Sen bilirsin MHP'li...
Dün bu sütunlardan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslenerek kurultay kararı alınmasını sağlayarak partinin ve ülkenin önünü açmasını istemiştik. Gazetemiz henüz bayilere ulaşmadan sosyal medya aracılığı ile yazımız sanal alemde rekor kırarak paylaşılmış. Yurdun çeşitli yerlerinden olağanüstü yorumlar yağıyor. Üç-beş kendin bilmez trolün küfürleri hariç, MHP ile ilgili tespitlerimize büyük çoğunluk katılıyor. Dahası sadece Bahçeli'ye değil MHP'nin MYK üyelerine, milletvekili, belediye il ve ilçe başkanlarına da seslenmemiz gerektiğini vurguluyor okuyucu. Ki haklı... İl Genel Meclisi ile MHP'nin il, ilçe, belde teşkilatında seçilmiş üç binden fazla yönetici var.
Seçmene, vatandaşa karşı sorumlu olanlar şüphesiz bu gecesini gündüzüne katıp, çoluk çocuğunun nafakasını partiye harcayan fedakâr insanlar... 1 Kasım hezimetinin acısını her kesimden fazla hissediyor. Ve kurultay ihtiyacını en çok onlar istiyor.
Cehaletleri her haliyle dökülen, bir türlü yenisini ortaya koyamadıkları sloganlar ile hamasi sözlerin ardına sığınan "lider, teşkilat, doktrin tartışılamaz"cılar var ki gerekçeleri 'ört ki ölem.' Her şeyden önce merhum Türkeş'e ait olduğu iddia edilen söz 1980 öncesinin soğuk savaş dönemine aittir. "Komünizm tehlikesi yüzünden sağ ile olan kavgayı erteliyoruz" kararının alındığı günlere rastlar. Nitekim merhum Türkeş 1994 yılındaki bir televizyon kanalında: "Türkiye'de şartlar değişmiştir. Her şey tartışılabilir. Ben dahil her yönetici tartışılabilir" diyerek günün birinde bu sözlerin ardına gizlenerek basiretsizliğine bahane arayanlara kapıyı kapatmıştır. Her fırsatta "ülkücünün içtihat kapısı açıktır" diyen yine merhum Türkeş'tir. Türkeş'in sağlığında başka kapılarda ikbal arayanlar da kongreye karşı Tansu Çiller'in, Mehmet Ağar'ın has adamı Celal Adan "MHP'de kongreye ihtiyaç yok" diye buyurmuş. Muhafazakâr Parti, Milliyetçi Çalışma Partisi dönemlerindeki kimsesizliği yaşayan gerçek MHP'liye Adan gibi "kontenjan"lar talimat verecek öyle mi? O'nun tuzu kuru. Liste başından seçildi. Makamı var. Ya hak ettikleri halde listeye giremeyen ya da son sıralara layık görüldüğü halde afiş ve pankart asarak, kapı kapı gezip oy isteyenler ne olacak...
Sözü çok uzatmayacağım. MHP'de 1 Kasım hezimetine rağmen liste başlarında olup milletvekili seçilenler, Meclis'te hiçbir etkileri olmamalarına rağmen parlamentoya giremeseler yine sessizliklerini koruyacaklar mıydı? 7 Haziran'da vekil oldukları halde 1 Kasım da rozetlerini çıkarmak zorunda kalanlar itiraz etmeyecek mi? Sebebini sorgulayacak mı? Ve diğer adaylar, listelerde yer bulup da hak ettikleri halde genel merkez yönetiminin yanlışı yüzünden seçilemeyenler hesap sormayacak mı? Bir nevi mesele "listelerde yer bulmak mı?"
Cumartesi MYK, Pazar il başkanları toplantısına girecek olanlar tarihi bir misyon yüklendiklerinin farkındadır. Seçim sahasında, vatandaşın şikayetini, beklentilerini dinleyen onlar. Dahası "Haklısınız ama Türkiye için oy verin. Seçimden sonra yönetimi değiştiririz" sözleri ile seçmene söz verenler de o yöneticiler. Ve o yöneticiler kendilerine ve halka yapılan yanlışlar karşısında susacaklar mı? "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan" konumunu kabul edeceklerini sanmıyorum. O koltukları koruyabilmek için başkanlık divanında 3-5 değişiklikle, işi soğutmaya kalkanların gaz almalarına asla izin vermemelidir. İmza toplamaya gerek duyulmadan kurultay tarihinin belirlenerek, yönetime talip olanların partililerle sağlıklı iletişim kurabilmeleri, demokratik-eşit seçim kampanyasının başlatılması için karar almalıdır. MHP'nin küçülmesi kimsenin işine gelmez. Büyüyüp, iktidara gelmesi için en önemli adım kurultaydır. Bunun yolunu MHP'nin yükünü omuzlayanlar açacaktır. "Sen bilirsin MHP'li"...