"Sıfır"cı Hoca, iki yıl önce farklı konuşuyordu

Ermeni soykırımı yalanını inkârı suç sayan yasa teklifi Fransa Meclisi’nde kabul edilince, efelenmenin dozajını biraz daha arttırdık. Tozu dumana kattık. Geçmiş tecrübelere bakılırsa, bir süre sonra bu kriz de  “usta”ca unutturulur ve geri vitese takılır.
Benim asıl anlatacağım;
“Sıfır”cı Hoca, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu (yakın çevresi Hoca diye hitap eder) Ermeni politikalarında uyguladığı kandırmaca siyaseti ile ilgili 2009 yılında İsviçre’nin gözetiminde Ermenistan ile yapılan gizli Zürih protokolleri patlayınca, hem Türkiye’de hem de Azerbaycan’daki tepkileri bastırmak için epey ter dökmüştü. “Sıfır sorun”lu dış politikanın mucidi Ahmet Davutoğlu günah çıkarmak için dışarıda “Türkiye’nin Ermenistan ile ilişki kurmayı ve Güney Kafkasya’da ilişkilerin normalleşmesini istediğini” söylüyordu. “Sıfır”cı Hoca, muhalefet liderlerini ikna etmek için yaptığı turlarda ise kapalı kapılar ardında kendini haklı çıkarmak için şöyle konuşuyordu:
“2015 çok önemli. Sözde Ermeni soykırımının 100’üncü yılı. Ermeniler büyük lobi yapacaklar. 2015’te eş zamanlı olarak bütün Avrupa ülkelerinin parlamentolarından soykırım yasaları çıkaracaklar. Buna Fransa öncülük edecek. 2015’te milyonları da sokağa dökmek istiyorlar. Türkiye bunların altından kalkamaz. Ermenistan ile problemlerimizi bugünden çözmemiz gerekir. ”
Ermenilere büyük koz verdiğimiz, kardeşimiz Azerbaycan’ın kolunu kanadını kırdığımız gizli Zürih protokollerini savunuyor da savunuyordu, “Sıfır”cı Hoca.
2009’un üstünden kaç yıl geçti?
2 yıl.
2015’e ne kadar var?
3 yıl diyelim.
Ne oldu sıfırcı Hocanın müthiş öngörülerine?

***


Ermenilere şirinlik yapmak için, “bu topraklarda 1 milyon Ermeni’yi öldürdük” diyen Orhan Pamuk’u Atatürk’ün makamında Çankaya Köşkü’nde başköşede ağırladılar. Maç muhabbetleri ile kollarını kaptırdılar. Şimdi de en yüksek perdeden bağırıyorlar. Fransızlar, AKP iktidarının geçmişteki geri viteslerini iyi bildiğinden mesaj gönderiyorlar “Adınız Mülayim...” mealinde.


Müyesser’in tespitleri
Silivri’de ne suç işlediğini bilmeden yatan gazeteci arkadaşım Müyesser Yıldız, avukatı aracılığıyla bir mektup gönderdi. Müyesser, Silivri’de bile acar gazeteci olarak sıcak gündemi takip ediyor ve bulabildiği her fırsatta düşüncelerini dostları ile paylaşıyor. Bakın, Müyesser neler diyor: “Fransa bilmem ne yasasını kabul ediyormuş. Bir panik, bir seferberlik!.. Geçse ne olur, geçmese ne olur; zaten kaç yıldır fiilen uygulanmıyor muydu?
Beyler; siz o ‘savaş’ı kaybedeli çok oldu... Ne zaman mı kaybettiniz?
2007’de dönemin Ermenistan Dışişleri Bakanı Oskanyan: ’Sınırların açılması ve diplomatik ilişki kurulması konusunda Gül, bizimle aynı düşünüyor’ iddiasında bulunduğunda,
Cumhurbaşkanı Gül Erivan’a gidip ‘Ermeni jargonunun değiştiğini’ açıkladığında, Obama Çankaya Köşkü’nde: “Soykırım konusunda görüşlerim değişmedi” dediğinde, Obama’nın “ilk uluslararası diplomatik çabasında başarısızlığa uğramaması” gerekçesiyle Fransa’nın, NATO’nun askeri kanadına dönüşünü veto etmediğinizde, Geçen yıl Baskın Oran’ın Paris’te yaşayan kızının adaylığı: “Soykırım yapılmıştır” demediği için engellenirken ona sahip çıkmadığınızda, Sarkozy “Haçlı seferi” deyip Libya’ya saldırdığında, siz de buna NATO vizesi verdiğinizde, İngilizler Libya’ya gidip bütün arşivine el koyduktan sonra Kaddafi’nin vahşice lincine seyirci kaldığınızda, Sadece 1 ay önce Fransa Dışişleri Bakanı Lüppe’yle “komisyon kurulması” onayı vererek, ciğeri kediye teslim ettiğinizde, ABD’de açılan tazminat davalarında Ziraat Bankası ve Merkez Bankası’na gönderilen tebligatları aldığınızda, Mahkemelerdeki davalar devam ettiği halde siyasi talimatla “azınlık mülklerini” iade ettirip bu mülkler konusunda en önemli otorite olan Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nü kapattırdığınızda, ABD’deki Ermeni örgütü, Dışişleri Bakanı Clinton’a mektup yazıp,  “müze yapılan eserlerinin iadesini” istediğinde Clinton’un: “Türkiye’ye baskı yapıyoruz” demesine ve Temsilciler Meclisi’nin “gizli soykırım” tasarısını kabul etmesine sessiz kaldığınızda, Dersim için “özür” dileyince AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Füle’den gelen: “Mazinin sıkıntılı meselelerini çözmeye yönelik bütün teşebbüsleri memnuniyetle karşılıyoruz” mesajını anlamazdan geldiğinizde, Birkaç ay önce ABD’den gelen bir grup Ermeni işadamının İstanbul’dan sonra Diyarbakır ve Van’a gidişinde hiç bir art niyet aramadığınızda, Diyarbakır’da bulunan Orta Doğu’nun en büyük Ermeni kilisesinin Osman Baydemir’in mali katkıları ile onarımına başlanmasını, dahası minarelerden yüksek olduğu için yıktırılan kulesinin aslına uygun yaptırılmasını alkışladığınızda, “Azınlık mallarının” bir kanun hükmünde kararname ile iadesine karar verildiğinde Lübnan’daki Kilikya Yüksek Makamı Katolikosu I. Aram’ın, Başbakan Erdoğan’a mektup yazmasının başlı başına ne kadar önemli olduğunu anlamadığınızda, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın: “Er veya geç soykırım anıtı önünde diz çökecek Türk liderler olacak” sözlerini sükûnetle karşıladığınızda, Sarkisyan’ın Hocalı katliamına bizzat katıldığını Meclis Başkanı Çiçek’in ağzından duyurduğunuz halde Hocalı için Meclis’te “soykırım”  kararı almayı düşünmediğinizde, Bir zamanlar İstanbul’da yapılan “soykırım” konferansı için: “Sırtımızdan hançerliyorlar” diyen Cemil Çiçek’ten, ABD Başkan Yardımcısı Biden “TCK-301’in kaldırılmasını isteyebildiğinde...”
Müyesser Yıldız, mektubunun sonunda Başbakan Erdoğan’ın 1992’de Rize’de bir özel tv’de söylediği “Ermenistan biliniz ki, şu anda Rize’de... Ankara’nın göbeğine yerleşmiş vaziyette...” sözlerini hatırlatmış.
Ben meraklısına bu sözlerin tamamını aktarayım:
“Biz kendi içimizde bile büyük iman birliğini, bir milli heyecanı yeniden yaşamak istiyorsak, nasıl Kıbrıs’ta yaşadık. Yeniden Karabağ’da, Nahçivan’da yaşamalıyız. Ermenistan biliniz ki şu anda Rize’de, Ankara’nın göbeğine yerleşmiş vaziyette.”
9 yıldır tek başlarına iktidardalar ne oldu?
Laf olsun, torba dolsun!..
Milli heyecanınızı pamuğa sardınız!..

Yazarın Diğer Yazıları