Şeytana iftira

Otuz beş vatandaşımızın Türk jetleri tarafından kaçakçılık yaparken PKK unsurları zannedilerek öldürülmesi üzerine BDP’nin sergilediği küstahlığı görünce bunlar dedim, şeytandan bile şerli. Ve eskiden okuduğum bir metin geldi aklıma:
Aradım, buldum:
Velîlerden birine sormuşlar:
- İnsan mı daha efdaldir yani faziletlidir, yoksa şeytan mı?
Velî demiş ki:
- Hiç şüphe yok ki şeytan daha faziletli bir mahlûktur, insanoğlundan daha ziyade hürmete lâyıktır.
- Neden?
- Nedeni şu ki, Şeytan Kur’ân okunan yerde durmaz, Kur’ân’a hürmetinden okunduğu yerden kaçar, savuşur. Halbuki insan öyle midir? Kur’ân’ı çalar, cildine, tezhibine, hattına tamah eder, para eder diye sırtlayıp gider.
Bu satırlar A. Ragıp Akyavaş’ın Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları arasında neşredilen “Edeb yâhû” isimli “Din ve Ahlâk Sohbetleri”nin ikinci cildinde. Rahmetli 1967 yılında kaleme almış.
BDP de işte böyle.
Din dediklerinde Zerdüşlük ve Hıristiyanlığı, Peygamber dediklerinde hâşâ Öcalan’ı kastettikleri artık inkâr edilemez görüntülerle ortada olmasına rağmen nerede bir cenaze görseler tabutun üzerine hemen örgütün bezini asıyor, cenaze namazlarına koşuyor, “Kürdün canı bu kadar ucuz” değil diyerek kitleleri Zerdüşt’ün, tahrif edilmiş İncil’in ve peygamber belledikleri Öcalan’ın arkasında komaya çalışıyorlar.
Şeytanın bile bu kadarı aklına gelmez herhalde. Ama bunlar orada da kalmıyor, daha ileri gidip ülkenin başka şehirlerinde, başka sokaklarında olup bitenlerle hiç alâkası bulunmayan, hatta “Keşke bunlar olmasaydı, yazık değil mi bu masum insanlara diye üzülen” ve arkalarından Fatihalar okuyan insanlara, onların mekânlarına, işyerlerine, otomobillerine saldırıyor, ortalığı kan gölüne çevirmeye, çevirttirmeye çalışıyorlar.
Bu ne biçin zihniyet, bu nasıl bir tıynet böyle!
Eğer iddia edildiği gibi ise, yani, bu işi organize eden, güvenlik güçleri ve MİT’i tuzağa düşüren kaçakçıları Türkiye’ye sızmaya çalışan PKK unsurları gibi göstermeye çalışan bizzat örgütün kendisi ise, ki göreceksiniz yüzde 90’ın üzerinde bu böyle olmuştur, işte o zaman PKK’nın siyasi yüzü olan BDP’nin bu otuz beş kaçakçının ölümüne sahip çıkmasının arkasında iki ana sebep var:
1- Cinayetin gerçek müsebbibini yani PKK’yı gizlemek.
2- İşledikleri cinayetten miras kalan üzüntü ve acıyı, Türk devlet ve milletine kin ve nefret olarak her cenaze ve her Kürt evinden çalıp partilerinin zimmetine geçirmek...
Yani döktükleri gözyaşı karnını doyuran timsahın gözyaşı...
“Artık özerklik yetmez. Bağımsızlık istiyoruz” diyerek gerçek niyetlerini de ortaya koydular ya... Önlerine koydukları bu hedefe varmak için her şeyi ama her şeyi kullanmak, ocakların sönmesi pahasına ruh, akıl ve bedenlere mal olacak cinayetleri göze alarak her şeyi kullanmak için gün yirmi dört saat mesai halindeler.
Yeni bir yıla girdik.
Yaşarsak çok şeyler göreceğiz, bu kesin.
Çok acılar çekeceğiz, bu da kesin.
Yine velîlerden biri, “Zaman keskin bir bıçak gibidir” der. “Sen onu kesmezsen o seni keser!” Yani, zamanın hakkını vermez, vaktinde yapılacak işi doğru ve kararlı bir şekilde yapmazsan, vakit gelir seni keser, ömrün pişmanlık olur çıkar.
Türkiye işte bu pişmanlıkları yaşıyor.
Hem de üst üste...
Büyük hedefe, yani Türk milletini kelimenin tam anlamıyla “kardeş” Türk devlet ve halkını “güçlü ve mutlu” hale getirecek o küçük adımları gününde atarak karış karış, yorulmadan ve yormadan bugünlere gelmediği, gelemediği için şimdi uzun atlamalara, hızlı ve uzun koşulara mecbur ve mahkûm ediyor kendini.
Ömür boyu sporunu yapıp düzenli beslenmez, gün yokuşun dibine geldiğin karnını tıka basa doyurur bir iki kültür-fizik yaparak dağı tırmanmak istersen işte böyle tıkanırsın...
Ve seni o güne kadar hazırlananlar sollar gider...
Ne diyelim...
İnşallah bu günleri de ufak tefek sıyrıklarla atlatır, tırmanır ve düze çıkarız...
Cümlenize hayırlı yıllar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları