Sepet yanıyor!
Markette birkaç kahvaltılık ürün alıp kasaya gidiyorsunuz, 60-70 TL tutuyor.
Pazara gidip 'sebze, meyve alayım' diyorsunuz fiyatlar ateş pahası. Geçtiğimiz yıl kilosu 4-5 lira olan meyve ve sebzeler şu anda 10-12 lirayı geçti. Lezzet yok, kalite yok. İhracata en güzel ürünler ayrılırken, iç pazara yurt dışına gönderilmeyen ikinci sınıf ürünler sürülüyor.
Benzine her sabah yeni bir zam geliyor.
İşiniz hastaneye mi düştü mü, yandınız! Aylar sonraya randevu veriliyor, mecbur özel hastanenin yolunu tutuyorsunuz. Muayene ücreti, test derken en kötü 200 TL ödüyorsunuz. Daha bitmedi bir sürü ilaç yazılıyor. O eczane, bu eczane derken, hastalık daha da artıyor. İlacın ne kendisi ne de muadili bulunuyor. Bulabildiğiniz ilaçlar da aşırı pahalı.
Eczacılar dertli, vatandaş çaresiz. Sağlık Bakanlığı'ndan doğru düzgün bir açıklama gelmiyor.
Hastanenin içinde hasta yakınlarına hizmet veren kantin ve yemekhanelerin fiyatları havalimanlarını aratmıyor. Adeta tekel kurulmuş ve zaten sağlık sorunları nedeniyle orada bulunan vatandaş daha da mağdur ediliyor.
Enflasyon oranlarının resmî açıklamalarda yüzde 24'lerde olduğu ileri sürülüyor. Ama marketteki durum bambaşka. HaberTürk'ten Yavuz Barlas önemli bir araştırmaya imza atarak tabloyu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Marketlerdeki 25 temel ürünü esas alarak 2017 ve 2018 fiyatlarını kıyasladı. Tam yüzde 70'lik bir artış ortaya çıktı. Evet, tam yüzde 70...
Fiyatları kıyaslanan bazı ürünler şu şekilde; Tuvalet kağıdı, havlu kağıt, çamaşır suyu, bulaşık deterjanı, bulaşık tableti, sıvı sabun, şampuan, tereyağı, yumurta, süt, peynir, tavuk bonfile, tavuk kanat, tavuk pirzola, köftelik kıyma, ayçiçek ve zeytinyağı, kola, çay, pirinç, fasulye...
Kısacası olmazsa olmazlarımız, temel ihtiyaçlarımız...
Fiyat farklılıkları
Son birkaç aydır dikkatimi bir konu çekiyor. Market reyonundaki fiyat ile kasadaki fiyatlar birbirini tutmuyor. Özellikle toplu alışverişte gözden kaçan bu durum müşteriyi mağdur ediyor. Birçok vatandaş fişleri kontrol etmediği için aleyhinde oluşan fiyat farkını göremiyor. Bu haksız kazanç doğrudan işletmelerin cebine giriyor.
Bu konunun bilinçli yapılma ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Çevremden de sıkça duyduğum bu olayla ilgili vatandaşların daha dikkatli olması gerekiyor.
"Barkod yanlış basılmış, ürün doğru reyona konmamış" gibi bahanelere aldırış etmeyin, fişlerinizi kontrol edin, varsa fiyat farkı mutlaka talep edin.
Pamukkale'nin iflası
Türkiye'nin şu anda en büyük sorunu ekonomi ve süreçle ilgili yöneticilerin toplumu teskin edebilecek, sakinleştirecek açıklamalarına ihtiyaç duyuluyor. Ama bunların hiçbirisini duyamıyoruz. Hatta ekonomiyle ilgili doğru düzgün açıklama bile gelmiyor.
Son yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı'nın marketlerdeki fiyatları eleştirmesi öne çıktı. Ancak pazarda da tablo farklı değil. Vatandaş da artık kanmıyor.
Bu durum sandığa ne kadar yansır, orası meçhul.
Ancak hükümetin ekonomi politikaları noktasında sınıfta kaldığı artık çok net bir şekilde anlaşılıyor.
AKP'nin, en büyük vaadi ekonomiydi ve her zaman ekonomi politikalarıyla övündüler.
Ama son dönemdeki tabloda ekonominin lafı dahi edilmiyor.
"ABD, marketler, aracılar, stokçular" denilerek konu ciddiyetten uzak bir şekilde dağıtılmak isteniyor.
Yılların taşıma firması Pamukkale'nin iflası ise örnekten tümevarım yapmak için son derece çarpıcı. Bu seferki kriz tüm ekonomik sınıfları vurmuş durumda. Marka değeri yüksek firmalar bir bir iflas ediyor.
Nereye gidecek?
Artık bu soruyu daha net sormamız gerekiyor. Tank palet fabrikası, şeker fabrikası bile özelleşip birçok gıda ürününde dışa bağımlı hale geldik. Bereketli topraklarımızdan çıkan en güzel ürünler ihraç ediliyor. İç piyasaya, yani bizlere kalitesiz ikinci sınıf ürünler bırakılıyor.
Ama fiyatlar birinci kalitenin 2-3 katı.
Böyle bir ekonomi modelinde toplumsal refahtan nasıl bahsedebiliriz?