Sayın Başbakan haklısınız ama!..
Ermeni tasarıları birbiri peşi sıra parlamentolardan geçmeye başlayınca Başbakan Erdoğan, Parlamentoların “soykırım”ı oylayarak kabul etmelerinin Ermenilere ya da Ermenistan’a faydası olmayacağı anlamına gelen sözler söyledi. Başbakan, İngiltere’de “soykırım” ile ilgili oylamanın Avam Kamarası’nda da yapılacağını hesap ettiği için “Bugün Türkiye’de yüz bin kaçak Ermenistan vatandaşı var. Ermenistan, Türkiye’ye karşı ‘soykırım’ tasarılarını dayatmaya devam ederse, biz de kaçak yollarla Türkiye’de çalışan Ermenistan vatandaşlarını sınır dışı etmeyi değerlendiririz, değerlendirebiliriz” dedi.
Yasa dışılığa göz yumulamaz!
Öncelikle belirtilmesi gereken husus şudur: Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde yasa dışılığa bilerek göz yummak yanlışın da ötesinde suçtur. Türkiye Cumhuriyetinde herkesin çalışma ya da ikameti ancak yasalar çerçevesinde düşünülebilir. Siyasi amaçlar için yasaların görülmezlikten gelinmesi doğru bir tavır değildir. Diğer yandan Türkiye gibi bir devletin Ermenistan gibi bir devletle olan ilişkilerinde bu tür bir argümanı kullanmaktan söz etmesi de mantıki değildir. Ayrıca devletler arası ilişkilerde başka bir ülkenin vatandaşlarına rehin muamelesi yapılması da etik bir tavır değildir.
Köşe yazarları kimin avukatları!
Ancak konu bunlar değil. Başbakan’ın Türkiye’nin hukukunu korumak için kullandığı sözler, yabancılaşmış yerli cenah tarafından hem saptırıldı hem de Başbakanın Ermenilerden özür dilemesi için bu gazeteciler, taleplerini dile getirdiler. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan “Ülkenin köşe yazarlarına sesleniyorum: Avukatlığınızı lütfen doğru yapın. Siz, Türkiye’nin ve Türk milletinin avukatlığını yapın öncelikle. Bunu bir öğrenin de ondan sonra!..”
İşte sorun budur. Türkiye’de malum köşe yazarları Türk milletinin dışında her millete, etnisiteye ve devlete avukatlık yaparlar. Daha açık yazalım bu köşe yazarları “soykırım” iddialarının Ermenilerden daha hararetli savunucusudur. 301. maddeyi kaldırın rahat rahat Türkler “Ermeni Soykırımı yaptı” diyelim diye televizyon programlarında taleplerini açıkça dile getirmişlerdi. Hiçbir şart altında “Hepimiz Türk’üz ya da Müslüman’ız” dememişken hazin bir olay sonrası “Hepimiz Ermeni’yiz! Hepimiz Hıristiyan’ız” demişlerdir. Bunlar Kıbrıs’ta Rumların tezlerine teslim olmanın yararlarını köşelerinde anlata anlata bitirememişlerdi. Bu köşe yazarları Kandil’e, Bekaa’ya çıkıp inmişlerdir. İmralı’daki hükümlü Öcalan’ın postacılığını yapmak için gönüllü olduklarını açıklamaktan bile çekinmemişlerdi.
Değişimde sınır tanımamak!
Döneme göre Marksçı/Leninci, dönemine göre demokrat yine dönemine göre de Neo Liberal’dirler. Bunlardan bazıları var ki konjonktüre göre Tansu Çillerci, Mesut Yılmazcı, Tayyip Erdoğancı, Abdullah Gül’cü olurlar. Yeri gelir herkesle her şey olurlar. Bunların milletle ve onun hukukuyla değil ancak çıkarlarıyla gönül bağı vardır. Onlar döneklik yetenekleri, ruhsuzluk inançları, sürüngen omursuzlukları zirvede iken onurlarının yerlerde sürünmesine aldırış dahi etmezler.
Sayın Başbakan, bu gazetecilere sitem etmekte haklısınız. Ama onları seyahatlerinizde, toplantılarınızda ve sohbetlerinizde yanınızdan ayırmayan da sizsiniz. Bir şey daha var Sayın Başbakan, sekiz yıldır iktidardasınız ve bu süre içinde o kadar az “Türk milleti” kavramını kullandınız ki bu gazeteciler kimin avukatı olacağını, bu yüzden hatırlamakta sıkıntı çekmiş olabilirler.