"Şeytanla dans eden..."
Resmi rakamlara göre canım memleketimde 70 bin kişinin telefonu dinleniyor. Ankara Baro Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu “Herkesin 3 ay içinde yaklaşık 100 farklı kişiyle konuştuğunu düşünürseniz 7 milyon kişinin telefonu dinleniyor; dinlemeleri hesaplamanın imkânı yok” diye “Korku İmparatorluğu” haline getirilen perişan halimize fener tutuyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Emniyet Genel Müdürlüğünde bulunan bilgisayar programı marifetiyle “iktidarın hedefindeki kişileri bu sistemle belirleyip, özel hayat dahil herşeyi kaydederek suç üretmesinden” bahsediyor. Kimsenin inkar edemediği bu gerçeklere rağmen, devletin yatak odası, namusu olarak tabir edilen “kozmik oda”ya girip günlerce arama yapılırken sözkonusu dinleme cihazları ile bilgisiyar programları konusunda bir Allah’ın kulu hukuki girişimde bulunmuyor. Ne için tutuklandığını bilmeden aylarca, yıllarca hapishanede yatanların feryadı göğe yükseldi. Türkiye’nin savunmasının en önemli makamlarından Güneydeniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu, iddia makamının ispatlayamadığı suçlamalar karşısında aile mahremiyetini açığa çıkarmak zorunda kalıyor. Silivri duruşmalarında, engelli olan iki kardeşinin fotoğraflarını çıkarıp hastahane raporlarını kamuoyuna gösteriyor. İki kardeşine sahte çürük raporu almakla itham edilen Erenoğlu’nun çektiği acıyı düşünmek bile ne kadar acı. Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak’ın Kasımpaşa Askeri Hastahanesinden aldığı çürük raporu için “kişisel dosyalar açığa çıkarılamaz” kararı verilmişti. Umarım Tayyip Erdoğan, Koramiral Erenoğlu’nun yaşadığı acıyı öğrenmiş ve hissetmiştir.
Silivri’de hayat şiddetle devam ediyor. Yerleşkenin karşısına kurulan destek çadırları kış şartları yüzünden prefabrik hale dönüştürülmüştü. Arazi sahibinden kiralanan bu alan şimdi kamulaştırılmış. 15 gün içinde yıkım kararı verilmiş. Yazıktır... Günahtır... Silivri, Hasdal ve Hadımköy’de rehin hapis tutulan askerlerin bazılarını bu sütundan okuyucu ile buluşturmaya gayret ediyorum. Tümamiral Ali Sadi Ünsal adını bir kenara kaydedin. Deniz Kuvvetlerinin en başarılı personeli olan Ünsal önümüzdeki yıllarda Donanma Komutanı ve Kuvvet Komutanı olabilirdi. İzlediklerimin arasındaki tarihe geçecek savunmasında bakın neler söylüyor: “Yargılandığımız davaya esas teşkil eden uyduruk sanal yazıların içinde adı geçen 2000 civarında Deniz Kuvvetleri personeli ’pasif hedef’ listesindedir. Çete kendi yaşam alanının etkinliğini artırmak ve uyguladığı yöntemler kapsamında beni ’pasif liste’den çıkararak ’aktif liste’sine almış, günümüzde adli makamlarca kolaylıkla kabul gören ’imzasız sahte sanal yazıları’ üreterek gereğini yapmıştır. Donanma Komutanlığında görev yaptığım süre içinde ’imzasız sahte sanal yazıların’ bulunduğu ofise girmedim. İstesem de giremezdim. Donanmadaki bir veya bir kısım görevlilerin çetelerle işbirliği olmaksızın bu pusunun kurulamayacağına inanıyorum. Bu çeteyi ortaya çıkarmak benim değil adli makamların, kolluk kuvetlerinin görevidir. Ben dış güçlerin güdümünde geçmişte yapılan alçaklıkların bugün bizim üzerimizden farklı bir yöntemle yapıldığını, bu hususta bugün rol alanların ise dünün işbirlikçi ajanları, işkencecileri, ’ağaca yaslanıp idam edilenleri seyredenleri’, terörist ve çete üyeleriyle aynı kabileden kişiler olduğuna inanıyorum.”
Konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz...