Şehitleri herkesin üstüne çıkaran

Kardeşim’in cenaze işlemleri için, Yalova Mezarlıklar Müdürlüğü’nde bekleşiyoruz kardeşim Macit’le. Macit’in gözü birdenbire duvarda asılı panoya takılıyor ve “Abi bak, Osman Paşa’nın sözünü yazmışlar buraya...” diyor. Dönüp bakıyorum. Türk Diyanet-Sen’e ait panonun ortasında Osman Pamukoğlu Paşa’nın şu sözü yazılı: “Şehitleri herkesin üstüne çıkaran, onların ölümleri değil, ölüm sebepleridir”. Panoyu incelediğimizi gören bir görevli yanımıza yaklaşıyor. Soruyor Macit ona:
-Kim yazdı bu sözü buraya?
-Ben, deyince, Macit, Osman Pamukoğlu’nu tanıyıp tanımadığını soruyor bu görevliye. Yanıt, oldukça ilginç:
-Mübarek bir adammış... O kadar biliyorum...
Birbirimizin yüzüne bakıyoruz şaşkınlıkla. Macit, Osman Paşa’nın Güneydoğu’daki mücadelesini ve başarısını özetliyor. Bön bön bakıyor adam, tek kelime etmiyor. Ben soruyorum bu kez de:
-Osman Pamukoğlu parti kurdu, adı: Hak ve Eşitlik Partisi, haberiniz var mı?
-Yok!.. diyor ve uzaklaşıyor yanımızdan.
Ah ah ah!.. İşte bu benim halkım... Mübarek adam der de, gerisini öğrenmek istemez. Şehidine saygı duyar da, onların şehit olma sebepleri üzerinde kafa yormaz.
Geçtiğimiz yıl çıkan “Nikolay’ın Av Köşkü” adlı öykü kitabımda özel bir bölüm vardı, “Bildiğim Şehit Öykülerini” anlatıyordum o bölümde. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganından başka bir slogan bile üretemeyen kitleleri, derinden düşündürmek istemiştim o öykülerle. Bu istencim sürmekte. Bugün size, destan çalışmalarımdan şehitlik dizeleri aktaracağım. Önce “Fındıklılı Muzaffer Destanı” ndan dizeler:
“Daha yirmi altı yaşındadır Mülazim Muzaffer./Felâhiye Muharebesi’nde piyade bölük kumandanı./Muharebenin en şiddetli anında/Serseri bir kurşun geldi saplandı gırtlağına/Kan içinde serildi yere/İşaret etti yardımına gelen nefere/Koynundan bir zarf çıkardı nefer/Kalemine el attı Fındıklılı Muzaffer/Gırtlağından akan kana batırıp kalemini/Zarfın üstüne şunları yazdı: ” Eşhedü en la ilahe illallah ve Muhammedün Resulullah.../Bölük intikamımı alsın!
Borazan neferi yüksek sesle duyurdu kumandanın şehadetini/Ve zarfın üstündeki hitabetini/Duyunca bölük/Saldırdı daha bir esrik/ Daha bir kinle /Söküp attı siperlere kadar girmiş düşmanı
“Bayburtlu Ziver Oğlu Yüzbaşı Agâh Destanı” ndan da biraz okuyalım:
“Agâh Bey’i bugün bulan ikinci kurşun/Onu en can alıcı yerinden vurdu /Bölüğün başının başı ağrıyor.
’Agâh! Ayaklaraan Agâh’/Anasının sesi.../’Başına döndüğüm kurban olduğum’/Başım sonumdur gayrı anam/Başımdaki kör kurşun.
Şimdi bu ahval ve şerait altında/Bir şiir ne sarardı öyle değil mi?/Su gibi okunacak/Okunmuş su gibi şiir./Böyle bir şiir sarardı amma/Kan uykusu akıyor gözlerinden/Yaralarından kan.
Sinoplu Üsteğmen Feyzullah uçmağa vardı çoktan./Şimdi Agâh’a yol gözükmekte/Bir yudum su istedi bölük başçavuşundan/Soluğu bitmeden sözü bitmeli:/ Başçavuş! Başçavuş!/Erlerim benim için/Aşk ve zafer şiirleri söylesinler Kurtkaya rüzgârlarına/Fatihalar, Yasinler kadar beni şad edecektir inan.”

Yazarın Diğer Yazıları