Seçim sonrası siyasette sıkıntı var
Seçim sürecinde var olan siyasi ve ekonomik sorunlarımız askıya alındı. Yetmedi... Siyasi partilerin popülizm yarışı nedeniyle tırmandı. Bu nedenle seçim sonrası siyasi iktidarın işi, her zamankinden daha zor olacaktır.
1) Siyasi anlamda temel sorun olarak, Kürt sorunu, gelmektedir. Aslında bir sorun olan eğitim ve kültür sorununun, demokratik bir süreç içinde çözülmesi kolay olabilirdi. Ne var ki AKP’nin öteden beri ve CHP’nin ise son bir yılda verdikleri karşılıklı tavizler, işi Kürtlerin özerklik isteme boyutuna taşıdı.
CHP Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı uygulamayı taahhüt etti.
AKP de bu şartı seçim programına koydu. Bu nedenle seçim sonrası, hem içeride özerklik isteyenlerden, hem de AB’den baskı gelecektir. AB’nin ve siyasi partilerin görmek istemediği, örneğin Diyarbakır yerel yönetimine verilecek bir mali özerkliğin, hemen arkasından siyasi özerklik talebi yaratacağı ve bu talebin yeni sorunlar ortaya çıkaracağıdır.
Türkiye’nin bölünmesi, önce Kürtlerin işine gelmez. Bu güne kadar devlet yönetiminde, karşılıklı ilişkilerde hiçbir şekilde bir Türk-Kürt ayırımı yapılmadı.
Bunu yapmak kimsenin aklına gelmedi. Şimdi, ayrı bir Kürt devleti kurulursa, diğer bölgelerdeki Kürtler azınlık mı olacak?
2) Toplumun kabul ettiği ve benimsediği, milli ve ulusal değerlerin, siyasi çıkar için tahrip edilmesi, kamuoyunda tedirginlik yaratmıştır.
Örneğin, Ergenekon davası önceleri halkı rahatsız etmiyordu. Ancak tutukluluk sürelerinin infaza dönüşmesi, halkı rahatsız etti.Yapılan anketlerde halkın yüzde 70’i Ergenekon davasının yanlış olduğunu ve siyasi bir nitelik taşıdığını kabul ediyor.
Hangi anket olursa olsun, halkın Orduya güveni birinci sırada geliyor. AP Orduya karşı olan tutumunu sık sık dile getiriyor. Örneğin Başbakan:
“Ayağa kalkmayan komutan bedelini ödedi” diyor. Yine sürekli darbe mağdurunu oynayarak oy toplamak istiyor.
Yeni CHP’nin de Ordu ile ilgili söyledikleri, kamuoyunun kafasını karıştırıyor.
Kılıçdaroğlu, “Genel Kurmay Meclise hesap vermeli” diyor. Oysaki kuvvetler ayrılığına göre Meclise, Milli Savunma Bakanı hesap veriyor. Diğer devlet kurumlarında da Meclise ya bakan veya bağımsız kurum ise bu kurum başkanı hesap veriyor. Genelkurmay Başbakana bağlıdır.
29 generalden sonra, bir orgeneralin tutuklanması karşısında, Orduya konuşmasın diye telkinde bulunan, buna karşılık bu konudaki haksızlığı ve yargı sorununu dile getirmeyen Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu, Ordu karşıtı algıyı güçlendirdi.
3) AKP öteden beri Anayasanın değişmez ilk 4 maddesini değiştirmek ve Türk kelimesini çıkarmak istiyor. CHP de şimdi bu kervana katıldı.
Örneğin, CHP’nin açıklanan Anayasa taslağında, “Anayasa’nın 66. maddesinde yer alan ’Türklük’ ifadesinin yerine ’Yurttaşlık’ ifadesi yer alıyor.”
Geçenlerde basında şöyle bir haber çıktı: ’Wikileaks belgelerine göre, Yunanistan’ın Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasına karşı, Batı Trakya’daki Türklerin haklarının iyileştirilmesi takasına karşı çıkan Fener Rum patriği Bartolomoes, “Heybeliada Türk’tür. Ben Türk’üm... Patrikhane de Yunan Hükümetinin temsilcisi değil” dedi.
Bartolomoes bile kendini Türk olarak görürken, siyasi partiler bir vatandaşlık tarifi olarak ve bir üst kimlik olarak “Türk” kelimesini neden Anayasadan çıkarmak istiyorlar? Bu yaklaşım Kürt sorununu çözmez...Tersine bir taviz olarak algılanır ve olayı tırmandırır.
Milli ve ulusal değerlerin oy kavgasında kullanılması, seçimden sonra AKP’de ve CHP’de parti içi hesaplaşmaları da gündeme getirecektir.
4) Bu seçimlerde kasetler, komplolar ve liderlerin üslubu, kamuoyunu germiştir. Seçim sonrası hesaplaşmalar gündeme gelecek ve siyasi tansiyonu artıracaktır.