Seçimler yaklaşırken
Önceki gün Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümüydü. Çanakkale deniz ve kara savaşlarının eşsiz kahramanı ordumuzu saygı ile selâmlıyor, şehitlerimize ve gazilerimize rahmet diliyorum.
Hep yazdığım, söylediğim bir sözü tekrar edeceğim: “AKP bir siyasi parti değil, sosyal bir harekettir” . AKP, buz dağının görünen parçasıdır. AKP’nin inancı, İslâm ve iman yorumu vardır. Selâmı, kıyafeti, yaşama üslubu vardır. Aile ve kadın konusunda diğer siyasi partilerden farklı bir anlayışa sahiptir. Bankası vardır. Kısacası içtimai (sosyal) bir harekettir. Kendi ifadeleri ile İslâm’ı referans alırlar. Hareket savunduğu değerlerde çoğu kere Cumhuriyetle çatıştı.
Temel felsefesi Meşrutiyet döneminin bir açıdan gelenekçi, bir açıdan da Selefî İslâmcılığıdır. O devirden gelen; “namaz kıldığım yer vatanımdır” telakkisi geniş bir kesimde hâkimdir. Başlangıçtan itibaren Türkçülük, Milliyetçilik fikriyatına karşı olmuştur. Bilindiği gibi Meşrutiyet devri fikir ve düşünce hayatımız yönünden çok zengindir. İslâmcılık, Türkçülük ve Garpçılık akımları çok değerli eserler vermiştir. Türkçülük düşüncesi Ziya Gökalp’in şahsiyeti ve gayretleriyle (İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidarında) hâkim fikir olmuştur.
Cumhuriyet döneminde milli devletimizin kurulmasında, modernleşme ve çağdaşlaşma yolunda yapılan büyük hamlelerde iktidara hâkim olan milliyetçi düşüncenin ürünlerini görürüz. Trablus Harbi, Balkan Harbi, I. Cihan Harbi, Kurtuluş Savaşı (16 yıl) boyunca harp etmiş bizim insanımız; sakat, yaralı, hasta idi. Cumhuriyet hükümetleri öncelikle sağlık ve sosyal yardım çalışmalarına girdi. Frengi, trahom, verem ve sıtmaya karşı büyük mücadele verildi. Belli zaman sonunda bu hastalıklar ülkemizi terk etti.
Sağlığı, eğitim gayretleri takip ediyordu. Her yerde açılan okuma yazma kursları, gece mektepleri millete büyük bir öğrenme şevki vermişti.
Bu işler yapılırken; Gazi Paşa’nın dehâsı zaman kazanmanın sırrını, “Yurtta sulh, Cihanda sulh” prensibinde buldu. Savaşın dumanları tüterken Cumhuriyet “Türk insanını” yetiştirmeyi ve “Türkiye ekonomisini” kurmayı planlamış, uygulamaya geçmişti.
Osmanlı Devletimizin borçları ödenmiştir. Zaman içinde yabancı şirketlerin ve devletlerin elindeki bütün işletmeler millileştirilmiştir. Tarımda modernleşme, milli sanayileşme başlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk’ün yönetiminde; ilmi kongrelerle, araştırmalarla (milli kimlik) konusuna büyük önem vermiştir. Türk üst kimliği altında imparatorluk coğrafyasının her köşesinden gelmiş insanlarımız, huzurlu bir hayata kavuşmuştur. Bugün, bu seçim öncesinde başta Başbakan olmak üzere AKP adına yapılan konuşmalarda yukarıda ifade ettiğim tarihi gerçek ve gelişmelerin değerlendirilmediğini görüyoruz. AKP kadrolarının garip tutkusu Türk’ü inkâr etmek, Türk varlığını hor görmek, Türk’e çatmak biçiminde özetlenebilir. Hâlbuki biraz tarih bilgisi ve buna dayanan tarih şuuruna sahip olsalar bunun ne kadar boş olduğunu görürlerdi. Neredeyse sayıları kırklara düşmüş olan Malakanları dahi azınlık olarak sayacak olan Başbakan, Türk varlığını görmezden gelen ifadeleri beyan edebiliyor. CHP ve MHP’nin Türk’le bir kavgaları yok. Bu kavgasızlık onları daha bütünleştirici daha birleştirici bir üslubu benimsemeye götürüyor. Ancak üzülerek görüyoruz ki Başbakan akıl almaz bir hırçınlıkla ülkeyi her türlü felâkete götürebilecek bir kavga üslubunu benimsemiştir. Hiç şüphesiz bu üslûp yanlıştır. Ayrıca ayakkabı kutularıyla şekillenen rüşvet, yolsuzluk iddiaları Başbakan’ı çok sinirli bir hale getirmiştir. Ancak üzerinde durulması gereken, CHP, adaylar sebebiyle dalgalı bir haldeyken, MHP bu dalgalanmadan daha az nasip almış bir görüntü sergilerken, AKP’nin sessiz kalabilmesidir. AKP, sadece siyasi bir hareket olsaydı çoktan paramparça olurdu. Ancak öylesine disiplinli bir AKP yapısı var ki hükümetin, Başbakan’ın bütün yanlışlarına haklarındaki itham ve iddialara sadece sükûnetle karşılık veriyor. Aday seçimindeki tercihlere itiraz duymadık. AKP disiplinin temelinde teslimiyet vardır.
Yolsuzluk, rüşvet, soygun iddiaları öylesine bir yoğunluk kazandı ki artık seçim meydanlarında memleket meseleleri konuşulmuyor. Hırsızlıklar tek konu... Bu yaklaşan seçimler AKP’nin kaderini tayin edecek önemli bir aşamadır. AKP’li vatandaşlarımız teslimiyeti değil araştırmayı tercih ederse hem kendilerine hem de memlekete büyük hizmet etmiş olurlar. Aksi halde öfkeye dayanan siyasetle sadece kaybederler.
Bizim rûhi ve fikri yapımızı yoğuran, idrâkimize Müslüman Türk olarak yaşamanın sorumluluğunu perçinleyen aziz büyüğümüz Samiha Ayverdi başta olmak üzere, bu ay içinde vefatı yıl dönümlerini idrâk ettiğimiz Adnan Ötüken, Tahsin Banguoğlu, Ömer Lütfü Ülkümen, Âşık Veysel, Mithat Cemal Kuntay’ı da rahmet ve minnetle yâd ediyor, hepsinin aziz ruhlarına Fatihalar sunuyorum.