Seçimin galibi: Nefret ve daha fazla nefret

Dün yapılan seçim gazetecilik kariyerimde takip ettiğim 7. seçim oldu. Ama hiçbir seçim süreci şu 1 yıllık süreçte yıprattığı kadar yıpratmadı beni. Gerçekten de Türk siyasal tarihinde böyle bir seçim süreci görülmedi.

Bütün seçim süreci boyunca sürekli nefret söylemleri duymak gerçekten çok yıpratıcıydı. Seçime sayılı günler kala “Artık şu seçim bitsin de ne olursa olsun” dedim.

Sonunda o gün geldi çattı ve milyonlarca seçmen oylarını kullandı.

Sonuçlar belki birçok kişi için şaşırtıcı hatta hayal kırıklığına neden olacak şekildeydi.

Ben sonuçları kişiler değil anlayışlar üzerinden değerlendireceğim.

İktidar gericilik pompaladıkça halk daha gericilik talep etti ve ortaya çıkan sonuç şöyle oldu:

Bu seçimi nefret ve daha fazla nefret kazandı.

5’li çetelerden hesap sormak isteyenler değil, onları koruyanlar kazandı.

Kadınlardan nefret edenler, kadına şiddeti meşru görenler, kadınlara tacizde, tecavüzde kadınları suçlu görenler kazandı.

Seri katil gibi insanları domuz bağı ile işkence ederek öldürüp evlerin bodrumlarına gömenler kazandı.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın katilleri kazandı.

Kendinden farklı etnik köken, dini, yapı ya da cinsel yönelime sahip herkesten nefret edenler kazandı.

Deprem felaketinde 11 ilde 50 binden fazla insanımızın hayatını kaybetmesinde sorumlu olanlar, imar barışını göğsünü gere gere anlatanlar, felaketten sonra günlerce depremzedelere elini uzatmayıp uzaktan seyredenler kazandı.

Peki seçimi kimler kaybetti?

Yolsuzluk yapanlardan hesap sormak isteyenler kaybetti.

Akıldan, bilimden, sanattan yana olanlar ve insanca yaşamak istenler kaybetti.

Sadece bir ekmek almak için bile iki kere düşünmek istemeyenler kaybetti.

Çocukların, gençlerin tarikat karanlığında boğulmasını istemeyenler kaybetti.

En ufak bir depremde bile canlarımız gitmesin, insanlarımız evsiz kalmasın diyenler kaybetti.

SİYASET KONUŞMANIN ANLAMI KALMADI

Gerçekten ortaya öyle bir seçim sonucu çıktı ki bunu sosyoloji ve siyaset bilimi ile açıklamak pek mümkün görünmüyor.

Bu kadar ekonomik krize, deprem felaketine; yaşanan onca siyasal krize rağmen iktidar hala bu kadar oy alıyorsa demek ki ülkede olan biten bu kadar saçma şeyden rahatsız olan sadece bir avuç insanız.

Bu seçimin sonucunu sadece Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, CHP listelerindeki saçmalıklara ya da ittifak içinde bulunan eski AKP’lilere bağlamak mümkün değil.

Türkiye’de muhalefet sorunu var diyenler aslında hem doğru hem de eksik söylüyor.

Evet, ülkede bir muhalefet sorunu var ama bu sorun sadece CHP’den kaynaklı değil.

Bir ülkedeki en büyük muhalefet halktır. Eğer halkın değişim talebi yoksa, halinden memnunsa Meclis’teki muhalefetin yapacağı fazla bir şey yok.

Eğer depremde yerle bir olmuş kentte iktidar partisi büyük farkla galip geliyor ve birileri orda kornalar çalarak eğleniyorsa bizim burada söyleyecek pek bir sözümüz kalmıyor.

Ortaya çıkan sonuçta artık siyaset konuşmanın anlamı kalmadı.

Ufak bir not: Bu yazıyı ağırlıklı olarak milletvekili seçimi sonuçlarına göre yazdım. Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs’ta nasıl sonuçlanacağını göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları