Seçimli ders olarak Kürtçe, Zazaca ve diğerleri
AKP’nin bölücü gündeme tavizleri devam ediyor. Bu süreç aslında Oslo’da üzerinde mutabakat sağlanan hususların bir parçası mı diye sorulması gerekiyor. Tabii Oslo’da üzerinde anlaşılan hususları Türk toplumuna birden kabul ettirmek mümkün değil. Ancak dilim stratejisi denilen bir strateji ile toplumun tepkisini parçalara bölerek ve emmeyi müsait hale getirerek PKK’nın taleplerini üstelik “PKK bunlara karşı çıkıyor” diyerek uygulamaya sokmak akıllı bir politikadır ve AKP bu politikayı uyguluyor.
Milliyet gazetesinden Fikret Bila birkaç gün önce etnik kimliğin kurumsallaşmasına giden yolda atılan adımları kısaca derlemiş. Önce askeri yönetim tarafından konulan Kürtçe kaset, gazete, kitap üzerindeki yasaklar kaldırıldı. Bu zaten 12 Eylül sonrasında Kürtçe konuşmanın yasaklanması gibi gereksiz bir yasaktı ve Kürtçülüğe provokasyon imkanı veriyordu. AKP ile etnikçiliğe taviz süreci hızlandı. AKP GAP televizyonunda 45 dakika Kürtçe yayınlara başlanmasına izin verdi. Daha sonra AB tam üyeliği kapsamında Kopenhag Kriterlerinin bir parçası olarak Kürtçe özel kurslar açılmasına izin verildi. Kürt Açılımından kısa bir süre önce Ocak 2009’da TRT-6, 24 saat Kürtçe yayına geçti. Şimdi Kürtçe seçmeli ders eğitimine geçiliyor.
Tabii işin burada kalmadığı ve kalmayacağı ortada. Bir yandan Bölgesel Kalkınma Ajansları eli ile PKK yanlısı belediyelere özerkleşme şansı verilirken, (kalkınma ajansları konusunu ileri de ele alacağım) diğer yandan Kürt etnik kimliğinin siyasallaşmasının alt yapısı hızla hazırlanmaktadır. Hiç kimse kendisini ve bizi kandırmasın TRT 6 ve Kürtçe şimdilik seçme ders eğitimi siyasal kollektif haklardır ve Oslo sürecinin parçasıdır.
Kürtçe seçmeli dersi bir süre sonra Kürtçe eğitimin bölgesel olarak başlaması izleyecektir. Kürtçe Türk tarihi eğitimi veremeyeceğinize göre Türkiye’nin bir bölgesinde Kürt milleti “Türk” milli eğitimi aracılığı ile oluşturulacaktır. Nasıl TRT 6 ortak Kürtçe oluşturmanın aracı olarak Türk milletinin ödediği vergiler ile PKK’nın siyasal hedefi olan fakat 1978’den bu yana bir türlü başaramadığı ortak Kürtçe oluşturma hedefini ısrarla gerçekleştirmek doğrultusunda önemli adımlar atmakta ise Kürtçe seçmeli derste farklı milliyet duygusunu geliştirecektir.
Farklılıkları kurumsallaştıracak, ayrı milli kimlik yapısını güçlendirecek adımlar Türkiye’nin Allah Korusun bölünmesi sonucunu doğuracaktır. Dün Diyarbakır ile ilgili yazımın konusu olan Diyarbakırlı aydınımıza ismini yazmamın bir sakıncasının olup olmadığını sorduğum zaman bana yolladığı mesajda şu cevabı verdi: “Saygıdeğer Hocam, öncelikle ilginize teşekkürler. Eğer isim vermek doğru olacak ise takdir sizin. Ancak bölge tarihi ile ilgili gelecek dönemde hazırlayacağım çalışmalar Türk kamuoyundan önce bölge kamuoyunu hedeflediği için size gönderdiğim yazıdaki bazı ifadeler ilerideki bu çalışmaların bölgedeki etkisini zayıflatır diye çekinirim. Üstelik resmi dairelerde bile Türk bayrağının asılamadığı, askerlerin çarşıda dolaşamadığı bir kentte açık isimle bu görüşleri ifade etmenin sonuçlarını eminin tahmin ediyorsunuzdur.” Özetle, AKP Hükümetinin Türkiye’yi getirdiği nokta demek ki, Diyarbakır’da resmi binalarda Türk Bayrağının asılamaması imiş. Hakkari’yi biliyorduk, Diyarbakır’ı da öğrenmiş olduk.
Zaten Anayasada yapılacak değişiklik ile PKK mutlu edilmek için 66. Maddedeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” maddesi değişecektir. Devlet artık “Türk devleti” olmayacaktır. Onun yerine Türkiye Cumhuriyeti denilecektir. Artık herkes Türk olmayacak “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı” olacaktır. Tabii Türk Silahlı Kuvvetleri değil, Türkiye Silahlı Kuvvetleri, Türk Hava Yolları değil, Türkiye Hava Yolları. Böyle devam edebiliriz. Özetle Türkiye bir terörist çeteye teslim olmaktadır.
AKP % 50 oy alabilir. Kitleler oy verirken öncelikle kısa vadeli ekonomik çıkarlarını ön planda tutarak oy verirler. Kapsamlı bir iç ve dış psikolojik operasyon ile oy veren bir seçmen kitlesi gerçekleri olduğu gibi algılamasının engellendiği bir ortamda yanılabilir. AKP’yi yönetenler kendilerine şu soruyu sormalıdır: “Ya sizi eleştirenler haklı ise ve sizin yönetiminizde Türkiye parçalanır ise tarihe nasıl geçersiniz? Çocuklarınıza ve torunlarınıza nasıl bir miras bırakmış olursunuz?”