Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Şemdinli gazası

“Geç gelen adalet adalet değildir” sözü yüzyıl önce söylenmesine rağmen bugün de geçerliliğini koruyor. Üstelik teknolojik gelişme yüzünden geç gelen adalet günümüzde ciddi mağduriyetlere de sebep olmakta. Dolayısıyla geç gelen adaletle ilgili, dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’mizde de önemli miktarda tazminat söz konusu.

Tam 24 ay 20 gün hapis yattıkları halde, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in mağduriyetleri ile ilgili tazminat talep edeceklerini sanmıyorum. Bu durum Şemdinli davasından dolayı kamuoyunun yakından tanıdığı Kaya ve İldeniz için geçerli değil. Terörle mücadele sırasında yaptıkları kahramanlıklar yüzünden yüzlerce personel yargılanmakta. Tutuklu bulunanların yanında ihraç edilen, davası sürdüğü için açıkta bekleyen, yine uzun süren davaları yüzünden yıllarca maaş alamadan bekleyen insanlarımız var. Mahkemelerin bitiminde bu personelin büyük bir çoğunluğu neredeyse, vatan haini ilan edilmekten kurtuldukları için derin bir nefes alarak “Vatanım ha ekmeğini yemişim, ha mermisini” anlayışı ile tahliye olma ya da beraat etme sevinciyle yeniden göreve dönmenin heyecanıyla tazminat talebini aklına bile getirmez. Avukatlarının ısrarına rağmen “Boş verin parayı pulu, olan oldu” deyip hasretini çektikleri üniformalarını giyip göreve dönerler. Ama isimleri bilindiği için daha faydalı hizmetler verdikleri asli görevleri yerine pasifize edildiklerinden yeniden mağdur olurlar. Bu mağduriyet sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi yöndedir. Ormandaki aslanın kafese konması gibi, ağır bir psikolojiye kapılırlar. Karargah hizmetinde tecrübelerinden de faydalanılmaz. Deşifre oldukları için istihbarat görevi yüklenmeleri de mümkün değildir. İnadına göreve devam edenlerin umudu günün birinde kendilerinin eskisi gibi aktif göreve atanacakları yönündedir. Ama çoğunluğu bir süre sonra uzun bekleyişin mutsuzluğuna kapılıp, ya istifa dilekçelerini verir, ya da emeklilik için yasal sürenin dolmasını beklemeye başlar. Bu durumda olan personelin isimlerini bir çırpıda her hangi bir meslektaşına saydırabilirsiniz. Ben bile tereddütsüz kırk elli ismi hatırlarım.

Şemdinli de istihbarat görevi yaparken terör örgütünün saldırısına uğradıkları halde tutuklanıp, çete suçuyla yargılanan iki kahraman askerin tahliyelerinden sonra aynı şekilde göreve hazır olduklarından eminim. Ama ya onların aileleri...

Anne, baba, eşi ve çocuklarının 24 ay 20 gün boyunca neler çektiğini hiç düşündünüz mü? Okula giden çocuklarının sınıftaki konumu, öğretmenlerin gözündeki halleri, mahalle bakkalının bakışını tahmin edebiliyor musunuz?

Ailelerin ev kirası, okul ve mutfak masraflarının gelmeyen maaşla ödenmediği durumda kimlerin yardımcı olduğunu ya da kimlere ne kadar borçlandıklarını aklınızın ucundan geçirebildiniz mi? Ali ve Özcan astsubayların bileklerine kelepçe geçirilmesinden sonra tam 24 ay 20 gün hapishane duvarları içinde, “baba katili ile babam bir safta” dizeleri ile üstadın özetlediği duyguya nasıl katlandıklarını bilen var mı?

Hemen hemen her biri terör örgütü ve uzantılarının avukatı olan ve bunun mükafatını İmralı’daki cani tarafından milletvekili olmakla görenler tahliye kararına itiraz ederek, konuyu AHİM’e götüreceklerini söylüyorlar. Terör örgütü ile ilişkisi bağımsız sivil mahkemeler tarafından kanıtlanıp cezalandırılan asıl bombacı Medeni Yılmaz da mahkeme bahçesinde devlete meydan okumaya devam ediyor.

Bir tarafta terörle mücadele ederken her türlü riski göze alan kahraman çocuklar, diğer taraftan İmralı’dan kumandalı robotlar.
Adaletin terazisi 24 ay 20 gün sonra dengeye ulaşmış. Bu süre içinde durumu klimalı odalarda seyreden ve geçtiğimiz gün haddini aşarak bu milletin kutsalına dil uzatmaya güvenine gölge düşürmeye kalkan, aklı durmuş kişiler ile ilgili yorumu yarına bırakıyor, Kaya ve İldeniz astsubaylara geçmiş omsun demiyorum. Gazanız mübarek olsun.

Yazarın Diğer Yazıları