Seçim sonuçları nasıl okunmalı?
Dün gerçekleşen seçim sonuçlarının ardından 13 yıldır tek başına iktidar olarak ülkeyi yöneten Ak Parti, milletvekili sayısı itibariyle bu avantajını önemli ölçüde yitirmiş oldu. Şüphesiz bu sonucun en önemli belirleyicisi “seni Başkan yaptırmayacağız” söylemi ile ilk kez parti olarak seçimlere katılma kararı alan HDP’nin barajı aşma başarısıydı. Ancak seçim sonuçları bir bütün içerisinde değerlendirildiğinde Ak Parti’nin almış olduğu oy oranının “hezimet” şeklinde yorumlanması partilerin gelecek planlaması bakımından yanıltıcı olabilir. Zira 13 yıl iktidarda kalan bir partinin böylesine önemli iddialar eşliğinde girdiği bir seçimde, mahalli seçimlere göre oyunu neredeyse koruması ve 2011 genel seçimleriyle kıyaslandığında seçmenlerinin %85’ini bir arada tutabilmesinin sebepleri muhalefet partilerince ayrıntılı biçimde irdelenmelidir. Seçim sürecindeki atmosfer bu açıdan tahlil edildiğinde HDP’nin başarısını perçinleyen nihai iradeyi de Ak Parti’nin yürüttüğü çözüm sürecinde aramak gerekir. Buna göre HDP’nin özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde PKK kartını kullanarak seçmenler üzerinde baskı uygulaması, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP’yi açıktan hedef alması ve “ancak HDP barajı aşarsa başkanlık gelmeyecek” anlayışının geniş kesimlerde etki uyandırması HDP’nin bir çok anketin aksine barajı rahatlıkla aşmasını sağladı. HDP’nin aldığı bu oy oranında geleneksel seçmenlerinin dışında AK Parti ve CHP’nin oy pastasından ciddi bir oy geçişkenliği dikkat çekiyor.
Kim ne derse desin AK Parti’nin bu yöndeki seçim propagandası halkın bir kesimi ve özellikle de daha önce Ak Parti’ye oy veren bir bölüm Kürt seçmen tarafından inandırıcı bulunmadı. Öyle ki Dolmabahçe görüşmesinin ardından yapılan açıklama ve ortaya konulan 10 maddelik yol haritasının bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yok hükmüne sayılması ve bu temelde merkez-çevre ikileminin yeniden ideolojik bir zemin oluşturması Ak Parti’nin Kürt seçmenler üzerindeki yükselen güven ağına ciddi biçimde zarar verdi.
MHP ve CHP’nin durumu
HDP dışındaki muhalefet partilerinin aldıkları oylara bakıldığında MHP’nin bir önceki genel seçimlere göre oylarını yaklaşık %3,5 oranında artırırken, 2014 mahalli seçimlerine göre oylarında bir gerileme olduğu anlaşılıyor. Eğer matematiksel açıdan değerlendirmek gerekirse MHP’nin oy grafiğinde göreli bir artış söz konusu. Fakat her seçimi kendi koşullarında ve o dönemin beklentileri çerçevesinde irdelemek gerekir. Doğrusu seçim öncesinde bir haber kanalında belirttiğim gibi -ki bunu MHP’nin bazı Başkanlık Divanı üyeleri de açıkça ifade ediyorlardı- MHP’nin bu seçimde sınayacağı oy aralığının %20 ve üzeri olması beklenirdi. Üstelik seçim sisteminin adaletsizliği neticesinde HDP’nin milletvekili sayısı olarak MHP’ye bu ölçüde yaklaşması Türk Milliyetçiliği penceresinden sorgulanması gereken bir durum. Bu sonuç ve dağılım yeni dönemde ekranlardaki Kürt milliyetçiliği vurgusunun en az Türk milliyetçiliği kadar güçlü bir görüntü ihtiva etmesi için birileri tarafından zemin olarak kullanılabilecektir. Ancak herşeye rağmen eğer bu yeni siyaset konumlanması iyi değerlendirilebilirse, MHP açısından farklı avantajları beraberinde getirebilir. Zira erken seçim tartışmaları hızlı bir biçimde gündemdeki yerini alacaktır. Son olarak belirtmek gerekirse CHP’nin elde ettiği seçim sonucu partililerde hayal kırıklığı yaratmış gözüküyor. Üstelik seçim stratejisi kapsamında yöntem ve söylem olarak ilklerin yaşandığı bir süreçte bu sonuçlarla karşılaşılması, CHP içerisinde yeni tartışmaları beraberinde getirebilir.