Sen belâ mısın, belânı mı arıyorsun?!

Okyanus ötesindeki iğrenç yalancılar-şeytânî entrikacılar devletinin “Dışişleri Bakanı” etiketli temsilcisinin üç gün önce yaptığı ve ülkemizdeki belli başlı haber kanallarının varlık sebepleri ve misyonları îcâbı naklen yayınladıkları konuşmayı herhalde dinlemişsinizdir.
O konuşmada benim en fazla dikkatimi çeken ve zihnimi meşgul eden “lâf” şu idi:
“-ABD istihbârat raporuna göre Esed yönetiminin kimyasal silâh kullandığından emîniz. Birleşmiş Milletler Heyeti kimyasal silâhları kimin kullandığı konusunda bir rapor vermek durumunda değildir; onların işi sâdece kimyasal silâh kullanılıp kullanılmadığını belirlemektir.”
Bu “lâf” ın ilk cümlesi, Irak işgâli öncesindeki “Saddam’ın elinde kimyasal silâhlar var” yalancılığının fiilen şeytânî bir entrika eklenmek sûretiyle “Esed güçleri kimyasal silâh kullandı” şeklinde tekrârından ibâret.
“Lâf” ın gerisi ise, durumu incelemek ve rapor vermek için Suriye’de bulunan BM heyetine yönelik bir tahdid ve hattâ tehdit mesajı veriyor. Şunu demek istiyor:
“-Olay yerinde kimyasal silâhları CIA veya MOSSAD elemanlarının yâhut bizim desteklediğimiz isyancı muhâliflerin kullandığını gösteren delillerin varlığını tesbit etseniz bile, sakın bunu açıklamaya, raporunuza yazmaya kalkmayın; ’kimyasal silâh kullanılmıştır’ deyin yeter. Aksi halde başınıza kötü şeyler gelebilir; hattâ canınızdan bile olabilirsiniz haaa!”
Bu “laf”ı bir tehdit mesajı olarak değerlendirmemizin sebebi, bizdeki kraldan fazla kralcı, Amerikalıdan fazla Amerikancı olanların sandığı gibi “peşin hükümlü” oluşumuz değil. Hatırlayacağınız gibi, 30 Mayıs 2013 târihinde ülkemizde bütün ajansların duyurduğu bir olay yaşandı; Adana polisi, El Kâide’yle bağlantılı olduğu bilinen El Nusrâ örgütüne karşı yürüttüğü operasyon sırasında bir arabada yaptığı aramada, kullanılması hâlinde en az yüz bin kişiyi öldürebilecek 2 kilo sarin gazı ele geçirdi. Ayrıca çok sayıda silâh, mermi ve dijital veriler bulundu. Yakalanan El Nusrâ mensubu on iki kişinin beşi mahkemece tutuklandı.
Orta ve alt seviyedeki elemanları İslâmî cihad yaptıklarını, Amerika ve İsrâil’e karşı savaştıklarını zannededursunlar; “öldürdük” açıklamasıyla muhtemelen bütün dünyânın avutulduğu Ebû Ladin başta olmak üzere, El Kâide örgütünün tepesindeki önemli isimlerin ABD güdümünde elemanlar olduğunu, bu örgütün ABD’nin yapacağı operasyon ve işgallere meşrûiyet gerekçesi üretecek terör eylemleri yapmak üzere kurulduğunu ve kullanıldığını hâlâ bilmeyenler varsa, onlara ne söylesek boş. Fakat bu gerçeği bilenler nazarında, Sûriye’de “kimyasal silah” kullanarak aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda insanın öldürülmesi eylemini yapanların işbu El Kâide/El Nusrâ elemanları olması kuvvetle muhtemeldir.
Akıl ve iz’an sâhibi hiç kimseye, BM heyetinin Sûriye’ye varışının hemen ertesi günü, üstelik kendi hâkimiyetindeki Şam’da, Esad’ın emrindeki orduya “kimyasal silâh kullanın” diye emir vermiş olabileceğini kabul ettiremezsiniz. Nitekim hem ABD’de hem İngiltere’de Sûriye’ye yapılacak bir askerî operasyona onay veren vatandaşların oranı %10’un altında. İngiltere parlamentosu, Hükümetin operasyon için izin talebini reddetti. Bütün önemli devletlerin parlamentoları sık sık toplanarak konu ile ilgili görüşmeler, tartışmalar yapıyor.
Bizim parlamento hâlâ tâtilde. Konu hakkında mâlûm “hazret” ve yetki verdiği birkaç kişi dışında iktidar kanadından kimselerin sesi çıkmıyor. Tam dikta rejimlerine özgü bir suskunluk ve sinmişlik manzarası. Fakat “hazret” öylesine korkunç bir diktatörlük eğilimi içine girmiş durumda ki, bu gerçeğin açıkça dile getirilmesi şurada kalsın, îmâ edilmesine dahi tahammül edemiyor; “Biz muhâfazakâr demokratız, ben diktatör olsam benim diktatör olduğumu bile söyleyemezsiniz” yollu nutuklar atmaya ve savaş çığırtkanlığı yapmaya devam ediyor.
Artık doğrudan doğruya AKP’nin Meclis gurubu, il, ilçe teşkilatları O’na söylemeli; “Arkadaş, sen belâ mısın, belânı mı arıyorsun?!”

Yazarın Diğer Yazıları