Seni gidi muhafazakâr seni!
Türkiye artık “tek ses” oldu çıktı. Herkes “liberal”. İyi de, “liberalizm” ne, “liberal” kim? Ve bizim liberaller “muhafazakârlığa” neden karşılar? Niçin durup dururken geçmişteki muhafazakârlıklarından pişmanlık duyduklarını dillendirip duruyor, niye muhafazakârlığı aşağılıyorlar?
Efendim liberalizm kamu otoritesinin sosyal ve dini süreçlere müdahale etmesine karşıdır. Bireysel ve toplumsal özgürlüğü savunur. Piyasadaki arz-talep sistemimin iktisadi ve sosyal açıdan en faydalı, en doğru sonuçları yaratacağını iddia eder. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” iktisadi liberalizmin omurgasıdır. Siyasi liberalizmi ise, “En iyi hükümet, en az hükmeden hükümet” olarak özetleyebiliriz.
Şimdi herkes elini vicdanına koyup cevap versin: Türkiye’de bir tek liberal var mı, “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” e gerçekten inanan ve onu savunan? Yok. Çünkü hiç birinin Merkez Bankası’nın kur politikası ile oynamasını, dolar alıp satmasını eleştiren bir tek liberale rastlamadık. Ve siz “En iyi hükümet, en az hükmeden hükümet” ilkesine bağlı bir tek “liberal” gösterebilir misiniz Türkiye’de? Gösteremezsiniz, çünkü cümlesi AKP ve Erdoğan hayranıdır, ona her gün methiyeler düzerler. Ama AKP ve Erdoğan’ın her işe karışması, hatta özel teşebbüs sahibi gazete patronlarına, “Parasını verdiğin yazarlarına sahip çık” fırçası çekmesi bile onları rahatsız etmez, etmemiştir. AKP ve Erdoğan’ın hukuktan spora, tarihten dine, doğrudan müdahale etmediği ne kalmıştır Allah aşkına? Nerede bu liberaller?
Bu satırların yazarı liberalizmin emperyalist unsurların hedeflerindeki ülkeleri soyup soğana çevirme mekanizması olduğuna inancı değil, imanı vardır. Amma bu haliyle bile liberalizmi, bizdeki liberallerin şerrinden bakalım kim koruyacak? Liberalizm Irak’tadır, liberalizm Afganistan’dadır. Liberalizm “Büyük Ortadoğu Projesi” ndedir. “Dinler Bahçesinde”, Libya’da, Sudan’da, Afrika’da, Suriye’de, Türkiye’de, “Dinlerarası Diyalog” tadır. Liberalizm silah satışlarında, petrol kuyularının başında, liberalizm karşılıksız basılan dolarlardadır. Siz farkına bile varmazsınız, liberalizm yola misyonerleri ile çıkar. Azınlık okulları ile çıkar, devşirme aydınları ile çıkar..
İşte böylesine “şer” bir şeyi savunmak için son günlerde “muhafazakârlık” kavramına saldırıya geçti bizim liberaller!
Onlara göre “her iyiliğin başı liberalizm, her olumsuzluğun ve durağanlığın sebebi muhafazakârlık”...
İthal akılla işte bu kadar olur.
Yakın bir geçmişte de “empati”yi ithal etmişlerdi. “Empati” onların anlattıklarından anlayabildiğim kadarıyla “kendini, muhatabının yerine koyma” gayreti idi... Yine buğdaylı başağı vermiş, saman olan sapı almışlardı... Kardeşim senin “empatini” bine katlayacak benim “Hemhal olma” kavramım yok muydu? “Hemhal olmak” mı muhatabını daha iyi anlamaya yarar, ithal ettiğin “empati” mi?
İşte bu adamlar şu günlerde “muhafazakârlık eşittir tutuculuk” diye esip gürlüyorlar... Yalan... Ve iftira... Muhafazakârlık, “gelişmeciliktir”.
Lafı uzatmayalım, bir örnekle düğümleyelim. Bir anne-baba için “çocuğunu muhafaza etmek” en tabii içgüdü ve en fıtri bir vazifedir. Peki siz o anne baba için “çocuğunu öylece kalsın diye muhafaza ediyor” diyebilir misiniz? Hayır, diyemezsiniz. Anne baba çocuğunu “muhafaza ederek” büyütür, hastalıklardan korur, sağlıklı ve sportmen yetiştirir, kötü alışkanlıklardan muhafaza eder. Onu en iyi okullarda okutur, en iyi mesleğin, en gelir getiren işin sahibi olması için çalışır. Bütün bunları “muhafaza ederek” yapar.
Milletler için de “muhafazakârlık” denildiğinde anlaşılması gereken işte tam da budur ve bizimkilerin “liberal” diye özendiği bütün emperyalistler, kanlarının son damlasına kadar muhafazakârdır...