Şehidiyle davalık olan Devlet!
Mehdi Uzun... 4 yıllık üniversite mezunu... Pırlanta gibi bir çocuk; vatansever, cesur, atılgan. Üniversiteyi bitirdikten sonra özel harekâtçı olmaya karar veriyor. Görev yeri İstanbul'a çıkıyor. Kardeşi Geylani Uzun da kendisi gibi polis memuru oluyor.
Çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'yu yangın yerine döndüren terör eylemleri patlak veriyor. Her yere hendekler kazılıyor. Birçok kişinin gitmeye çekindiği bölgeye Mehdi ve kardeşi Geylani "gönüllü" olarak gitmek istiyor.
Baba Mustafa, "Oğlum, vatanın size ihtiyacı var, ikinizin de bölgeye gitmesini istiyorum, aklınız bizde kalmasın" diyerek, evlatlarına tam destek veriyor.
Uzun kardeşler, dilekçe yazarak "geçici görevle" Şırnak'a gidiyorlar. Güvenlik gerekçesiyle Şırnak havalimanında tam 4 gün bekledikten sonra görev yerlerine gitmek için yola çıkıyorlar. Henüz yoldayken terör örgütünün saldırısına uğruyorlar. Uzun kardeşler saldırıyı yara almadan atlatırken 4 özel harekâtçımız şehit düşüyor.
Uzun kardeşler, görev yerine ulaştıklarında çok yoğun çatışmalar yaşanıyor. Hendekler, bombalı tuzaklar, evlerin içine yerleşen teröristlerle adım adım mücadele edip, birçok kahramanlığa imza atarak vatan topraklarını temizliyorlar. Bu operasyonlar sırasında görev arkadaşlarından tam 72 kişi şehit düşüyor.
Yaşananlara rağmen Mehdi ve Geylani Şırnak'tan kopamıyor ailenin de onayıyla "kalıcı görevle Şırnak'a tayinlerini" talep ediyorlar. Talepleri kabul ediliyor. Ama bürokratik engeller bitmiyor.
Bir faksla, bir e-posta ile çözülecek işlem için Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü, Mehdi Uzun'un İstanbul'a gidip bağlı bulunduğu emniyet müdürlüğü ile ilişiğini kesmesini istiyor.
Mehdi Uzun bürokratik engelleri aştıktan ve günlerce süren koşuşturmadan sonra Şırnak'a gitmek için tüm gereklilikleri yerine getiriyor. İstanbul'a gelmişken "görmeden gitmeyeyim" diyerek İstanbul Şirinevler'de oturan arkadaşını ziyaret ediyor. Apartmana girdiğinde garip tavırlar içerisinde bulunan bir şahısla karşılaşıyor ve hırsız olmasından şüpheleniyor. Kimlik sorulan Şeyhmuz Dinç isimli şahıs, özel harekâtçı Mehdi Uzun'a saldırıyor. Polis memuru bu beklenmedik hareket karşısında kendisini savunmaya çalışırken üst üste bıçak darbeleri alıyor. Şahıs olay yerinden kaçıyor. Uzun, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybediyor. Uzun, şehit edildiğinde tarihler 19 Ağustos 2016'yı gösteriyordu.
Olay sonrasında yakalanan katilin, birçok suçtan sabıkasının olduğu ortaya çıkıyor. Şırnak'ta kahramanlıklarıyla tanınan polis memuru Mehdi Uzun'un şüphesinde haklı olduğu anlaşılıyor.
Haberin duyulmasının ardından aile yıkılıyor. Çiftçilik yaparak geçimini sağlayan baba Mustafa Uzun oğlunun cenazesinde ikinci defa yıkılıyor. Oğlunun Türk bayrağına sarılı tabutuyla tören yapılıyor. Ancak "şehit töreni" düzenlenmiyor.
Kahramanmaraş'taki baba evini devlet görevlisi bir Allah'ın kulu ziyaret etmiyor.
Aileye bu sırada dalga geçer gibi "özlük hakkı" diyerek 300 TL'lik maaş bağlanıyor.
Günler, haftalar, aylar geçerken Mehdi Uzun'un "şehit" sayılmadığı ortaya çıkıyor. Baba, çaresiz avukata gidiyor. İstanbul'da görev yapan Avukat Hakan Ergül, aileye yardımcı oluyor. Hem İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne hem de SGK'ya konunun detaylarını belirten bir dilekçe sunuyor. Dilekçeye SGK'dan dün gelen cevapla bir kez daha yıkılıyorlar. Gelen resmî yazıda aynen şu satırlara yer veriliyor:
"Mehdi Uzun'un arkadaşının evine geldiği sırada apartman girişinde tartışma yaşadığı şahıs tarafından bıçaklanarak yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede vefat ettiği... Vefatında görevinin neden ve etkisi de bulunmadığından hakkında, 5110 sayılı Kanunun 47'nci maddesinin birinci fıkrasına göre vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığına karar verilmiştir."
Bu karar üzerine kahramanımızın babası Mustafa Uzun ile dün bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Yaşadıklarına isyan ediyor, "Bu dünyada tek bir dikili ağacım yok. 5 çocuğumu da çiftçilik yaparak okuttum, hepsi üniversitelerden mezun oldu. Polis olan çocuklarımı ben gönderdim Şırnak'a... Sorarım size hangi baba çocuklarının bu kadar zor bir bölgeye gitmesi için ısrarcı olur. Benim çocuğum polislik görevini yaparken şehit edildi, ancak devlet bize 'şehit değil' diyor. Soruyorum benim oğlumu İstanbul'a tatile mi gönderdiler? Emniyet göreviyle gönderilmedi mi? Bu nasıl bir karar! Tazminat filan istemiyorum. Eğer şehitliğini saydırabilirsem polislere hibe edeceğim. Benim derdim oğlumun mezarının başında Türk bayrağının dalgalanması, şehit sayılmasıdır" diyor.
Mehdi'nin kardeşi Geylani Uzun, hâlâ Şırnak'ta görev yapıyor. Kardeşiyle kaldıkları evde yaşamaya devam ediyor. Ama telsiz anonslarından Mehdi'nin sesini duyuyor, her göreve çıkışında aklına kardeşi geliyor. "Beni Şırnak'tan Hakkari'ye verin. Şırnak'ta nereye baksam kardeşimi hatırlıyorum" diye onlarca dilekçe veriyor. Ancak hiçbiri işleme konmuyor. Şu anda yaşadıkları travmadan dolayı psikolojik destek alıyor.
Şimdi soruyorum. Bu ülke için, bu devlet için, bu vatan için canlarını, hayatlarını ortaya koyan bu yolda çocuklarını kaybeden Uzun ailesine bunlar mı reva görülmüştür?
Kahramanımızı şehit saymayan SGK ve nihayetinde devlet, bu vebali nasıl ödeyecek?
***
Ek Madde 4 – (Ek: 16/6/1985 - 3233/7 md.)
Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tesbit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir.