Sebep olanlara yazıklar olsun!
Uğur Dündar yönetimindeki Star Haber sokağa çıkıp vatandaşın nabzını tutuyor.
Giyimi kuşamı yerinde, saçları boyalı ve jöleli, üzerlerinde marka giyecekler olan gençler Mumammer Kaddafi için, “İslâm âlimi” diyor, “Lübnan’da Yahudilere karşı çarpışan bir mücahit” olduğunu söyleyenler de var. Tunus’u Amerika kıtasında, Libya’yı Asya’da, Mısır’ı Avrupa’da zannedenlerden geçilmiyor.
Türkiye’de zorunlu eğitim sekiz yıl.Yani o gençler en azından ortaokul mezunu. Geçen yılın Kasım ayında 18. Milli Eğitim Şûrası düzenlendi ve bu şûrada zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılması yönünde bir karar alındı. Değil 13, siz bu kafa ile mecburi eğitimi 20 yıla çakarsanız bile sonuç yine böyle “fiyasko” olacaktır. Niye böyle söylüyorum, çünkü kimi yarışma programlarında Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu gençlerin “Süleymaniye’nin Bizans eseri” olduğunu söylediklerini kulaklarımızla duyduk, kahrolduk. Rezalet diyeceğim, diyemiyorum; çünkü gençlere kıyamıyorum. Çünkü eğitimle elde edilen bu cehalette onların hiçbir kusuru yok, bunu bu milletin gençlerine, Türkiye’yi yöneten siyasetçiler reva gördü. Milli Eğitim Bakanlığı sürekli Amerikalı uzmanlarla doludur. Ne hikmetse bu topraklarda yabancının aklı Türk’ün aklından üstün tutulur; yabancının, Türk’ü Türk milletinden daha iyi düşündüğüne inanılır, Türk’ün Türk’ten başka dostu yok diyenler ırkçı olmakla aşağılanır. “Çağdaş Eğitim” diye dayatılan ve neticesi işte böyle okumuş cahiller üreten sistem kutsanır, ona laf söyleyen anında “gerici” damgası yer. Oysa o bakanlığa “Millî Eğitim” adı boşuna verilmedi. Bu nasıl bir Milli Eğitim Bakanlığı ki oradan çıkanların önemli bir kısmı bu devletin kurucusu Atatürk’e düşman kesildi, bu milletin dini olan İslâm’la kavgalı haline geldi, Hz. Muhammed(s.a.v)’i cennete girmek için “olmasa da olur” noktasına getirdi. Bu nasıl bir Milli Eğitim Bakanlığı’dır ki onun tedrisatından geçen gençler 400 yıl aynı sınırlar ve aynı bayrak altında yaşadığı milyonlarca kilometre karelik toprak parçasını uzayda zannediyor? Yine bu milletin çocukları bu milli eğitimle ne hallere düşürüldü ki akşamları televizyonlarda saatlerce seyrettikleri haberlerden dinlediklerini anlayamaz hale gelmişler? Bu işte kriptoların, bu işte yabancı uzmanların, bu işte Türk’e tuzak kuran bu unsurlarla işbirliği yapan siyasetçilerin vebali var, bu millet batacaksa bu unsurlar yüzünden, bu devlet yıkılacaksa bu üçlü çete yüzünden, bu vatan parçalanacaksa bu “troyka” yüzünden parçalanacaktır.
Süleymaniye’yi Bizans eseri zanneden Siyasal Bilgiler mezunu Dışişleri Bakanlığı’nda, Mısır’ı Asya, Libya’yı Amerika’da zanneden gençler devletin çeşitli kademelerinde görev alacaklar. Siz şimdi bu evlatlarımızdan bizim dönemimizdeki gibi resmî evrak zarflarını yırtmayıp müsvedde olarak kullanma şuurunu bekleyebilir misiniz? Devletimiz dağılır, ordumuz çözülürse Irak halkının başına gelenlerin bizim de başımıza geleceğini yüreklerinde hissetmelerini umabilir misiniz? Bu mümkün mü? Tabiî ki mümkün değil. Mümkün olmadığı için de bu çarktan geçmiş nesillere elma şekeri olarak “demokrasi” veriliyor, onlar da “demokrasi adına” devlete de, orduya da saldır babam saldırıyor. İşin acı tarafı bu kurumlarda şikâyet ettikleri her şeyin önemli bir bölümü kendileri gibi yetiştirilmiş nesiller, kriptolar, masonların eseridir.
Neticede, kendi tarihî gerçeğinden ve içinde bulunduğu halden bihaber bu nesillerle her beş yılda bir “demokrasi tiyatrosu” sahneye konulup, “Seç” diyorlar. O da seçtiğini zannediyor. Sapla samanı ayıramayanların, siyasi parti ve kadrolarından hangilerinin kimin maşası olduğunu ayırabileceğine inanıyorsanız, hayırlı olsun. Şimdi birileri bize “demokrasiye inanmıyorsunuz” diyecek, ben de, “İşte Türkiye, nasıl inanayım” diyeceğim. Bu, padişahlık, despotluk istediğim anlamına gelmez. Sürekli Türk milletinin kaybettiği ve iktidara kim gelirse gelsin sürekli kapitalistlerin kazandığı bu tezgâhtan kurtulmak için yeni bir yol bulmak zorundayız, işin özü bu. Yukarıdan beri söylediklerim Atatürk’ten sonraki dönemin tamamını derece derece kapsamaktadır. Bu malzemeden millî bir iktidar kolay çıkmayacaktır. Tabiî, geleceği Rabbim bilir.