Sedat Peker sussa bile…
Rüşvet, suç…
Yolsuzluk, suç…
Görevi kötüye kullanmak, suç…
İltimas, suç…
Tehdit, suç…
Şantaj, suç…
"Çökmek(!)", suç…
Uyuşturucu ticareti, suç…
Kaçakçılık, suç…
Dolandırıcılık, suç…
Terör örgütüne yardım/yataklık, silah tahsisi, suç…
Paralel ordu yapılanması, suç…
Kara para aklamak, suç…
*
Sedat Peker''in peyderpey ortaya attığı iddialarının esası bunların da dahil olduğu bir suç sıradağına yaslanıyor.
Ve o suç sıradağının altında bırakılan isimler de, hemen her defasında, AK Parti''yle ya resmi, ya gayriresmi, ya organik, ya biyolojik ama bir şekilde ilgili isimler oluyor.
Eh bu ahval ve şerait altında da, iktidar, toplumsal algıda gözden çıkarılamayacak kadar yaygın oranda ve her geçen gün daha fazla, bir tür
"çıkar amaçlı suç organizasyonu"na dönüşüyor.
*
Çürütmek için yok denecek kadar az hukuki ve siyasi adımın atıldığı bu algının merkezinin, yine kamuoyu algısında Söğütözü olarak işaretlenmiş olması dahi, iktidarı açısından yeterince başa bela bir durumken, Peker''in, meslektaşlarımızın nitelemesiyle "ikinci sezon" iddiaları adeta konumu yeniden belirliyor; zihni navigasyon "daha yukarılarda" bir adrese kilitleniyor.
*
Bu alçak sis bulutunun tam orta yerinden görülebilen o ki;
Bulunduğu ülkede zaten "dijital tecrit" diye tanımlanan bir sınırlandırılma içinde bulunduğunu varsaydığımız Peker; artık sadece sahip olduğu maddi varlıklar ve özgürlüğüyle değil canıyla da sınandığı bir yolda yürümek zorunda.
Bunun, kızlarının gözyaşları için dünyayı yakmaktan bahseden bir "baba"daki karşılığı ne olur öngörmek güç.
*
Ve fakat…
Peker''in "baba yadigarı" diye bir "konut" olmanın ötesinde daha derin bir manevi anlam da yüklediği evine dün yapılan silahlı saldırıdan ve o saldırıda, evini emanet edecek kadar güvendiği adamlarından birinin ağır yaralanmasından sonra, amaçlandığı söylendiği gibi sussa ne olacak?
Söyleyeyim;
Koca bir ülkenin kafasında oluşturduğu soru işaretleri daha çok konuşacak!
Velhasıl, bu saatten sonra Peker''in susması/susturulması bugüne kadar konuştuklarından da çok ve tesirli konuşacak!
Peker, bugüne kadar, muhatapları tarafından çürütülemeyen öyle ciddi suç iddialarında bulundu, öyle bir yozlaşmayı deşifre etti, toplumun "daha ne kadar ileri gidilmiş olabilir" tahayyülünü öyle ileri bir seviyeye taşıdı ki…
Ortalığa saçılmasından korkulanların rezilliğine dair emsalsiz bir şüphe canavarını beslemekten başka işe yaramaz sessizleştirilmesi.
İronik ama bu manada iktidarın itibarı, bir yönüyle Peker''in saçının teline gelecek/gelmeyecek zarara endeksli!
Zira, "şüphe, hummalı hastaya benzer uyumaz uyuyamaz uyutmaz…"
SORU-YORUM
Yirmi yıllık ve büyümesi büyük oranda inşaata dayalı bir iktidar döneminin sonunda, konuşmamız gereken şey, "yeni toplu konut projesi"nin barınma sorununu çözüp çözemeyeceği mi yoksa yirmi yıldır bu sorunun neden hâlâ çözülemediği, neden böyle bir sorunumuzun olduğu mu olmalı?
Günün fıkrası
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun, Sakarya''da, Sakaryalıları onur etmek üzere sarf ettiği sözlerle "Sakarya Savaşı''nın Sakarya''da olduğunu sanıyor" diye dalga geçenlerin önemli bölümünün, İnönü Savaşları''nın adını İsmet İnönü''den aldığını zannedip de "resmi tarih yazımı"na atar gider yapan alternatif tarihçiler olması fıkra gibi değil mi!
Üçüncü yol
İzmir''in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı dolayısıyla başlayan "işgal ve direniş" polemiğinde iktidar kanadında yer alanlar, geleneksel kutuplaştırmalarında toplumu iki taraftan birini tercihe zorluyorlar;
Ya işgal devletleri…
Ya da işgale uğrayan ülkenin yönetimi (saltanat, halife, sadrazam vs.)…
Aslında bu ikisinin "aynı tarafta" yer almasının garabetini bir yana bırakarak, hatırlatmak isterim ki;
Saf tutulacak bir taraf daha var:
Mustafa Kemal ve kuvvacılar!