Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Şehitler ve şâhitler...

Sehit haberleriyle sessiz kalmayı beceremeyen bir ülkenin vatandaşı olarak aldık haberlerini.
Şehitler Beytüşşebap’ta kolkola girdiler. On şehit Beytüşşebap’ta şehitlik mertebesinde hizâlandılar ve yere düştüler, musallâdan cennet-i âlâya, Rablerine kavuşacaklar, “onlara ölüler demeyiniz, onlar diridirler” hitâbının mâsum, tertemiz, şehitliğe gülümseyen çehreleriyle.
Antalya’da 2, Adıyaman’da 2, Bursa, Konya, Edirne ve Muğla’da 1 ve son olarak daha birkaç gün evvel bebeklerin de şehit olduğu Gaziantep’te 2 gelincik daha açtı sessizce, şehitler yurdun dört bir tarafına dağıldılar yine albayraklara sarılı tabutların içinde.
10 eve daha ateş düştü ve 10 ev daha ‘ateş kesilir geçse sâbâ’ misâli ateş kesildi.
10 anne-babanın daha kalplerinde ateşten bir gelincik açtı, hayat boyu gözyaşlarıyla sulanacak ve beslenecek o al al gelincikler. O anne ve babalar, kalan ömürlerinde gelincikleri kalplerinde, şehitleri kabirlerinde sulayacak artık.
Teröre lânetler, belâlar okuyacaklar, “evlâtlarımız ölmesin” diye feryat figân ağlayacaklar. Her bayram sabahı onların evine bayram değil, mâtem çökecek. Ağlayacaklar, ağlayacaklar ve ağlayarak yaşlanıp, ağlayarak ölecekler, kalplerinde gelincikler, yüreklerinde evlât hasretleri.
Yetim çocukları kalacak kimisinin, boyunları bükük, asker amcalarının omuzlarında taşınan babalarını seyredip, olan bitenden bir şey anlamadan târifsiz bir acı çökecek içlerine. Onlarla birlikte o târifsiz acı da büyüyecek bir yetim gibi ve onlar büyüdükçe anlamlanacak o acı. Çevrelerinde babalarına seslenen arkadaşlarının seslerini duydukça tıkamak isteyecekler kulaklarını, duymak istemeyecekler o sesi:
Baba.. babaa.. babaaa.. oğlum.. oğlumm.. oğlummm..
Sesszice şehit olmaları, sessizce teşyî edilmeleri istenen 10 şehit daha verdik toprağa ... ‘Şehitler’ Beytüşşebap’ta buluşup ecelde hizâlanırken, ‘şâhitler’ Beylerbeyi Sarayı’nda buluşup yan yana geldiler.
Beylerbeyi Sarayı’nın görkemli sütunlarının önünde, görkemli pozlar verdiler.
Klasik müzik eşliğinde saraylara yakışan zenginlikteki açık büfelerde yemek yediler. Sohbet ettiler, karşılıklı nezâket gösterilerinde bulundular.
Onar onar şehit olan Mehmetçikler’in sorumlularıydı onlar..
Sorumluların tepesindeki adama, “Kandil’e çık, arkandayız” diyen sorumlularla yan yana sırlanan muhalefet partisi lideri olan ‘şâhit’ de oradaydı. Sorumluları sigâya çekecek olan, “durdurun bu kanı, durduramıyorsanız biz durduruz” diyecek olan ‘şâhit’ de oradaydı.
İktidar partisi ne zaman sıkışsa iktidarın yanında olan, iktidar partisindeki muhtemel bir sıkıntının ülkeyi kaosa götüreceğini söyleyen, açılımlardan hemen sonra “ülkede güzel şeyler olacak” diyen ama yalnızca Mehmetçik kanı akan ‘bu ülke’nin Cumhurbaşkanı için “görev süresi uzatılmalıdır” diyen ‘şâhit’ de oradaydı, sorumlularla birlikte Beylerbeyi Saray’nın görkemli sütunlarının önünde şâhitlik ediyor, poz veriyordu.
Amerikalı, İsrailli ne kadar yetkili varsa, AKP’li, eski Anavatan’lı, eski-yeni DYP’li ne kadar yetkili varsa Beylerbeyi Sarayı’ndaydı, şahitlik ediyorlardı.
“Çık Kandil’e, korkma ülkücüler arkanda” diyen ‘şâhit’ de oradaydı...
‘Şehitler’ Beytüşşebap’ta yan yana sırlanırken, ‘şâhitler’ de Beylerbeyi Saray’ında yan yana ve kol kolaydılar...
‘Şehitler’ sessizce şehit oluyorlardı, ‘şâhitler’ klâsik müzik eşliğinde ‘Açılım-Habur-Oslo iktidarı’nın yanında hizâlanıyorlardı. Sanki ülkede her şey yolundaymış gibi, sanki vatan evlâtları onar onar şehit olmuyorlarmış gibi, sanki sınırlarımız kevgire dönmemiş gibi, sanki dağlarımıza örgüt bayrağı çekilmiyormuş gibi, sanki PKK Güneydoğu’da güvenlik gücü gibi yol ve kimlik kontrolleri yapmıyormuş gibi, sanki Türk matbuatında ve televizyonlarında PKK adına ‘psikolojik savaş’ devam ettirilmiyormuş gibi, sanki TBMM’de PKK’nın siyâsî sözcüleri yokmuş gibi, sanki bu milletvekilleri o ‘şâhit’in hükümete yönelik “Kandil’e çık” çağrısını alay konusu yapmıyorlarmış gibi, sanki muhalefete gerek yokmuş gibi, sanki muhalefetin söyleyeceği söz yokmuş gibi Başbakana “ülkücüler arkanda” diyen ve ülkücülerin irâdesini Başbakana peşkeş çeken o ‘şâhit’ de orada şâhitlik ediyordu.
Sâhi, Ülkücüler Başbakanın arkasındaysa eğer, şehitler Beytüşşebap’ta yan yana dizilirken musâlla taşında, Beylerbeyi Sarayı’nda iktidar ile yan yana duran o “şâhit” neden ülkücülerin partisi MHP’nin Genel Başkanı?..

Yazarın Diğer Yazıları