Seçimlerden çok sürpriz sonuçlar gelecek

CHP, İstanbul İl Başkanlığı seçimleri ile birlikte değişen karakterini artık tüm Türkiye'ye ilan etmiş durumda. Başkanlığı kazanan Kaftancıoğlu, Erdoğan ile ilgili mesajı dışında diğer söylemlerinden geri adım atmadı.

Doğru olan da buydu. Çünkü o göreve geldiği için farklı davranmak, olduğunun dışında hareket etmek riyakarlık olurdu.

Ama bu durum CHP için hiç de iç açıcı durmuyor. Referandum sonuçlarına göre İstanbul'u AKP'den alacak olan "hayır" bloğu, Kaftancıoğlu'nun seçimi ile birlikte ayrışmaya başlamış durumda.

AKP, CHP'ye İl Başkanı atasa ancak bu kadar olabilirdi.

Kaftancıoğlu'nun PKK'lı Sakine Cansız için attığı tweet bile var!

Buradaki en büyük sorun, CHP teşkilatlarının tepkisizliği, sessizliği...

Herhangi bir milletvekilinden, il başkanından veya sık sık Bursa Nutku'na atıf yapan gençlik kollarından tek bir tepki duymadık.

"Kardeşim biz siyaset yapıyoruz. Siyasetin amacı kitlelere hitap etmektir. Marjinal söylemlerle, bir avuç insanı mutlu edeceğiz diye büyük bir hata yapıyoruz" diyen de olmadı.

Hatta Bursa İl Başkanı "Mustafa Kemal'in askerleri değiliz" diyerek Kaftancıoğlu'na destek verdi.

Çünkü "modern" ve "Batılı demokrasi" imajı çizen CHP'de de Orta Doğu toplumlarının genel özelliği olan biat kültürü var.

Yaşananlara herhangi bir tepki verilmesi halinde koltuklarından olacaklarını düşünüyorlar.

***

AKP'de durum çok mu farklı?

Atatürk'e demediğini bırakmayanlar, Cumhuriyet'e reklam arası verdirenler, iki kelamından biri "Kürdistan" olanlar milletvekili yapılmadı mı?

Barzani'nin sözde referandumuna açıktan destek veren vekilleri olmadı mı?

Peki "yerli ve millî" unsurlar o zamanlar neredeydi?

Çok mu zordu "Barzani ve onların dostları Türkiye'nin aleyhindedir, bu milletvekilleri seçmenimizi temsil edemezler" demek. Diyen oldu mu, tepki gösteren teşkilat oldu mu? Hayır...

Biraz daha geriye gidelim.

Geçmişin AKP Gençlik kolları Başkanı olan A. Boynukalın "Barışı ne uğruna harcamak istiyorsunuz. En azından Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun. Hazır Lice'dekine el atmışken, hızınızı alamayıp bütün Atatürk heykellerini yıksanız ne hoş olur, pek de güzel olur" demedi mi?

Bu sözlere rağmen milletvekili yapıldı ve tepkiler çığ gibi büyüdü. Vekil seçildiği 7 Haziran'da seçmen cezayı kesmiş ve AKP'den tek başına iktidarı almıştı.

Peki sonra ne oldu? Çözümcülerin öve öve bitiremedikleri Öcalan, oturduğu İmralı Konağı'ndan "saldırın" talimatı verdi. 1 Kasım'a kadar ülkede terör patladı.

Erdoğan koltuğun gideceğini fark etmişti. İpleri eline aldı, milliyetçi söylemi benimsedi, çözüm sürecini sonlandırdı. Partideki kürtçülerin bir kısmını tasfiye etti, bir kısmını geri plana atarken, kamuoyunda tepki çeken isimleri de vitrinden aldı.

Boynukalın da bunlardan biriydi. Vitrinden çekilse de hiçbir zaman vazgeçilmedi. Şu anda Bakan yardımcısı olarak siyasi kariyerine devam ediyor.

Bir başka örnek de yandaş yazarlar arasında.

Yine çözüm sürecinde Türk bayrağının değiştirilmesini teklif edecek kadar ileriye giden Hilal Kaplan... Neler demedi ki!

"Diyorlar ki 'Devlete katil' deme. Olur. Seri Katil" bir başka tweette ise "Devlet, JİTEM'e terör örgütü desin, Kürtlerden de PKK'ya terör örgütü demelerini bekleyebiliriz" ifadelerini kullandı.

FETÖ ele başı Gülen'e şiirler bile yazmıştı. Dizelerinden birinde "Dağlarına bahar gelmiş memleketimin, Gülen de görse bu güneşi, Ahmet Âbi de Nâzım da..." diyordu.

Peki tüm bunlardan sonra ne mi oldu? "Yerli ve millî" AKP tarafından önce daha dolgun maaşla Sabah gazetesine köşe yazarı yapıldı.

Devlet Bahçeli'nin girişimiyle yapılan anayasa değişikliğindeki maddelerin büyük bir bölümü Hilal Kaplan'ın da aralarında bulunduğu isimler tarafından yazıldı.

Yetmedi.

16 Ocak tarihinde yapılan Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından "yılın köşe yazarı" ödülüne layık görüldü, ödülünü ise Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı Ahmet Arslan'ın elinden aldı.

MHP'nin durumuna girmeye bile gerek yok. Koskoca parti, Bahçeli'nin onayıyla AKP'ye eklenmiş durumda.

***

İktidarıyla, muhalefetiyle, siyasetiyle, medyasıyla; bayağılaşmış, yozlaşmış bir ortamdayız.

İşte bu yozlaşmada, bu çarpıklaşmada ilk seçimlerde çok sürpriz sonuçlar gelebilir.

Yepyeni aktörler, yepyeni anlayışlar çerçevesinde kenetlenen; salt vatansever, idealist kadrolar "Biz buradayız" diyebilir. Çünkü siyasetin geldiği durum sürdürülebilirlik ilkesinin çok çok ötesinde.

Yazarın Diğer Yazıları