Sığınmacı sayısı 6 milyona dayandı!

Türkiye'de yaşayan sığınmacılar konusunda net rakamlar, veriler, analizler paylaşılamıyor.

Sebebi çok basit…

Bu süreci yönlendiren kurumsal bir bakış açısı yok. Göç sorunu nereye gider, bu sorunun şu anki sosyolojik etkileri nedir ve geleceğimizde ne gibi tahribatlar bırakacak, 5 yıl sonra ne olacak, bundan sonra ne düşünülüyor?

Cevap yok!

Birçok şehirde yaşanan asayiş olayları, ajanslara verilen "Suriyelilerle ilgili asayiş ve istismar haberleri yapılmayacak" talimatıyla kamuoyundan gizleniyor.

İki taraflı bir insanlık dramı yaşanıyor aslında.

Konu, Suriyeli sığınmacılar için de hiç iç açıcı değil. Sığınmacılar, bulundukları yerde çoğu zaman istenmiyorlar. Bu yüzden de daha sert bir şekilde kenetlenme ve savunma refleksi ortaya koyuyorlar.

Kendi paralarını kazanmaya başladıkça birbirlerini daha çok destekleme eylemi başlıyor. Türklerden alışveriş yapmak yerine kendi vatandaşlarını tercih ediyorlar. Birbirlerini sevsinler veya sevmesinler, bu "etnik aidiyet"i ve ırkçı yaklaşımları artırıyor. Sosyal medyada Türklere hakaret eden Suriyeli gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Türkler için de durum çok farklı değil.

Gettolaşma eylemi de birçok noktada kendisini gösteriyor. İmkanları son derece kısıtlı olan sığınmacı kampları kapatılıyor. Suriyelilere topluma karışmaları ve kamplardan sonra kendilerine en azından ev tutabilmeleri için yol ve para yardımı yapılıyor. Verilen tutarlar kişi başı 1.750 TL olarak belirlense de bölgesel farklılıklar yaşanabiliyor.

İstedikleri bölgeye gitmekte serbest oldukları için genellikle büyükşehirlerin arka mahallelerini kendilerine yerleşim yeri olarak seçiyorlar. Bu mahallelerde oturan Türk vatandaşlarının çoğu, dar gelirli ve yoksul kesim. Bu durum da fiili olarak yaşanan çatışmaları bir adım öteye taşıyor. Aniden gelişen linç ve saldırı psikolojisi Türkleri ve Suriyelileri iki ayrı kampa ayırabiliyor.

Çevrenizi, yaşadığınız bölgeyi, oranın insanı değilmiş gibi gözlemlemeyi deneyin. Çok başka bir sorunun varlığını görebilirsiniz, çünkü kanıksamış olduğunuz ve size dayatılan yaşamın dışında bir gerçek çıkacak karşınıza.

Sokakta tek başına gezen Suriyeliye pek kolay rastlayamazsınız. Gruplar halinde dolaşırlar, bunun sebebi özgüvensizlik ve güçlü olma arzusudur. Bu kalabalık dolaşmanın anlamı "meydan okuma" ve "biz buradayız" mesajı verme refleksidir.

Böyle bir tabloda, içgüdüsel anlamda yaşam ve doğum arasında paralel bir temas kuruluyor.

Suriyeli sığınmacıların doğurganlık oranlarına ilişkin elimizde kesin ve net rakamlar olmasa da devlet hastanelerine ve sokaklara baktığınızda yapacağınız gözlem bile önemli veriler sağlıyor. Sığınmacıların yanlarında genellikle 2-3 çocukları oluyor. Ve bu çocukların çok büyük bir bölümü Türkiye'de doğmuş. Yani sığındıkları ülke olan Türkiye'de…

Bu durum "bilinçsizlik ve eğitimsizlik" kapsamında değerlendirilmemeli. Oradan gelen insanların büyük bir çoğunluğu endişeli kitleler. "Soyunu sürdürme" şeklinde basitçe tanımlanabilecek güdüsel bir davranışla çocuk sahibi oluyorlar. Bilinçsiz ya da plansız olarak geçiştirilemeyecek bir durum aslında.

Konuya ilişkin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı son açıklamada önemli veriler paylaştı:

"Türkiye'de Kasım 2018 itibarıyla 405 bin 521 Suriyeli çocuk doğdu. Bu çocuklar Türkiye'de doğmamış olsaydı, anne babalarına Türkiye'de geçici koruma statüsü verilmemiş olsaydı, Suriye'nin neresinde doğacaklardı? Bu çocukların yaşama şansları ne kadar olacaktı bunu bilemiyoruz. Muhtemelen onlarla da denizlerimizde bir botun içinde karşılaşacaktık veya onlar hiç o şansı bile elde edemeyeceklerdi."

"Ülkemizde en son güncel verilerle geçici koruma statüsüyle 3 milyon 644 bin 342 Suriyeli bulunuyor. 2018'de yakalanan düzensiz göçmen sayısı 268 bin 3, 2019'un ilk 5 haftasında 16 bin 523 kişi."

Soylu'nun "Biz olmasaydık bu çocukların yaşama şansı ne olurdu, botların içinde hayatlarını kaybedebilirlerdi" şeklinde dramatize ettiği durum, aslında gerçek bir veriyi yansıtmıyor. Çünkü bu çocukların tamamı Türkiye'de doğdu.

Tamamen devletin sunduğu imkanlarla ilgili bir durum.

En önemli detay ise şu anda 3.6 milyon resmi Suriyeli sığınmacı var. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay gayri resmi rakamlarla 4.7 milyon sığınmacı olduğunu belirtmişti.

Bir de yeni doğan çocukları (sadece Suriyeli 405 bin) eklediğimizde toplam sığınmacı sayısı 5.2 milyona ulaşıyor. Bu sayı izinsiz sınır geçişleri, doğum oranları ve yeni katılımlarla daha da artıyor.

Bu verilerin resmi açıklamalardan alındığını da hatırlatalım.

Devletin açıklayamadığı toplam sığınmacı nüfusu kaba taslak hesapladığımızda 6 milyonu geçtiği bir ülkeden bahsediyoruz!

Bu iş siyaset üzeri bir hâl almıştır. Türkiye'nin gelecek yıllarda karşılaşacağı en temel mesele de budur.

Yazarın Diğer Yazıları