Şeytan “HAYIR”ın neresinde?
Diyanet-Sen Başkanı Mehmet Bayraktutar, imamlar olarak 12 Eylül’deki referandumda “evet” oyu kullanacaklarını açıklamış ve bir sürü de gerekçe sıralamış.
En son soracağım soruyu başta sorayım da konuya öyle devam edeyim istiyorum: Şayet Diyanet-Sen Başkanı çıkıp, “Biz imamlar bu referandumda ‘hayır’ diyeceğiz” deseydi Sayın Başbakanın, ilgili Devlet Bakanının ve hadi “yandaş” demeyeyim de “evet”çi diyeyim, işte o basının tavrı nice olurdu?
Lütfen sakin olalım.
Ne evet diyecekler vatan haini sıfatını hak edici ne hayırcılar cehennemin dibini boylayıcı değildir. Görünen o ki bu işin de cılkını çıkartmayı başardık. “Evet” diyenlerin kendilerine göre gerekçeleri var “hayır” diyenlerin kendilerine göre bin bir sebebi. Meselâ benim “hayır” gerekçemle CHP’nin “hayır” gerekçeleri bile birebir örtüşmüyor. Hiç ama hiç zannetmiyorum ama bir gün CHP tek başına iktidar olursa bu anayasayı değiştireceğini söylüyor, içimden bir ses, bu CHP’nin şimdi “hayır” dediği AKP değişikliğinden bin beter değişiklikler yapıp önümüze koyacağını fısıldıyor ve ben de ölmez de görürsek o gün yüksek bir ihtimalle yine “hayır” diyeceğimi sanıyorum.
Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu, “Yetmez” diyor AKP’nin önerdiği değişiklikler için, yani, “Beni kesmedi” demeye getiriyor. Biz ise “hayır” derken AKP zihniyetinin 12 Eylül anayasasını bahane ederek devletin DNA’sı ve üniter yapısının kodları ile oynadığını görüyoruz. Referandumdan başarı ile çıkması durumunda AKP’nin bunu önümüzdeki genel seçimler için kullanacağını biliyor, yeniden iktidar olmaları durumunda Türkiye’nin Meclis eliyle çözüleceğini gidişata, AKP sözcülerinin vaatleri ve ABD ile AB’nin taleplerine, bu talepler karşısında AKP iktidarının teslimiyet durumuna bakarak millî varlığımızın tehlikede olduğuna şahit oluyor, onun için “hayır” diyoruz. “Hayır” gerekçemiz için ayet ve hadis göstermekten de aciz değiliz. Bu konuda AKP’nin bir sürü malzeme ürettiği ortadadır. Hatta AKP’nin Irak ve Afganistan katliamlarında ABD ve Haçlı dünyasının yanında yer alması dahi tek başına yeter sebeptir ve biz AKP’nin Müslümanlar için meşruiyetini kaybetmiş bir parti olduğunu söyler, meşru olmayanın işi de meşru değildir diyerek “hayır”ımızı gerekçelendiririz. Daha neler deriz, neler. Ve bizim söylediklerimizi AKP icraatlarından memnun olmayan on binlerce imam da söyler, söyleyebilir.
Ama bu yanlış olur.
Tıpkı Diyanet-Sen Başkanının, “Biz evet diyeceğiz” demesinin yanlış olması gibi. Her imam kendi görüşünce evet yahut hayır demeli ama hiçbir imam Diyanet-Sen Başkanının yaptığını yapmamalı. Ülkede yeterince fitne var zaten, din bizzat imamlar tarafından siyasete alet edilerek şeytanın ekmeğine yağ sürülmemeli ve bu sözü söyleyen imam için ilgili kurumlar gereğini yapmalı. İmam her şeyden önce 657’ye tabi bir devlet memurudur. Yarın Tapu Sicil Muhafızlıkları, Nüfus Müdürlükleri, Kütüphaneciler, Gümrük Görevlileri, Maliye mensupları çıkıp, “Evet”ciyim, “Hayır”cıyım demeye başlar, “Sana ne oluyor?” denildiği zaman da “İmam söylüyor ya” derlerse bu işin sonu nereye varır!
Dedik ya referandumun da cılkını çıkarmış durumdayız maalesef.
Türkiye’nin en büyük şairlerinden olan Abdurrahim Karakoç bile bu rüzgâra kendini öylesine kaptırmış ki, “Allah(c.c.) ruhları yarattığında Bezm-i Elest meydanında sorar: ’Ben sizin rabbiniz değil miyim?’Mü’minler, ’Beli’(evet) rabbimizsiniz’cevabını verirler.. Münkirler, yani inkârcı şeytan ve şeytanın çırakları ’HAYIR’diye bağırırlar...” diye yazmış..
Allah Allah...
Bir kere “Beli” değil, “Bela”.
İkincisi Bezm-i Elest’te o soru insanlara soruluyor. Üçüncüsü Bezm-i Eles’te ne münkir var, ne inkârcı şeytan, ne şeytanın çırakları. Dördüncü olarak Bezm-i Eles’te “Hayır” diyen yok, bütün ruhlar “evet” diyor.
En iyisi “evet” için de “hayır” için de dinimizi rahat bırakmak.
Hiç gerek yok, hiç..