Seçim değil, "RANT"la savaş!..
Yüksek Seçim Kurulu'nun adete laf olsun diye çıkarttığı "gerekçe"sizlik kararı, 31 Mart seçimlerinin hukuksuz, dayanaksız ve keyfi olarak iptal edildiğinin 250 sayfalık bir kanıtı olarak kamuoyunu ne yazık ki kahretti...
YSK'nın sözde "gerekçe"li kararının anlamı şudur; Türkiye'de hukuk istenildiği zaman bir tarafa atılıyor, siyasetin baskısı altında rotasından çıkarılmaya çalışılan adalet ise kendi iradesiyle karar veremiyor...
İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili kararın dayanaksızlığından da anlaşıldı ki; YSK, hem bir hukuksuzluğa ortak oluyor, hem de o hukuksuzluğun "gerekçe"sini uydurmak için baskı altında tutuluyor...
Ancak AKP'nin, İstanbul'da kaybettiği bir seçimi, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yöntemle iptal ettirmesi yalnızca hukuku yaralamadı, ulusun devlete güvenini sarstı, seçimler üzerindeki karanlık perde yüzünden seçmenler en demokratik hakları olan "oy" kullanma konusunda bile tereddüte sürüklendi...
Türkiye'nin son 17 yıldır yaşadığı süreç işte böyle çarpık, yaralayıcı, yıpratıcı ve devlet otoritesinin de sarsıldığı zavallıca bir süreçtir ki, "23 Haziran" bunu yenmek için yaşamsal bir fırsattır...
Hiç kuşkusuz hukukun yaralandığı bir ülkede, milletin hür iradesinin baskı altında tutulduğu bu sürecin bitmesi için yapılacak eylem oturup ağlamak, "ah-vah" etmek, oyalanmak, boşa zaman geçirmek ve enerji yitirmek değil...
Tam aksine; 23 Haziran'da yenilenecek olan seçime dört koldan asılmak yalnızca İstanbul'u geri almak değil, aynı zamanda baskıcı siyaset anlayışına bir ders daha vermek açısından da ülkeyi seven herkesin yaşamsal görevi olmalıdır...
AKP NİÇİN KORKUYOR?..
Lütfen kimse unutmasın; 31 Mart seçimleri sonrasında İstanbul üzerinden yürütülen oyunlara bakılırsa, 23 Haziran rantiye için bir açgözlülük savaşı, muhalefet için ise bir demokrasi mücadelesi olacaktır...
O halde tekrar ediyoruz; AKP İstanbul'a, bir belediye başkanlığı koltuğunu kaybetmemek için asılmıyor, aynı zamanda son 25 yılın tahribatları, yolsuzlukları ve yandaşlara peşkeş çekme çabalarının örtülmesi ve çok kişinin canının yanmasının engellenmesi için odaklanmaya çalışıyor...
Yani, 23 Haziran seçimi AKP için yalnızca yeni bir başlangıç değil...
İktidar; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni, bir bölümü ayyuka çıkan rezaletlerin üzerinin olabildiğince örtülmesi, 5 yıl daha zaman kazanılması ve bu sürede rant mücadelesinin pervasızca sürdürülmesi, tarikatların- cemaatlerin- yandaş basının beslenmesi üzerinden bir genel seçimin daha kazanılması için istiyor...
"2023 hedefi"nin İstanbul'da olası bir hezimetle tarumar olacağının bilinciyle İstanbul'u yeniden almaya çalışıyor AKP...
"BOŞ" ARSADA "OK" ATMAK!..
Peki; 23 Haziran seçimleri niçin mi bir "rant" savaşı?..
31 Mart seçimlerinden sonra İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Anadolu'daki AKP'li belediyelerde yaşananlar, kamuoyuna yansıyan usulsüzlükler ve vahim dosyalar bu sorunun ilk yanıtıdır...
Özellikle Mansur Yavaş'ın görevi devralmasının ardından ve İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinden itibaren gazetelere yansıyan dehşet verici usülsüzlük rakamları her şeyin yanıtıdır aslında...
Ortaya saçılanlar, kamuoyunu sarsan faturalar, tarikat ve cemaatlere dağıtılan paralar, her alandaki usulsüz harcamalar ve özellikle İstanbul Belediyesi'nde bürokratların sayısının iki katı kadar aracın boş yere kiralanarak milyonlarca liranın heba edilmesi Türkiye'nin en büyük metropolündeki rant savaşının boyutlarını anlatması açısından şimdilik küçük örneklerdir...
Baksanıza; emperyalizm denizlerin ortasındaki gemilere yerleştirdiği füzelerle bir ülkeyi tek düğme ile yok edebilecek teknik donanıma ulaşırken, Türkiye sözde "ok"çulukla uğraşıyor ve İstanbul Belediyesi de AKP denetimindeki Okçular Vakfı'na 16.5 milyon liralık kaynak aktarmaktan çekinmiyor...
İYİ Parti lideri Meral Akşener'in, "Sadece İBB'den vakıflara 850 trilyon lira aktarılmış... Kimin vakfı olduğunu biliyorsunuz... Malazgirt Meydan Savaşı'nda bile bu kadar ok atılmadı" şeklindeki ironik açıklaması işte bu yüzden hiç kimse tarafından haksız sayılmıyor...
Peki; Ankara Belediyesi'nin geçen yıllarda Melih Gökçek'in bir arkadaşından kiraladığı, ancak "boş" tutulan arsaya 3 yıl içerisinde 778 bin lira kira bedeli ödemesine ne demeli?..
Mansur Yavaş bu konuda suç duyurusunda bulunmuş ama iki gün önce medyaya yansıyan bir haber, yalnızca Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 25 yıl boyunca kötü yönetilmesine dikkat çekmiyor, aynı zamanda kaynakların nasıl heba edildiğini de gösteriyor...
Ankara Belediyesi'nce, son iki yılda milyonlarca lira ödenerek satın alınan piknik masalarından 534'ü, 12 bin çöp sepetinin yalnızca 6 bini, 2 bin tane alınan bankların ise sadece 773'ü kullanmış... Gerisi çürümeye terkedilmiş!!!
Evet; AKP'li belediyeler içerisinde sadece Ankara ve İstanbul'dan kamuoyuna yansıyan usulsüzlük- yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberler buzdağının görünen yüzüdür...
Mansur Yavaş, AKP'li Melih Gökçek'in sadece son görev dönemini değil, son 25 yılda Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde yaşanan bütün çarpıklıkları sonuna kadar sorgulamalı ve üzerine gitmelidir...
İstanbul'a gelince... Ekrem İmamoğlu'nun seçimi kazanması sadece bir karanlık dönemin sonunu getirmeyecek, aynı zamanda karanlıkta tutulan yolsuzluk- usulsüzlük ve çarpıklıkların deşifre edilmesini de sağlayacak...
Unutmayınız; AKP'li Belediyelerde har vurup harman savrulan kaynaklar tüyü bitmemiş yetimin de hakkıdır...
Velhasıl; 23 Haziran seçimi AKP için aslında bir "rant" savaşı olsa da, muhalefet açısından hem İstanbul'un yağmadan kurtarılması hem de Türk Milleti'nin "temiz siyaset" mücadelesi olarak tarihe geçecek... Kimsenin sorumluluktan kaçma lüksü olamaz...