Serap'ın yüzünü o hale kim getirdi?
Bir haberin manşeti o haberin adı soyadı gibidir. Ne demek istediğimizi anlatabilmek için daha somut bir örnek verelim.
Size ben şimdi Peyami Safa desem aklınıza 9’uncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Fatih Harbiye, Mahşer, Sözde Kızlar, Yalnızız gelir. Belki Peyami Safa dediğimizde Server Bediî ve Cingöz Recai’yi de hatırlayacaklar çıkacaktır amma, bunlar azınlıkta olacaktır.
Öyleyse, rahmetliyi bir haber kabul edecek olursak, devrin önemli şahsiyetleriyle yaptığı kalem kavgalarından gazete yazarlığı, gerçek ve takma adla kaleme aldığı romanlarına kadar bu haberi en doğru ifade eden haber başlığı sadece “Peyami Safa” dır, Server Bediî yahut 9’uncu Hariciye Koğuşu değil.
Bu girişi DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Demokratik tepkilerini ifade ediyorlar” dediği şehirdeki PKK’lıların, okulundan evine belediye otobüsü ile dönerken yaktıkları Serap Eser’in ölümü üzerine yapılan haberlerin, “Molotofun yaktığı Serap”, “Şehir eşkıyalarının yaktığı Serap” yahut “Teröristlerin yaktığı Serap” başlıkları ile haber yapılması üzerine yapmak durumunda kaldık.
Bence bu başlıklar bir tembelliğin eseri değilse herhalde bir perdelemenin, en azından, açılıma zarar gelmesin düşüncesi ile bir görmezlikten gelmenin başlıklarıdır ve Serap’ın yüzüne atılan ikinci bir Molotof kokteyli gibi acı vericidir. Sanki bu “Neron” demekten korkup “Roma’yı kibrit yaktı” demek gibi bir şeydir ve günün hakikatini yansıtmadığı için vicdana ihanet, tarihe saygısızlıktır.
Belki, öyleyse DTP’li Türk ve diğerlerinin bir “demokratik hak” olarak gördükleri Serap’ı canlı canlı yakarak şehit eden bu cinayetin haber başlığı sence ne olmalıdır diyenler olacaktır, ben bunu söylemeyeceğim, ama mâdem ki Ahmet Türk’ünden Emine Ayna’sına kadar bütün DTP’liler insanları canlı canlı yakma eylemini bir “demokratik hak” olarak görüyorlar, bundan böyle ne zaman televizyon ekranlarında bir DTP’li görsem Serap’ı hatırlayacağım, tıpkı Öcalan’ı her gördüğümde PKK kurşunlarının kevgire çevirdiği kundaktaki o bebeği hatırladığım gibi.
Neymiş efendim hiç kimsenin canının yanmasını istemezlermiş.
Kendini allame herkesi zekâ özürlü görmek bu olsa gerek.
Sen hem militanların eline molotof kokteyli ve taşları tutuştur hem can yanmasını istemiyoruz, de.. Beyefendi taş dediğin baş yarar, benzin de yakar, eğer zerre vicdanın varsa ve o hareketlerin gerçekten demokratik bir tepki olduğuna inanıyorsan aynı gösterileri git 30 bin dönümlük çiftliğinde, ağası olduğun köylerde yaptır. O taşlar senin evinin camlarına, o molotof kokteyli senin çoluk çocuğunun başına atılsın, o yanmış tutuşmuş benzin şişeleri senin pamuk tarlalarına fırlatılsın, var mısın? Belki bizim suçumuz ne, biz mi Öcalan’ın hücresini küçülttük, biz mi Öcalan’ın muhatap alınmasını istemiyoruz diyorsundur, iyi de, Öcalan’ın hücresini Serap mı küçülttü, Serap mı açılımın senin kafandan geçtiği şekilde olmasını engelleyen? Sizin bu tavrınız da Serap’ın yüzüne, üstelik önce militanlarınız tarafından kemikten ibaret bırakılmış yüzüne yeni bir molotof kokteyli atmaktır, iyi biliniz. Bir bakıma iyi de ettiniz, karnınızdan konuşmadınız, biz işte buyuz dediniz, ne olduğunuzu millet gördü, insanlık gördü...
Evet, millet ve insanlık sizi gördü...
Şimdi sıra milletin ve insanlığın size kendini göstermesinde.
Yara bir değil on değil, acılar üst üste geliyor. Bu vesileyle Tokat’ta şehit edilen vatan evlatlarına da Allah(c.c.)’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Ayrıca bütün şehit yakınlarına sabrı cemiller ve tarih şuur niyaz ediyorum ve her vatan evladının tabii olarak bir şehit yakını olduğunun da altını çiziyorum.