"Şehide son görev"
Yazımıza, şehitler için “son görev” diye bir şey yoktur, diyerek başlamak istiyoruz, çünkü, PKK’nın Lice ilçesinde yola döşediği patlayıcı ile şehit düşen Mehmetçikleri vatanın bağrına emanet ederken gazeteler bugüne kadar yaptıklarını tekrarladı, cenaze merasimlerini, şu üst başlıkla verdi:
“Şehide son görev!”
Bu “son görev” şayet, “Biz şehitlerimiz için ancak işte böyle bir askeri tören yapıyor, başka bir şey yapmıyoruz” anlamında ise, doğrudur.
Amma, “Onlar bizler için çiçeği burnunda bir fidanken toprağa düştüler, öyleyse cenazelerine katılalım, ‘İmam nasıl bilirdiniz?’ diye sorduğunda, ‘İyi bilirdik!’ diyelim, ‘Hakkınızı helal ettiniz mi?’ diye sorduğunda canı gönülden, ‘Helal olsun’ diye bağıralım, omuzlarımızda taşıyalım, bir de, onları bu hale getirenlere lanetler yağdıralım, velhasıl, uğruna şehit oldukları vatanın bağrına emanet ederken evlatlarımızı yalnız bırakmayalım, çünkü, bu bizim onlar için yapabileceğimiz son görevdir” diye düşünüyor ve bütün bunları yaptıktan sonra gönül ve vicdan rahatlığı içinde “Şehitlerimiz için son görevimizi yaptık” diyerek evimize dönüyorsak, ki çoğu zaman, hatta her zaman böyle düşünüyoruz, şehit cenazeleri sonrası gazetelerin attığı “Şehit(ler) için son görev” manşetleri, doğrudur.
Manşet doğrudur amma düşüncemiz yanlış, yaptığımız ise eksiktir.
Ve bir de özellikle şehit cenazelerinde yaptığımız bir yanlış vardır, o da, sesimizin çıktığı kadar, “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber!” diye bağırmaktır. Bu, İslâm’ın hoş karşılamadığı bir bidattir.
Elbette cenazelerine katılacağız, bu bir görevdir.
Üstelik şehidin cenazesine katılmak şehitten çok cenaze merasimine katılanın istifade edeceği bir durumdur. Bir Müslüman cenaze namazı kıldığında Uhud Dağı kadar sevap kazanır, cenaze ile birlikte mezarlığa kadar giderse, bir o kadar daha sevap kazanır, cenaze toprağa verilene kadar orada kalırsa bir o kadar daha nasiplenir. Hz. Ömer(r.a.) devlet başkanı iken cenazenin namazını kılmakla yetinirdi. Ebu Hüreyre(r.a.) cenazenin ardı sıra mezarlığa kadar gitmenin ve defin bitene kadar bulunmanın ayrı ayrı Uhut Dağı kadar sevap kazandıracağını Allah Resulünden işittiğini söyleyince, “Bu adam da yetti artık!” diyerek, fazla hadis rivayet etmesini eleştirmiş ve doğruca gidip Peygamber eşi
Hz. Ebubekir kızı Ayşe validemize, “Bunun aslı var mı?” diye sormuş, “Evet, Hüreyre’nin dediği gibidir” cevabını alınca, “Eyvah, desene pek çok Uhut Dağı kadar sevabı kaçırdık” diye üzülmüş ve o günden sonra bütün cenaze merasimlerine sonuna kadar iştirak etmiştir. Biliyorum, bu tür yazılarımız bâzılarına tuhaf geliyor, oysa hepimiz bir gün son nefesimizi vereceğiz ve o zaman bütün bu yazdıklarımızın doğru olduğunu göreceğiz, o gün bırakınız Uhut Dağı kadar olanını, kuru bir yaprak ağırlığındaki bir sevabı bile arar halde olacağız.
Hele kıldığımız cenaze namazı bir şehit cenaze namazı, taşıdığımız naaş bir şehit naşı ve toprağa verdiğimiz kişi bir şehit ise, artık bunun bizler için neler getirdiğini bilemeyiz. Çünkü tabutta bedeni ile kefeni arasında yol alan ruh, cenazesine katılanları görür, mezarının başında bulunanları bilir, şehitlerin şefaat yetkisi vardır, ola ki, cenazesinde dikkatini çekeriz de, şehit de Mahşer günü Rabbine, “Ey Rabbim, bu kişi benim cenazemde çok gayret göstermiş, çok duygulanmış, ardımdan çok dualar okumuş, bu da benim hoşuma gitmişti, cennette onunla birlikte olmak istiyorum” derse, Allah(c.c.) bu isteği geri çevirir mi? Çevirmez, çünkü, şehidi kırmak istemez, bu bir. İkincisi Allah(c.c.) kullarına herkesten yani bizim için şefaat isteyen şehitten de çok merhametlidir..
Amma bütün bunlar “şehit için son” değil “ilk görev” dir.
Peygamber için son görev nasıl O’nun cenazesine iştirak etmek değil de tebliğ ettiği İslâm’ı farz ve sünnetleri ile yaşamak ve yaşatmaksa bir şehit ve bütün şehitler için de son görev, onların geride bıraktıklarına sahip çıkmak ve uğrunda öldükleri değerleri onlar gibi canımız pahasına da olsa yaşamak, yaşatmak ve yüceltmektir..
Velhasıl cenaze törenleri şehitler için son değil ilk görevdir.
Asıl görev şehidi toprağa verdikten sonra başlamaktadır..