Savunmadan taarruza
Türkiye, seçim propagandalarını yaşarken ne yazık ki çok ciddi milli meseleleri ihmal ediyor. Bunların başında dış politika geliyor. Milletimizin düşmanları bizi dış politika konusunda yalnız bırakmak ve 60 milyar dolara yakın tazminat istemek, ardından da toprak talebini gündeme taşımak istiyorlar. İşte bu noktada çok soğukkanlı olmaya, sakin düşünmeye ve etrafımızda oluşturulmaya çalışılan düşmanlık çemberini basiretle parçalamaya mecburuz. Öncelikle yakın komşumuz Rusya ile dış politikada çok dikkatli bir düzen kurmak zorundayız. ABD’nin Obama’nın ağzından bu yıl açıklamış olduğu Ermeni Soykırımı demecinde bu kelime kullanılmamıştır. Ancak konuşmanın muhtevası baştan aşağı “soykırım” demektedir. Türkiye dış politikasını düzenlerken ABD ve Rusya arasında çok dikkatli bir denge kurmak zorundadır.
Gafleti tarih asla affetmez
Milletlerarası dostluk sözden ibarettir. Esas olan menfaattir. Büyük Ortadoğu Projesi ile (BOP) ABD, Libya’dan Suriye’ye kan ve gözyaşı ile örülmüş felaket yumağı taşımıştır. Türkiye’nin tamamen yanlış ve gerçeklerle çatışan bir tavrı benimseyerek BOP’un eş başkanı olması kendi tarihine, kültür coğrafyasına, iman dünyasına tam bir ihanet ve kopuştur. Bugün bu coğrafyanın bizi affetmediğini görüyoruz. Libya, Tunus, Mısır, Irak ve Suriye’de ne yazık ki yokuz. Bu yokluğun acılarını ilerideki zamanda daha derin ve ağır yaşayacağız. Amerikan askerlerine zafer dileyen ve salimen vatanlarına dönmelerini temenni eden devlet adamlarımızın gafletini tarih asla affetmeyecektir. Hele hele bu yıl verilen demeçlerde tehciri bir insanlık suçu olarak beyan eden Başbakan Davutoğlu’nun sözleri, Ermenilere şımarma yolunda yeterli enerjiyi vermiştir. Seçim sonrası ortaya çıkacak iktidarın AKP zihniyetini tamamen silmesini hiç olmazsa dış politikadan elini çekmesini temenni ediyorum. Aksi halde şuursuz gayretleriyle verdikleri lüzumsuz tavizlerle yapayalnız kalmış bir Türkiye olacağız. İşte Türkiye’nin girdiği çıkmaz sokakta Rusya-ABD dengesini çok dikkatle koruması elzemdir. 1915 Ermeni ihanetinin arkasında Ruslar vardır. Ermeni kiliselerini silahlandıran da Ruslardır. Bunları biliyoruz. Ancak, dış politika düzenlenirken kin, öfke, nefret gibi bütün kavramların aklın gerisine çekilmesi gereken bir zamanı yaşıyoruz. Akılla düşünmeye, her şeyi akılla kurmaya mecburuz. Geçen zaman içinde Rusya dünya jandarmalığına savunmuş ABD’ye “hayır” diyebilecek hale geldi. Bu iki emperyalist gücün Orta Doğu ve özellikle Kafkaslardaki rekabetini dikkatle takip etmeliyiz.
Ayrıca dünyanın sayılı “soykırım” suçlusu Almanya’nın bize karşı olan tavrını soğukkanlılıkla karşılayıp, onları da bütünüyle Ermeni safına itmekten kaçınmalıyız. Almanya kendi suçluluğunu örtmek için Yahudi propagandasının zirveye taşıdığı soykırım iddialarını kırmak amacıyla esnek bir politika uyguluyor.
Kurdukları tuzaklara dikkat!
Türkiye bütün bu gerçekler karşısında AKP’nin iflas etmiş olan dış politika anlayışını terk etmelidir. Orta Doğu’da mezhepçiliğe dayalı bir dış politika tamamen yanlıştır. Bunu görmenin zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Türkiye dış politikasını laik bir anlayışla ele almalıdır. Türkiye’nin yakın ve uzak menfaatlerini gözeten soğukkanlı bir bakış esas olmalıdır. Yaşamış olduğumuz tarihi tecrübeler bölge üzerindeki emperyalist oyunlar Türkiye’nin büyümesi ve güçlenmesinden rahatsız olanların kurdukları ve kuracakları tuzaklar dikkatle hesaplanmalıdır. Ermeniler 1915 olaylarının “soykırım” olarak tanınmasını istiyor ve bunun için de dış güçlerin desteğini artırma politikasını inat ve ısrarla takip ediyor. Ana hedef önce “soykırım” iddiasını kabul ettirmek ve arkasından tazminat ve toprak istemektir. Bilindiği gibi soykırım iddialarının tanınması demek, hukuki olarak tazminat ve toprak talebini de gündeme getirecektir. Ermenistan’daki Amerikan Üniversitesi’nde görevli öğretim üyesi tarihçi Vahram Ter Matevosyan talep edilecek tazminat miktarının en az 60 milyar dolar olduğunu iddia ediyor. Ermeni diasporası Türkleri 1,5 milyon Ermeni’yi katletmekle suçlayarak hedefleri olan “4T Planı” na ulaşmayı hedefliyor. 4 T Planı’na göre; önce sözde soykırım tüm dünyaya tanıtılacak ve sonra Türkiye tarafından tanınması sağlanacaktır. Bu aşamadan sonra Türkiye’den milyarlarca doları bulacak tazminat talep edilmeye başlanacaktır. Şu anda Ermeniler tarafından ABD mahkemelerinde, Türkiye aleyhine sayısı binlerle ifade edilen tazminat talebi içeren dava açılmıştır. Son aşamada ise yerlerinden, yurtlarından edildiği iddia edilen Ermenilerin topraklarının iadesi istenecektir.
Artık mutlak haklı olduğumuz bu davada savunmadan taarruza geçmek durumundayız. Azınlık pozisyonundan çoğunluk pozisyonuna geçmek için Ermenilerin hunharca katlettiği Türkleri, Ermeni terör örgütü ASALA’nın işlediği suikastlarla hayatına son verdiği çok değerli diplomatlarımızın şehadetini ve Azerbaycan’da katlettikleri Türkleri, bir milyon Azerbaycan Türk’ünü öz toprağından sürdüklerini bilgi ve cesaretle iftiracıların yüzüne vurmalıyız. Bu davayı kurtaracak olan ehliyet ve iradedir. Aksi tutum ve davranışlar Ermeni hadsizliğini küstahlığa götürmektedir.