Savunma için kitap çalmak...
Yargıtay’da devam etmekte olan Balyoz duruşmaları için iki iddialı ve güzel teşhisi paylaşmak istiyorum. Birincisi Müyesser Yıldız’ın... “Bu davada 365 sanık var. 365x5 kitap etmelidir...” İkincisi Türk edebiyatının bükülmeyen yegane kalemi Nihat Genç’ten “Bu mahkemede, Türk ordusu onurunu mutlaka korumak zorundadır. Yoksa, bu sadece ordunun değil, bin yıllık Anadolu tarihimizin son günü olur...” Duruşmayı izlemeye gelen Nihat Genç’in bir diğer teşhisi ise can acıtıcı. “İnancım odur ki, avukatlar infial yaratan ve davayı kökünden sarsan belgelerle konuşurken hakim heyeti bu şok belgeleri hiç tepki vermeden düz bir şekilde izliyorsa, o mahkemede karar verilmiş demektir...”
***
Av. Mahir Işıkay Kuleli ve Harp Okulu’ndan arkadaşım. Işıkay, Harp Okulu mezuniyetinden sonra güçlüklerle Hukuk Fakültesi’nde okudu. Askeri Hakimlik bile yaptı. Emekli olup eşi ile beraber İstanbul’da avukatlık yapıyor. Uluslararası davalara bakıyor. Ceza ve uyuşmazlıktaki başarısı İstanbul sınırlarını çoktan aştı. Vefa yüklüdür Mahir. Ergenekon’dan Casusluk davasına kadar silah arkadaşlığı hukuku taşıdığı arkadaşlarını para-pul düşünmeyip, cebinden harcayarak savunur. Nitekim Ankara’daki duruşmaların son iki gününe damgasını vurdu. Meslek namusuna sahip çıkan medya Işıkay’ın savunmasını manşete taşıyarak, sözde Balyoz iddialarını ne denli sahte olduğunu yansıttı. Mahir’in eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök için “Delikanlı olsa gelip ifade verirdi...” sözleri üzerine mahkeme başkanı uyarıda bulundu. Oysa Mahir “Silah arkadaşlığı bambaşka bir şeydir. Hilmi Özkök ’soğan doğramam’diyeceğine mahkemeye gelip ‘ben hazırım ifade verip, tanık olmak istiyorum’ deseydi, o cesareti, yürekliliği gösterseydi söyleyecek sözümüz yoktu. Belki yine sanıklara ceza verilecekti ama Özkök’te vebal kalmayacaktı” sözleriyle konuya zaten açıklık getirmişti. Bu arada Hilmi Özkök’ün benimle beraber Mahir’in ve şu anda tutuklu bulunan yüzden fazla subayın Harp Okulunda ‘Alay Komutanı’ olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Hatırlatıyorum çünkü Mahir, Necdet Özel’in Harp Akademileri Komutanlığı yaptığı sıradaki öğrencilerini bu davada korumaya aldığına dair iddialara da inanmak istemediğini belirtti.
Savunma kürsüsünde teknolojiden faydalanarak konuşan Mahir’i bazen üniformalı, bazen de cübbeli görüyorum. Ama her halükârda centilmen...
“Müvekkilim Ali Razı Sözen, Edirne-Uzunköprü’de Yunanistan’a karşı dış tehdit konusunda görevli subaydı. Uzmanlık alanı bu olduğu için “Nehir Geçiş Rejimi” ile ilgili projeden dolayı “Rejim geçişi” yapmakla suçlandı. Oysa bu TSK’nın bir projesidir. Mahkemeyi inandırmak için Kara Harp Akademisi kütüphanesinden bu kitabı çalıp mahkemeye getirmek zorunda kaldım” dedi... Heyet dahil salonun çoğu güldü... Ama ne acı bir şey... Bir insanın masumiyetini kanıtlayabilmek için savunma makamının düşürüldüğü durum bu işte... Zira, personeli kör testere misali hukuk adına doğranırken Genelkurmay avukatların talebine cevap veremez hale gelmiştir. Sebep olarak da “Mahkemenin talep etmesini” gösterir. Dün de yazdım... Mahkeme binlerce talebi yerine getirmedi ki...
Mahir, çoğunluğu Harp Okulundan arkadaşları olan 15 sanığın avukatı. Dayanamıyor Mahir, bombayı patlatıyor.. “Görevdeki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel iddialar esnasında Harp Akademileri Komutanıdır. Özel’in komutan olduğu dönemde kurmay subaylar, keşif yapmak, cami bombalamak gibi iddialardan yargılanıyor. Teammüllere göre birliğin komutanı her şeyden sorumludur. Akademi Komutanının haberi yok diye bir şey olamaz. Talep ettik, mahkemeye gelse soracaktık. Astınız-üstünüz cami bombalamak için keşif yapacak, sizin haberiniz olmayacak. Bu mantık dışıdır. Gelip ifade verseydi her şey açığa çıkacaktı!” diyerek Özel’i sorumluluğa çağırdı.