Seçimde de uzmanlık şart
Hukuk önemli konudur. Kendi içinde de pek çok dala ayrılır. Kişisel tercihim Ceza Hukuku. Ancak, her şeyden önce avukatlar için geliri bir hayli yüksek bölümler var; "deniz ve ticaret."
Şimdilerde futbol, iyi kazanç sağlayanlar arasına girdi. Parasal anlamda özelliği olmayan "seçim hukuku" ise şöhret ve politikaya atlama açısından kıymete bindi.
Tüm seçim kampanyası boyunca ne kadar hukukçu varsa kendilerini" seçim yasası uzmanı" diye satmaya başladılar. Olabilir, "Mevcut yasa maddelerini çalışır" hava basabilirsiniz. Ancak bu dalda kendini gerçek anlamda yetiştirmiş çok az nitelikli isim mevcut.
Mesela Ömer Lütfü Avşar. Ak Parti'nin gayriresmi sözcülerinden Pınar Hacıbektaşoğlu'na bile "Üstat" diye hitap ettirebildi. Eski deyimle irticalen konuşması, bilgi gücünü ortaya koydu.
Doğrular
Avşar'ın olağanüstü itirazda, "süre sınırı olmadığını" söylediğinde karşı taraftakiler önlerine bakmakla yetindi. Avşar'ın ayrıca Ak Parti'nin itirazının somut delillere dayanmadığını ispatlayışı mükemmeldi.
Ömer Lütfü Avşar'ı dinlerken, Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul için "Yeniden seçim kararı veremeyeceği"ne ikna olduk.
Ancak...
Kafamızı bulandıransa YSK'dan çıkan son karar. HDP'nin kazandığı altı kentte, koltukların geri alınışı. Fazla uzatmadan yazayım: "Bu isimlere aday olma izni veren kimdi?"
Onaylayan YSK, bu kez "KHK'larla kamu görevinden uzaklaştırılanlar belediye başkanlığı yapamaz." dedi. Bırakın hukuku bir yana, bu durum açık çelişki değil mi?
Bu tıpkı şuna benziyor. Işıklarda renklere göre değil, varsa polisin komutuna göre hareket edilir. Kırmızı yanarken, trafik görevlisi geç diyorsa, buna uyulur. Bu yüzden tereddütteyim. YSK'nın "Olay aynı, karar farklı" tavırlarından endişe ediyorum. Yoksa, kimin nereyi kazandığı bal gibi ortada.
Kabullenememek
Bir gecede profesör yapılan, aynı süre içerisinde Polis Akademisi'ne tayin edilen Prof. Dr. Mehmet Şahin'deki direniş bıktırdı.
Ekrem İmamoğlu'nun insancıl davranışlarına "şov yapıyor" ısrarını sürdürüyor. Bu konuda memleketi Kahramanmaraş'tan "reklam koyuyor" tabirini dahi kullandı. Yetmedi Kastamonu'dan da bir örneği söyledi: "Ağız büzüşünden ne söyleyeceği belli!"
Doğruyu gören
Sevindiğim nokta yakın zamana kadar iktidar ağzı olan Abdülkadir Selvi'nin Şahin'in söylediklerine muhalefet edişiydi. Şu sözlerini doğruları yakalamak olarak kabul ediyorum:
* İmamoğlu'nun kucaklayıcı bir başlangıç yaptığını düşünüyorum. Bunun örneklerinden biri otobüsün üstünde verdiği resimdir.
* Millet, CHP'ye bir şans verdi. Yerel yönetimlerde başarılı olursa, ülke yönetiminde de aynı tercihi yapabilir.
En temiz seçim
Gürkan Hacır'ın "İmamoğlu'na mazbatasının verilmesi, tansiyonu düşürdü" deyişi önemli tespitti. Hacır kardeşimin Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün'den naklettiği, "Türkiye'nin en şaibesiz seçimi bizde yapıldı" şeklindeki sözlerine de aynen katılıyorum. Kişisel olarak bire bir tanığım.
Öte yandan İmamoğlu'nun Saraçhane'deki antrikotlu VIP menüyü reddetmesi, işçilerin yemeğini tercih etmesini sevdim. Buna da "reklam" diyenlere tavsiyem, başkanın geçmişini iyi incelemeleri...
***
Futbolun asilleri
Orhan Ayhan'ın "Mikrofonda 55 Yıl" isimli anı kitabı ikinci baskıya hazırlanıyor. Bu değerli yayında Ali Koç'la ilgili hoş bir bölüm de var: "Fenerbahçe'nin Prensi."
Gelinen noktaya bakınca artık "Fenerbahçe'nin Kralı" demek mümkün.
Bu haftaki Orhan Ayhan'la belgeselinde yeni başkan Koç'a özel ve güzel bir yer ayrıldı.
Can Bartu'nun cenaze töreninde buluşmalardaki konuşmalar anlatıldı.
Ayhan, Fenerbahçe TV'ye de Can Bartu'dan anılarını aktardı. Bunun üzerine Ali Koç'un yolladığı "özel mektup"un üslubu bir centilmenlik, hatta asalet örneğiydi.
Orhan Ayhan'ın bunu ekranlardan aktarış tarzı da aynı güzellikteydi. Bir sürü hort zort yönetici arasında Koç Jr.'ın sergilediği tavır herkese örnek olmalı.
TRT Spor'daki canlı yayının konuğu Bülent Tulun'du. Hani şu bir dönemin "Çilek Transferler"ini gerçekleştiren futbol uzmanı. Bu arada program içerisinde, benden "Başarılı spor yazarı" diye söz edilmesine, gazetem YENİÇAĞ adına teşekkür ediyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük cinayettir. Gerhart Hauptmann