Seçim mizahı

Batı dünyasında siyaset ile mizah iç içedir. Bunlarda bir politikacı rakiplerini iğnelemek için hicivleri kullanır. Biz de uzun yıllar bu yolu izledik. Son senelerde ise mizahın yerini öfke ve kavga aldı. Münakaşa ve hakaretlerin ardı arkası kesilmez hâle geldi. Kişisel olarak, siyaseti hoşgörüyü geliştirecek en önemli unsur olarak görüyorum. Bugün "siyasi yasakları yakalamışken" esprilerden oluşan tamamı gerçek bir demet sunacağım.

Kaynak ararken hiç zorlanmadığımı ifade etmeliyim. En fazla da bir öğretmenden Fahri Yakar'ın yazdıklarından faydalandığımı da söylemeliyim.

Önce bir hatırlatma ile başlayacağım. Siyasi espri denince Türkiye'de birkaç isim öncelik alır. Osman Bölükbaşı ve Süleyman Demirel ile Erdal İnönü.

Merhum Bölükbaşı, mitinglerini tıklım tıklım dolduran kalabalıklara daima sitem etmiştir. "Beni dinleyip, bol bol alkışlıyor, sıra oy vermeye gelince hep başkasını tercih ediyorsunuz!" kinayesi unutulmazlar arasındadır.

Demirel'den

Merhum Süleyman Demirel'in güçlü bir zekâsı vardı. Hemen her konuyla ilgili istatistiki bilgiler verirdi. Dillere destan hafızasıyla yurdun dört bir tarafında ne olsa bilirdi.

Bu fıkra da bundan esinlenerek kurgulanmış olabilir.

Güneydoğu'nun bir köyünde kalabalık bir ailenin çocuklarından en küçüğü İstanbul'a kaçar. Aradan 20 yıl geçmiştir. Büyük şehirde dikiş tutturamayan çocuk evine döner. Ailesi çocuğu tanır ama ne hikmetse ismini unutmuştur.

Anne-baba, kardeşler ve tüm akrabalar çocuğun adını hatırlayamaz. Bunu söyleyemezler. Ne yapıp ne edelim diye düşünürlerken bunu ancak Demirel bilir diye Ankara'ya Güniz Sokağı'na giderler. Çünkü Demirel bir seçim gezisi sırasında bu köye uğramış, onlarla sohbet etmiştir. Çocuk önde, aile arkada kapıdan girince çocuğu gören Süleyman Bey:

- Ooo, Hasan gardeşim, hoş geldin, nassın eyi misin? Eyisin eyisin.

Enayi miyiz?

1987 Kasım sonundaki milletvekili seçimlerinden sonra ANAP iktidarı zamanında âdeta zam patlaması olur. Artışlar birbirini kovalar. Erdal İnönü de doğal olarak bu zamları eleştirerek hükûmeti seçimden önce zam yapacağını söylemeyip, milleti aldatmakla suçlar.

Bu sataşma karşısında Özal şöyle karşılık verir:

- Sayın İnönü şimdi seçimden önce zam yapsaydın ya diyor. Biz bu kadar enayi miyiz?

Seçmeler

Erdal İnönü gerçekten esprili bir insandı. Hemen her konuda olduğu gibi seçim konvoyunda da renkli sözler sarf ederdi. Bunlardan birkaç tanesini aktarayım:

İnönü, seçim gezisinde bir kentte karşılanırken, partililerden biri sana kurban olayım diye bağırıp, kendisini otobüsün önüne atmaya kalkar.

Erdal Bey soğukkanlılıkla ona seslenir:

-Dur yapma yahu, bir oy bir oydur!

...

Bir gezi sırasında partililerden biri Erdal İnönü'yü kucaklayıp; Başkanım çok yaşa diye bağırırken bir taraftan da sırtını yumrukluyordu. Bunun uzaması karşısında daha fazla dayanamayan İnönü vatandaşa dönerek:

-Sağ ol, diyorsun ama böyle vurursan zor yaşarım.

...

Trafik aracı yol açarken seçim otobüsü büyük bir hızla ileri atılır. Bir gazeteci çevredekileri işaret ederek Erdal İnönü'ye "Her hâlde iktidara geleceğinizi anladılar. Ondan ilgi gösteriyorlar." deyince İnönü:

-Geleceğiz ama böyle palas pandıras değil. Kaza çıkacak!

Yıldırım Akbulut

Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut gelmiş geçmiş en dürüst politikacılardandı. Ancak hakkında en fazla espri yapılanlardan biriydi. Başbakanlığa getirilişiyle birlikte adeta fıkra bombardımanına tutulan Akbulut'un mizah oklarının hedefi hâline gelmesinde bazı nedenler etken oldu.

Her şeyden önce Özal, 9 Kasım 1989'da cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Akbulut'u başbakan olarak atayınca ilk fırtına koptu.

Köşk ile Konut arasındaki yakınlık "uzaktan kumandalı başbakan" imajı doğurdu. Hitabet alanındaki eksiklikleri Akbulut'u bir anda mizahın ana teması hâline getirdi.

Sonrakiler: Tabii bunda ilk önemli sınavı sayılan bütçe müzakereleri sırasında dış politikayı anlatırken Kıbrıs konusunu es geçmesi, "siyah beyaz televizyon" yerine "siyah beyaz telefon" demesi kahkahalara sebep oldu. ANAP Grup toplantısında partisinin milletvekillerine "Sevgili hemşehrilerim" diye hitap etmesinin de katkısı oldu. Siyaset kulislerinde bir Akbulut fıkrası üretilmeden gün geçmiyordu.

GÜNÜN SÖZÜ

Hatırlanmasında yarar varsa, kimse unutulmaz. Benjamin Disraeli

Yazarın Diğer Yazıları