Seçimden sonra darbe olur mu?
Başbakan Erdoğan, “Oyunu AKP’ye ver, demokrasi kazansın” diyor.
Meydanlarda, televizyonlarda, gazetelerde Türkiye’nin borçları, işsizlik, devlet ve vatanın karşı karşıya kaldığı parçalanma tehlikesi, tarihin hiçbir döneminde böylesine meşruiyet kazanmamış yolsuzluklar değil, “Ergenekon” konuşuluyor, Türkiye’nin bir askerî darbenin eşiğinden nasıl döndüğü, döndürüldüğü konuşuluyor.
AKP tarafından bir öncekinde olduğu gibi bu seçimde de bir “Mağduriyet” atmosferi oluşturulmuş bulunuyor.
Partisinin propagandasını tek başına yürütme kararı almış olan ve bunu başarıyla uygulayan Erdoğan, çevresi, partisi ve kendisine karşı yapılan yolsuzluk ve haksız kazanç iddialarını “iftira” karşı saldırısı ile püskürtürken, hükümetinin başarısız icraatlarına karşı seçmenleri, “Yeter söz milletin” diyerek, direkten dönmüş bir darbe psikolojisiyle, partisi etrafında kenetlenmeye çağırıyor, meydanlara bakılırsa, bu hususta da başarılı olduğu görülüyor. Bülent Arınç gibi isimler ortalıkta dolaşan darbe günlüklerinden ve emekli generallerin ses kayıtlarından hareketle, “İyi ki bunlarla bir savaşa girmemişiz, bunlar askerlikten başka her şeyle ilgilenmişler” nutukları atarak, “Bize sahip çıkın, alternatifimiz askerdir” mesajı ile, seçmeni, bir başbakan olarak Erdoğan’ın söyleyemedikleri ile AKP şemsiyesi altına dâvet ediyorlar.
Öyle bir psikolojik propaganda uygulanıyor ki, halk, ben seçiyorum asker karşı çıkıyor, AKP’nin alternatifi olan CHP gibi partiler ve ulusalcı yapılanmalar da, askerle birlikte hareket ederek, irademe saygısızlık ediyor duygusuna kapılıyor, kaptırılıyor.
Yani AKP’nin seçim malzemesi, olmamış ve bundan sonra olmayacak bir askerî darbe.
Şimdi isterseniz biraz da bu “Asker darbe yapacaktı” propagandası ne kadar gerçek, ona bakalım. Evet, ordunun içinde bazı subay ve generaller AKP’den rahatsız olmuşlar, bu böyle gitmez demişler, gitmemeli demişler, çok ağır, incitici sözler etmişler. Sağa sola telefon açmışlar, gazetecilerle görüşmüşler, siyasilerle konuşmuş, sivri laflar etmişler. Bâzı sivillerle dirsek temasına geçmiş “yakındır, her şeye el konacak” rüzgârı estirmişler. Toplantılar yapılmış, elektronik postalar çekilmiş, dinlenildiği biline biline telefon görüşmeleri yapılmış, velhasıl, darbe yapacağız diye bas bas bağırılmış, üstelik aylarca, hatta yıllarca... Söyleyin Allah aşkına böyle darbe olur mu? Olmaz, olamaz..
Bir gazeteci olarak bir general beni çağırsa ve “Darbe yapacağız!” dese, ben, “İyi de, bana niye söylediniz!” der ve anlarım ki, bunun darbe yapacağı falan yok, böyle bir söylenti çıkarmak istiyor, niyeti bizi kullanmak.
Öyle ya, sen sonucu müebbetle yargılanmak olan bir eyleme teşebbüs ediyorsun, tutuyor bu teşebbüsünü önüne gelenle paylaşıyorsun, buna inanılır mı?
İnanılmaz, inanılmaması gerekir. İnananlar varsa, olduysa, bundan medet umduysa ben ne diyeyim...
Bir darbe nasıl yapılır onu en iyi kim bilir?
Tabii ki, darbe yapan bilir.
Ne diyordu 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren: “Karılarımız bile bilmiyordu!”
Öyleyse? Öyleyse AKP’ye karşı bir darbe yapılacağı falan yoktu ve yapılacağı söylenen darbeyi zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök falan önlemedi. Şayet bir darbe olacaksa, o darbeyi, “Darbe yapacağız, bize destek verin” diye önüne gelenle hayalî darbenin muhabbetini yapan ve şu günlerde darbeye teşebbüs suçlamasıyla cumhuriyet savcılarına hesap veren ve bu halleriyle AKP’nin değirmenine su taşımış olan generaller önledi! Peki, seçimden önce olmayan darbe seçimden sonra olur mu?
Bu, seçim sonuçlarına bağlı.
“Ergenekon” için “Derin devlet” ve o oluşumda yer aldığı iddia edilenler için “derin devletin adamları” deniyor, ya... Seçimden AKP başarı ile çıkarsa, gerçekten bir darbe olur, bu darbenin nasıl bir darbe olacağını da, ABD’nin etkin dergisi Newsweek, “AKP kendi derin devletini oluşturuyor” diyerek, gözümüzün içine sokuyor zâten...