Senin jet kaç model böyle usta?..
Hürriyet film onurla sunar:
“Kandil’e jet yanıt!”
Mizansen şahane:
Tepede bir askeri jet uçağı, hemen altında “toz duman” olmuş bir terör kampı görüntüsü ve “işte şimdi ayvayı yedik” pozu vermiş şaşkoloz şaşkoloz dolanan PKK’lılar...
Da...
Hepsi arşivden alınma!
Hani nerde Kandil’de taş üstünde taş kalmadığını gösteren yeni resimler... Hani nerede PKK leşleri...
Karadan operasyonla desteklenmeden, bilir kişilerin deyiş biçimiyle terör yuvalarına postal değmeden yapılan hava harekatının “dostlar işte görsün”den öte anlam ifade etmediği gerçeği bir yana... Hele bir de bu operasyon “yine” ABD’den alınan istihbarata göre yapıldıysa, “stratejik ortak zayiatı” yazın harcanan onca emeğin, mühimmatın karşısına!
***
9 yılda 940 can vermiş, toplamda toprağa verdiği şehit sayısı 6768’i bulmuş bir ülkede yaşayanlar mı “tedavi olacak” , moral bulacak şimdi bu “jet yanıt” aldatmacasıyla!
Ben o gazetenin patronu olsam (korkmayın Fehmi Koru virüsü girmedi damarlarıma, işten atın filan yazmayacağım) çağırırım o manşeti atanı, sorarım:
“Evladım, senin şu jet kaç model?”
Öyle ya artık “savaşan şahinler”den bahsedilirken, “doğan” gibi, “kartal” gibi süzülürken son teknoloji ürünü askeri araçlar göklerimizde, Hürriyet hala Me 262 Schwalbe’lerle yapıldığını sanıyor olmalı bu harekatların... Ki Türkçe tercümesi “Kırlangıç”tır; 2. Dünya Savaşı hatırası olan bu primitif jetlerin!
Hoş öyle bile olsa, bu çoktan ıskartaya ayrılan jetimsilerle, ite kaka bile gitmeye kalkışsa 9 yıl sürmezdi Diyarbakır-Kandil arası mutlaka!
Demem o ki... Güce takla atacağım diye, kanlı gözyaşı döktüğü şu günlerde bir de siz dalga geçmeyin şu milletle!
Sanki PKK önceki gün ilk defa vurdu askerimizi, sanki iktidar da olağanüstü bir refleksle, kimseden izin filan beklemeden, hiç öyle “sabrımız taşmak üzere”, “bakın taşıyor”, “taştı taşacak”, “taşarsa fena olur haaa” diye oyalamalar çekmeden yıllar boyu, anında devreye doktu orduyu!
Adamlar 9 yılda, o da infial korkusuyla gele gele dağ taş bombalama noktasına gelebildiler, “jet yanıt” diye övünüyor bizim gazeteci geçinenler!
Tamam iktidar pohpohlanır da, böyle komik duruma düşmek pahasına da olmaz; değil mi ama!
Durun vurmayın; ya ulaklar da oradaysa
İki gündür televizyonlara, gazetelere baktıkça “bir şey eksik, bir şey eksik” diyordum, dün adını koydum.
Daha doğrusu adlarını. “İki şey”miş çünkü eksik olan:
Cengiz Çandar’la Hasan Cemal!
Hadi Hasan Cemal, 5 Ağustos’ta “Tatil duyurusu” nu yapıp da kaybolmuştu ortalıktan da... Ya Cengiz Çandar!
Radikal gazetesinin internet sitesindeki son yazısı 2 Ağustos tarihli... Üstelik “yarına devam” diye bitirmiş son cümlesini... Gazeteyi bilmem de internet sitesinde “yarını” yok Çandar’ın
köşesinin!
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama, “endişelendim”... Ya “Karayalan”ın akıbetini öğrenmek üzere kendilerini dağa vurduysa bu ikisi... Hasan Cemal “romantik devrimcilik(!)” günlerine dönüp oturdukları ceviz ağacının altında şarkılar söylemek istediyse dönüp suratını İran’a:
“O ağacın altını şimdi hatırlar mısın?”
Şaka bir yana da, tam da “Silah dönemi kapandı” laflarının ulaklıklarını yaptıkları teröristlerce ülkenin yeniden kana bulandığı günlerde, ve tam da geliyoruuuuummm diye bağıran “operasyon” arifesinde Çandar ve Cemal’in de Karayılan gibi kayıplara karışmış olması garip değil mi?
Yazııık... Makas da mı yetmiyor artık
Biz yorumlarımızla PKK’ya veya BDP’ye söz geçiremezken, Başbakan Erdoğan’ı ılımlı davranmaya ne kadar ikna edebiliriz ki?
Mehmet Barlas / Sabah
Ayıp etmiş; bak şu PKK’nın yaptığına
“Silahla bir sonuç alınamayacağını” daha iki yıl önce PKK komutanları bizzat bana söylemişlerdi, bu iki yılda ne oldu da “silahla bir sonuç alınacağına” inandılar bilmiyorum.
Ahmet Altan / Taraf
Utanmazlara bak!
PKK mayınlı pusu kuruyor... Kolu, bacağı gövdeden, evladı anadan, babayı yavrusundan ayırıyor... Bunlar hâlâ “açılımı kapatmayalım” diyor. Ay-yıldıza sarılı tabutlar geçit töreni yaparken, hiç utanmadan bunu yazabildiğinize göre, kalp yerine taş mı taşıyorsunuz bedeninizde?
Operasyonları tetikleyen bu süreç, sivil inisiyatifleri zayıflatmamalı. TBMM’nin açılacağı 1 Ekim, barışın miladı olmalı.
Derya Sazak / Milliyet
Bize düşen, bıçak kemiğe dayandığı anda bile sabırlı ve tahammüllü davranmak.
Mümtaz’er Türköne / Zaman
AK Parti iktidarını da pusuya düşürerek mayınlamak isteyen sinsi ve kanlı iradeye karşı (...) savaş lobisini duvara dayayacak barış atağına kalkılamaz mı?
Mehmet Altan / Star
“Şiddete misliyle karşılık” gündemde; ama bu denenmiş ve başarısızlığı hüsranla tescillenmiş bir yöntem...
Oysa açılım, denenmemiş olandı.
Can Dündar / Milliyet
Soğukkanlılık en çok devletin sorumluluğudur ve böylesine hassasiyetin en yüksek olduğu zamanlarda gerekir. Hükümet (...) demokratik enstrümanları da devrede tutmalıdır.
Mustafa Karaalioğlu / Star
Devletin isterse, ezip geçebilecek gücü olduğu konusunda kuşku yok ama genç insan cenazeleri ve öfkenin daha fazla bilenmesini yeniden göze almak mümkün değil, olmamalı.
Nuray Mert / Milliyet
Artan şehitler, heyecana kapılıp muhatap olduğumuz sorunun gerçek yüzünü unutturmasın...
Fehmi Koru Star
Çağırın Osman Paşa’yı, kökünü kazısın
“Terörle mücadelede askeri zafiyet var mı?”
Son zamanlarda hem siyasette, hem medyada bu soru sıkça sorulur oldu. Özellikle de bazı gazeteler bunu biraz da “asap bozucu” bir şekilde gözümüze soktular.
Bununla ilgili “Kaygımı” altı-yedi yıl önce “uyarı” şeklinde yazmıştım.
Yazının özünde, “Öcalan’ın yakalanmasından sonra Genelkurmay önemli bir hata yaptı. Bölgedeki savaşçı birliklerin üst ve orta komuta kademelerindeki ’tecrübeli ve savaşı bilen’komutanlar bölgeden geri çekildi. Yerine çok daha monşer komutanlar atandı. Tecrübeli askerler kızağa alındı. Kalan kahramanlar ise yeni komutanların tavrından rahatsız oldukları için uzun süredir gönüllü olarak görev yaptıkları bölgeden ya başka yerlere tayinlerini istediler ya da emekliliklerini” demiş ve bir de Barzani örneği vermiştim: “Çok değil birkaç yıl önce Kuzey Irak’ta görev yapan Türk yarbayların karşısında ’Komutanım’diye selam duran bir Barzani vardı. Yeni gidenler Barzani’nin karşısında esas duruşa geçiyorlar.”
Bu yazımın önemi o günlerde pek anlaşılmadı. Çünkü Öcalan’ın yakalanmasının şoku sürüyordu ve terör örgütü “savunma” konumuna geçmişti. Ortada bir sorun var gibi durmuyordu.
Elbette ki, askerlikte kişilerin teker teker çok önemi yok gibi görünür. Benzer eğitim almış, aynı tornadan çıkmışlardır ama tecrübe diye bir şey vardır. Bilgi vardır, donanım vardır. Karşılarındaki teröristleri isim isim tanıyan, huyunu suyunu bilen askerler vardı bölgede. Çoğunu şahsen tanıma fırsatına eriştim. Diyeceğim odur ki, terörsüz geçen sürenin rehavetinin acısını çekiyoruz hâlâ.
... Şimdi yeniden bir mücadele başlayacak gibi duruyor. Bir süre önce bölgedeki PKK yandaşı Kürtlerle tartışan bir Kürt aydınının söylediğini aktarayım size: “Saçmalayıp duruyorsunuz. Osman Pamukoğlu bölgede olsaydı, bunları söylüyor olabilir miydiniz.”
Bu laf önemlidir bence.
Bence çağırsınlar Osman Pamukoğlu’nu yine göreve. Sivil olarak. Kötü siyasetçi ama iyi askerdir. Faydalanın tecrübesinden. Hem de illegale sapmadan. Delikanlı gibi.
Fatih Altaylı / Habertürk
Teslimiyetçi yöntemlerle olmuyor işte
“Demokrasi” dediniz, “kardeşlik” dediniz, “özgürlük” dediniz, taviz üstüne taviz verdiniz! Eli kanlı teröristlerin sınır kapılarında kahraman gibi karşılanmasına olanak tanıdınız... Şıpın işi yargılanıp serbest bırakılmaları için, yasaları çiğneyerek sınır kapılarına mahkemeler kurdurdunuz... PKK’nın elebaşısına “devlet”i gönderdiniz ve pazarlık yaptırdınız... Bulunduğu ultra lüks ve yüksek korumalı “tatil adası”ndan, avukatları aracılığıyla sürekli mesajlar göndererek terör örgütünü yönetmeye devam etmesini izlediniz...
PKK’nın sözüm ona demokrat ve özgürlükçü hatipleri; özerk devlet ilan ettiler, kendi meclislerini kurdular umursamadınız... Birkaç çapulcu, yol kesip kimlik kontrolü yaptı, boş verdiniz... Yıllar önce bir kez yeltendiğiniz sınır ötesi operasyonda, ABD’den gelen “sert uyarı”yla ordumuzu apar topar geri çektiniz...
***
Kabul edin, bu sorun sizin “teslimiyetçi yöntemlerinizle” çözülmüyor...
Mustafa Mutlu / Vatan
Sabrın sonu...
Terörist başı Öcalan’ın menfaati, Kandilin çıkarı, KCK’nın hortumlaması, DTK’nın kandırması, BDP’nin 7 kocalı Hürmüz’e dönmesi nedeniyle çözüm bir türlü bulunamadı.
Sonuç?
Şehit haberleri geldikçe kinimiz artıyor...
İsyanımız tetikleniyor...
Uzun lafın kısası artık sabır tükeniyor!
Metin Özkan / Güneş
Diyorlar ki...
PKK saldırılarının, tam da Ankara Suriye rejimine giderek tırmanan bir dozda tavır alırken şiddetlenmesi basit bir tesadüf müdür?
PKK’nın Ortadoğu gibi karmaşık bir coğrafyada yaklaşık 30 yıldır, üstelik güçlenerek varkalmayı becermiş olmasının sırrının, bölgesel ve hatta küresel güç odaklarıyla geçici de olsa işbirliği yapması, ittifaklar kurması olduğunu biliyoruz.
Ruşen Çakır / Vatan
Şam..
Bak sen de askeri operasyon yapıyorsun, sen de zırhlı birliklerini gönderiyorsun, senin de sabrını taşırdılar, benim de taşırdılar, sen de ramazanda operasyon yapmak zorunda kaldın ben de, senin de teröristin var, benim de..
Demek için bu kanlı saldırıyı düzenlemiş olabilir..
Mehmet Tezkan / Milliyet
Haydi AK çocuklar siz de sınır karakollarına...
Başbakan Erdoğan; geçen gece şehit ailelerini toplamış, onlara yüksek sesle şehitliğin nimetlerini anlatıyor.
Öyle ise; bu şehitlik çok değerli ise; o zaman sınır karakollarında AKP’li milletvekillerinin, bakanların; bakanlık müsteşarlarının, genel müdürlerin, TOKİ; BDDK yöneticilerinin çocuklarını bir görelim bakalım...
Rıza Zelyut / Güneş
Evlatlarımız şehit ediliyor efendiler! Bunun karşısında sabır olmaz...
Ali Sirmen / Cumhuriyet
Teröristin ramazanı, dini, imanı yok.
Güngör Mengi / Vatan