"Selo" kaçıncı devriyede serbest bırakılacak?..
Hatırlatmayla başlayalım;
"Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı yapılmayacak" tiyatrosunun oynandığı günün hemen ertesinde, "Sazcı Selo da Serbest Kalır mı" diye sormuştuk... Başkentin klasik Salı'sında gündem, liderlerin grup konuşmaları kadar ABD'nin, Suriye'de PKK/YPG ile attığı ortak devriye ve İran ambargosuna odaklıydı...
Vee... En ateşli, uçan, havada parende atan alkışlar eşliğinde MHP grup toplantısında kürsüde Doktor Devlet Bahçeli vardı. Her zamanki gibi esti, gürledi. İtina ile tabanın gazını aldı!.. Dedi ki; "Türkiye'yi kurnazca kurulan tuzaklarla yeni bir çözüm sürecine sokma çabaları varsa bilinmelidir ki Türk milleti bu öldürücü zehri asla içmeyecek. Terörle masa kurulmaz." Oturdukları sıralarda füze rampasından fırlayacakmış gibi yerlerinde duramayan MHP mebusları şak şak görevini başarıyla ifa etti!.. Tabii ki, kimsenin aklına, "bu Türk milletinin önüne gelen kaçıncı öldürücü zehir", "teröristlerle kurulan kaçıncı masa", "Çözüm sürecinde asker kışlaya hapis edilirken biz ne yaptık, Bahçeli ne yaptı", "PKK ile mücadele eden Türk askerine 'hain' damgası vurulup kodeslere tıkılırken Doktor Bahçeli neredeydi, bizler neredeydik", "Öcalan'a 'sayın' denilirken Meclis'e gelmeyi mi unutmuştuk?", " Dolmabahçe mutabakatı imzalanırken, Kızılcahamam'da kamptaydık da duymamış mıydık", "Ankara ve İstanbul semalarına Kürdistan bayrağı çekilirken, Barzani'nin kafasından aşağı gül yaprakları dökülürken Ay'a ayak basacak ilk Türk olarak uzay yolculuğuna çıkmıştık" gibi sorular gelemezdi!.. Anlayacağınız, Doktor Bahçeli ve diğer görevliler şiddetli muhalefet rolü keserek yine zemini uygun hale getirdi...
Papaz Bruson'un serbest bırakılmasından önce de sonra da ABD ile yapılan pazarlıklar aşikâr. Halkbank'ın da pazarlık maddeleri içinde olduğunu defalarca yazdık. İnkâr ettiler. Sonunda en yetkili ağızlar, bankanın pazarlık edilen maddeler içinde olduğunu itiraf etti. Şimdi de, başkentin derin kulislerine yeni bir iddia düştü;
"ABD, Türkiye'ye serbest bırakılmasını istediği 15 kişilik yeni bir liste verdi. İçinde Selahattin Demirtaş da var."
Avrupa'nın, AİHM'de nihai karar aşaması sürecinde olan Selahattin Demirtaş davası ile ilgili Türkiye'ye "serbest bırakın" dayatması yaptığını daha önce dile getirmiştik. Sağlam kaynaklardan duyduğum son iddianın arkasından Bahçeli'nin yukarıda alıntısını yaptığım sözlerini duyunca hiç şaşırmadım. Roller gereği, her zamanki gibi kamuoyu hazırlanıyor. Muhalefet dümeni ile!..
Biz, TSK Menbiç'te ABD ordusu ile ortak devriye görevi yapıyor diye avunurken, adamların PKK/YPG ile sınırımızda, gözümüzün içine sokarak ortak devriye atması boşuna değil. Ağzımıza bir parmak bal da sürdüler. İran'a uygulanan ambargoda muafiyet listesinde yer alan 8 ülkeden birinin de Türkiye olduğunu ilan ettiler. Türk vatandaşı olarak buna sevinmemek elde değil. Ancaak!.. Bir de muafiyet listesinde olmayanlara bakalım. Irak neden yok?.. Cevabını bilen varsa bana da anlatsın!.. ABD, Irak'a, "İran ile ilişkilerini kesinlikle keseceksin" diyor. Acaba neden?..
ABD, haydutça pazarlıklarına devam ediyor... Bize de devriye saydırtıyor!..
***
Klasik Salı'nın diğer bir gündem maddesi ile devam edelim. Türkiye'de tam yerleşik konuma geçen Suriyeliler konusu;
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ülkemizde okulların öğretmen ihtiyacının 117 bin 403 olduğunu açıkladı. Atanamayan öğretmen sayısı ise 400 binden fazla. Bakanlık, sessiz sedasız, Ekim ayının son haftasında 900 Suriyeli öğretmen ataması yaptı. Mesela, bunlardan 6'sı Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesi Süleymanşah İlköğretim Okulu'na yapıldı. Bu okulda sınıflarda 20 öğrenciden 10'u Suriyeli 10'u Türk. Türk öğrencilere de Suriyeli öğretmenler ders verecek!.. Bari, müfredatı da Suriye'ye göre ayarlayın da olsun bitsin. Andımız tartışmaları da otomatikman sona erer!.. Danıştay'ın yükünü hafifletirsiniz...
Sınır illerimizde, okullarda Suriyeli öğrenciler yüzünden yaşanan çok tehlikeli olaylar devamlı kulağıma geliyor. Okul müdürleri, "ileride yaşanabilecek büyük olaylar hakkında, özellikle başıboş öğrencilerin çıkardıkları rezaletlerle ilgili devamlı eğitim müdürlüklerini uyarıyoruz, bilgi veriyoruz. Onlar da bize 'polise başvurun' diye geri dönüyor" diyor. Peki, ya sonuç!..
Gaziantep'te görev yapan bir okul müdürü söyledi;
"Polise başvurduğumuz zaman. Onlar da bize, 'bu psikopatları yakaladığımızda ancak çok cüzi miktarda para cezası kesebiliyoruz. Ülkelerine göndermek için sınır kapısına gittiğimizde, kapının öbür tarafına BM masa kurmuş. Sınır dışı etmeye çalıştığımıza soruyor (kendi isteğinizle mi yoksa zorla mı Suriye'ye dönüyorsunuz) diye. Eğer, (zorla gönderiliyoruz) cevabını alırsalar tekrar Türkiye'ye sokuluyorlar' diye dert yanıyorlar?.."
Bağımsız Türkiye... Öyle mi?..