SDG/YPG'ye çifte koruma kuşağı
İç politikada zorda olan Trump, kişisel açmazdan kurtulmak için dünya gündeminin en üst sırasındaki Suriye konusunu da kullanıyor. Ama görünen o ki, bunu yaparken de Türkiye'yi de kullanıyor.
Trump, twitleriyle Türkiye'nin harekatının ve Suriye politikasının seyrini derinden etkiliyor. Trump attığı twitlerle zikzaklar yaptı, U dönüşleri yaptı. Harekatın ilk günü onun deyişiyle Kürtleri gerçekte SDG/YPG'yi terk etmiş algısı yaratıldı. Harekatın sekizinci günü görüyoruz ki, yine SDG/YPG'nin arkasında duruyor.
Kongre ve diğer çevrelerden Türkiye'nin harekatının gelen baskıları azaltmak için bir yaptırım emri imzaladı. Trump'ın yaptırım emrinde 3 bakan var, bu simgesel ama hazmetmek kolay değil. Ayrıca MSB'nin kurumsal yaptırım listesine alınması önemli. Karara göre 30 gün süreyle MSB ile ilgili faaliyet ve projelerin yavaşlatılması öngörülüyor. Bugün git yarın gel, şimdi işim var sonra görüşelim denecek.
Yani 13 Kasım görüşmesine kadar süre verilmiş gibi. Eğer Türkiye, harekatı durdurmazsa yaptırımlar ağırlaşacak. Zaten Kongre'de, 3 farklı yaptırım karar tasarısı var. Demoklesin kılıcı gibi sallanıyor.
Yardımcısı Pence'in açıklamasından öğreniyoruz ki, Trump, önceki gün SDG/YPG'nin başındaki onların utanmadan kullandıkları şekliyle General Mazlum, Türkiye tarafından kırmızı bültenle aranan teröristbaşı Öcalan'ın manevi oğlu Ferhad Abdi Şahin'i kastediyor, ile telefonla görüşmüş ve Türkiye'nin saldırısını (!) durdurmak için her şeyi yapacağı garantisi vermiş.
Macron sarayında PYD'nin elebaşlarıyla görüşünce Eyy Macron diyenler , YPG'nin elebaşıyla görüşen Trump'a da Eyy çekebilecekler mi?
Pence bununla da kalmıyor. Türkiye'nin harekat alanında desteklediği silahlı güçlerin (ÖSO gruplarının kurduğu milli ordudan bahsediyor) savaş suçu işlediğini belirtip bunları da engellemek üzere Türkiye'nin saldırılarını (operasyon demiyor) ve işgalini durdurup ateşkes ilan etmesi ve SDG/YPG ile müzakerelere başlamasını görüşmek için Türkiye'ye geleceğini söylüyor.
Türkiye'yi savaş suçu işlemekle suçlayan, Suriye'yi işgal ettiğini, terör örgütüyle ateşkes yapmasını müzakerelere başlamasını isteyen birisiyle Türk yetkililer ne görüşecek? Eyy Pence bu niyetle ve görevle geliyorsan sakın gelme diyecek bir babayiğit çıkar mı acaba?
Senatör Graham'ın paylaşımında da anlıyoruz ki Türkiye Kobani'ye (Ayn el Arab) operasyon yapmayacağı (onların ifadesine göre saldırmayacağı) teminatı vermiş.
Rus yetkililerce teyit edilen SDG-Şam anlaşmasının dün itibariyle Menbic ve Fırat doğusunda uygulamaya geçtiği, ABD ve diğer koalisyon askerlerinin terk ettiği yerler de dahil bir çok noktada Suriye ordusunun ve milislerin kontrolü devraldığı görüldü. Keza Kobani'de de benzer gelişmeler yaşanıyor.
Bütün bu gelişmelerden sonra ortaya çıkan durum şu:
Türkiye her ne kadar Menbic'ten Irak sınırına kadar olan alan güvenli bölge haline gelecek ve harekat planlandığı şekilde devam edecek dese de Trump'ın twitleriyle oluşturduğu sözde Kürt yani YPG mağduriyeti ve Türkiye düşmanlığı algısı Türkiye karşıtı ittifakı genişletti, harekatı durdur baskısı arttı. Ülkeler teker teker ambargo yaptırım kararlarını açıklıyor.
İran açıktan, Rusya ise diplomatik lisanla harekatın durmasını istiyor. Rus-Amerikan mutabakatıyla Rusya gözetiminde SDG-Şam anlaşmasının hayata geçmesiyle de harekatın ilerleyen safhalarındaki alanlar Suriye ordusunun kontrolüne geçmiş durumda.
Yani Barış Pınarı Harekatı Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 km.den daha fazla genişlemeyeceği, en fazla 120x30 km genişliğinde bir bölgenin kontrol altına alınabileceği anlaşılıyor. Daha fazlası Suriye ile çatışma anlamına geliyor.
Gözden kaçan husus şu: ABD askerlerinin önemli bölümünü Suriye'den çıkarıyor ama hepsi eve dönmüyor bölgede yeniden konuşlanıyor. Trump yönetiminden bir yetkili ABD'nin Suriye'deki hedefleri değişmedi sadece iş yapma yöntemi değişiyor dedi.
Trump/ABD, Türkiye'yi tamamen kaybetmeme adına sanki YPG'ye destekten vazgeçmiş algısı yaratmıştır. Ancak Trump ve ekibinin zikzak açıklamaları olsa da değişmeyen husus ABD'nin SDG/YPG'den vazgeçmediği ve terör örgütü olarak görmediğidir.
Vazgeçemediği gibi SDG/YPG Rusya/Suriye himayesine de alınmıştır. Çifte koruma yani.
ABD'nin değişmeyen hedefleri dikkate alındığında daha geriden ABD himayesi de devam ediyor.
ABD'nin işi bitmedi. IŞİD vs bahanesiyle Suriye'ye yeniden dönemeye çok yakındır.
ABD'nin çekildi algısı yaratması Türkiye'nin de Suriye'den çekilmesine yönelik baskıları artıracaktır.
Bu durumda Türkiye için bütün yollar Şam'a çıkıyor:
Türkiye, Şam'ın tüm Suriye üzerinde kontrolü ele almasını desteklemeli. Kontrolü altındaki bölgeleri Şam'a devredip Suriyeli sığınmacıların süratle geri kabulünü sağlamalı. Esad takıntısından vazgeçip Şam'ın daha fazla İran etkisine girmesine, SDG/YPG'nin ikinci Barzanistan kurmasına engel olmak için Şam ile işbirliği yapmalı. YPG'nin silahlı gücünün bertarafını Adana Mutabakatı çerçevesinde Şam'a bırakmalı. Anayasa komitesinde Esad yönetimiyle işbirliği yaparak Suriye'nin üniter yapısını bozacak anayasa hükümlerinin yer almasını engellemeli.