Şehit Haberleri
Necip milletimiz yine ''hipnoz seansları''nda... ''Gazını al ve uyut'' operasyonu aralıksız sürüyor. Bu memlekette günlük gazetelerin manşetlerini okuyup, televizyon haberlerini sıkı takip edenlerin ruh sağlığını muhafaza etmesi çok zor. Canım anamın çokça tekrarladığı Anadolu özdeyişinde olduğu gibi ''ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlıyor.'' 45 günde verdiğimiz 55 vatan evladının şehadet haberlerine dikkat ettiniz mi? Gazetelerde ağlayan ana ve çocukların resmi, televizyonlarda al bayrağa sarılmış naaşın musalla taşından alınıp askerlerin omuzlarında taşınma anları... Her bir şehit için 45 saniyeyi bile bulmuyor görüntüler. Bir nevi rutin trafik kazası haberleri ile eşdeğer... Oysa bazı trafik kazalarında animasyon ile kazanın oluş şekli, aracın hızı, çarpma anı, uzman görüşü ile haber 8-10 dakikayı aşar. Dahası günlerce müsebbiplerin bulunamadığına dair haber bültenleri tekrarlanır. Hal böyle olunca vatandaş için de ''sıradan vaka'' haline dönüştü şehadet haberleri. Cuma günleri dışında cenaze namazına katılanların sayısı da üç-beş safı geçmiyor. Üstelik protokol ile halk arasına polis barikatı yerleştiriliyor. Bilgi edinme yasası çerçevesinde RTÜK'e müracaatta bulunarak, 'Tayyip Erdoğan'ın muhtarlara hitabı, Ahmet Davutoğlu'nun basın toplantılarının yayınlandığı süreler ile şehit haberlerinin toplam süresi ne kadar', sorumuza henüz cevap gelmedi. Umarım muhalefet milletvekilleri TBMM'de soru önergesi haline dönüştürür de milletimiz rakamlarla gerçeği öğrenir. Taktım bu şehit haberlerine. Gazetelerin manşetleri çıldırtıyor beni. ''Kardeşi kardeşe kırdırıyor'' demiş Yurt, bunu yazana ''Hangi kardeş?" diye sormazlar mı... Sözcü boş durmayıp ''Utanıyoruz, şehidim''i iri puntolarla yazmış. Sahi utanan kim? Hangi yüzle utanıyorlar... Türkiye klasikleşen ''Yüreğimiz dağlandı'' ile çıkmış okuyucunun karşısına... Bu yürek dağlanması kaç yıldır devam ediyor, dağlayanlar kim, sorularının cevabı yok... Aydınlık ''Yiğit omuz omuza" yakıştırması ile musallada sıralanmış tabutların fotoğrafını koymuş sürmanşete... Vatan ve benzerleri ''Kanı yerde kalmayacak'' kararlılığını hükümete temenna çakmak maksadıyla atmış. Ki AKP'nin amiral havuzu Sabah, son noktayı koyarcasına "Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı'' manşetiyle, hükümetin terörle mücadelede destanlar yazdığından dem vuruyor. Zeka seviyemizle alay ediyor açıkça. Hakkâri'de yapılan operasyonda 28 Temmuz'da banka önünde babasıyla telefonda konuşurken kafasına sıktığı kurşunla uzman çavuş Rıza Sarpkaya'yı şehit eden teröristin ''Baz Ferah'' kod adıyla Azat Yiğit olduğunun tespit edildiğini yumurtlamış. Adıyaman'da öldürülen iki PKK'lının da 21 Temmuz'da şehit olan uzman onbaşı Mürselin Ünal'ın katilleri olduğunu ileri sürmüş. O cinayetler işlendiği andan itibaren nerede olduğunu soran yok. Silahların balistik raporunu araştıran yok. Bir de utanmadan ''Hakkari'de 10, Adıyaman'da 2 olmak üzere 12 terörist öldürüldü'' haberini öne çıkarıp rakamlarla başarıdan bahsediyorlar. 45 günde 55 şehit... Her gün memleketlerinde toprağa verip ertesi gün unutuyoruz nasıl olsa... Karşılığında 12'si öldürülünce, kanları yerde kalmamış oluyor, öyle mi? Yıllarca belediye araçlarıyla yollara hendek kazıp bomba yerleştirenlere, şehir merkezinde silah yığınağı yapanlara ''barış süreci'' ihaneti ile göz yumanlar, askerin kışladan, polisin karakoldan çıkıp operasyon yapabilmelerini kutluyor arsızca... Bunca yıl askeri kışlaya, polisi karakollara tıkıp örgüte yol verenleri soran yok. Halen hamaset nutukları atılıyor ''Şehitler ölmez, vatan bölünmez'' diye... Kimse kusura bakmasın bu sütunlardan yıllar önce ''Şehitler ölüyor, vatan bölünüyor'' diye yazmıştım... Sözlerimin arkasındayım...