimserlik hâkim. İlk tur görüşmelerde bir koalisyon formülünün hayata geçirilmesi Beştepe’nin kongre,  “tekrar seçim” oyunlarına set vuracağı kanaati ağırlık kazandı.  “Ahmet Hoca koalisyonu hallederse, baskın kurultay hesapları boşa çıkar. Genel Başkanlık da çantada keklik”  deniyor.

Bakıyoruz!.. Evdeki hesaplar çarşıya uyacak mı?..

* * * 

Bir türlü cevap vermeye fırsat bulamadığım bir konuya değineceğim.

Havuz medyasının bazı hanımefendi yazarları,  “Hükümet TSK’ya, Cerablus’a girin emri verdi”  konulu yazımızın ardından herhalde aldıkları talimatlar gereği manipülasyonlara giriştiler. Daha sonraki bir yazıda ve  çıktığım bazı televizyon programlarında, TSK’nın bu emri reddetmesinin ilk olmadığını söylemiştim. Genelkurmay Başkanı’nın, IŞİD, Musul’a dayanınca Barzani’den gelen talep doğrultusunda Türk askerinin oralara gönderilmesi macerasının nasıl önüne geçildiğini anlatmıştım. Gazetecilikte haber takibi kadar önemli bir unsur da fikri takiptir. Hanımefendilere öncelikle, yandaş arkadaşları Hüseyin Yayman’ın Vatan gazetesinde çıkan 4 Ocak 2015 tarihli “Tanklar neden hareket etmedi” başlıklı yazısını çok dikkatle okumalarını öneririm. Benim şahsi yorumlarımla olayı anlatışımı, Necdet Özel’e mal ederek girdikleri operasyonun perde arkasını anlıyorum. Yine de meslektaşız. Ayıp oluyor!.. Karanlık hizmetlerinizi icra etmeden bir de bana sorsaydınız derim.

Son not; İnternet medyasındaki, arkadaşlarım koalisyon arayışları ile yazdığım haberleri alıntı yaparken -iyi niyetlerinden asla şüphe etmiyorum-  “MHP’ye yakın”  ifadesini kullanıyorlar. 50 yaşına gelmiş ve niyeti sadece gazetecilik olan bu fakirin, tüm siyasi partilere ve diğer kurumlara eşit uzaklıkta olduğunu tekrar hatırlatmak isterim.

En yakınında durduğum ve duracağım tek ama tek yer; Türk milleti ve Devletidir!..

Yazarın Diğer Yazıları