Savaş "gittikçe" netleşiyor!
Dikkat edilirse, en az 1 aydan beri Suriye'de sular ısınmaya devam ediyor.
Ne var ki, öyle bir su kazanı "fokur fokur" kaynarken hiçbir taraf yerini koruma niyetinden vazgeçmiyor.
Şimdi taraflara bir göz atıldığında; başı ABD ve Rusya'nın çektiği apaçık görünüyor.
Sonra da; İran, Suudi Arabistan ve önderliğini BAE'nin çektiği bazı Körfez ülkeleri, Ürdün, Filistin, İsrail cephede görülüyor.
Her ne kadar, ABD 1 aydan fazladır "şıpsevdi" gibi ortada yer alıyorsa da, isimler ve stratejik yerler kendini hissettiriyor.
Öyle anlaşılıyor ki veya çoğu kez anlaşılmıyor ki, Orta Doğu'da eğer kan gövdeyi götürecekse, bunda çoğu liderlerin sorumluluğu bulunuyor.
18 yıldır, mücadelesi verilen bir savaşın nihayet ilk günlerine sanki bugünlerde varılıyor.
Aslında, bu savaşın da tam galibini bulmak gittikçe zorlaşıyor... Tabiri caiz ise bir "Arapsaçı" trajedisi oynanıyor.
Tabii ki bu trajedi, Suriye'nin yanı sıra en çok Suudi Arabistan bazı Körfez ülkeleri, Türkiye, ABD ve Rusya'yı ağır zahmetlere sürüklüyor.
Geleneksel diktatörlük
Nitekim, gerek Membiç'teki 20 ölülü saldırı, Rusya'da düzenlenen büyük basın toplantısında Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgusu ve Şam'dan haddini aşan açıklama dikkatleri çekiyor.
Bu soğuk kış günlerinde, Suriye'de oynanan oyunun hiç kimseye fayda getirmeyeceği biliniyor.
Ancak, bazı gizli sayılacak anlaşmalarla huzurun sağlanması veya herhangi bir toprak kazanımı bütün bu istenmeyen olayların art arta gelmesine neden oluyor.
Gerçi, bir kaç yıl geçmiş olmasına rağmen Suriye rejimi, hem "geleneksel" diktatörlüğünü sürdürüyor hem de yıkılmıyor.
Beşşar Esad, bütün yıldırmalara ve tehditlere rağmen, 30 yıl ülkede dikta rejimini sürdüren babasının yolundan ayrılmıyor.
Beşşar Esad'ın aylar geçtikçe, bir güç erozyonuna da uğraması bekleniyor.
Suriye üzerinde, dost-düşman ülkelerin ilgisinin gün geçtikçe çoğalma nedenleri arasında, ülkenin coğrafi konumu ve sosyal yapısı önemli yer alıyor.
Suriye hem İran'ın hem de, Rusya'nın Orta Doğu'daki uzantısı sayılıyor.
Gerçekten de İran, her zaman elde edebileceğini sandığı Irak'ın kuzeyindeki koridordan Suriye'ye ulaşarak, azılı düşmanı İsrail'e yaklaşacağını hesaplıyor.
Bu arada, bölgede yerleşik Hizbullah'a da hareketlilik kazandıracağını sanıyor.
Zira, Suriye yönetiminin çok uzun yıllartan beri Alevi bir kimlik taşıması da, göz artı edilmiyor.
Buna mukabil, Sünni yönetimlerin iş başında bulunduğu Ürdün dahil olmak üzere Körfez ülkeleri, bu oluşumdan çekiniyor.
ABD ise, İsrail'in yanı sıra, hem bu Müslüman ülkeleri "korumak" hem de, enerji yollarını "güven" altın almak için, Suriye'nin bu durumunun bozulmasını ısrarla istiyor.
Irak'ın 3 kısma ayrılması planında Suriye'nin muhtemelen Kürtlere, petrol taşımak ve denize açılmak için bir koridor sağlanması da yer alıyor.
Türkiye'nin de, "müttefikler" saflarında yer alması ne yazık ki gerçekleşiyor.
İlginç gelişmelerin başında, El Kaide'nin de hem Suriye'ye uzanmak hem de Esad rejimine karşı savaşmak istediği haberleri yayılıyor.
Arap dünyasını kasıp kavuran olaylarta gözlerden uzak görünen El Kaide şimdi müdahil olmuş görünüyor.
El Kaide'nin şimdi Sünnilerin, azınlık Alevilere yönelik tepkilerini istismar ederek Suriye'nin mezhep gerilimlerinden yararlanmayı umduğu gözlerden kaçmıyor.
Eğer, özellikle de, Suriye uzun sürecek bir kaos ortamına sürüklenirse, El Kaide, o zaman belki de bir zamanlar mensuplarının yıllarca hapse konulduğu ya da işkence gördüğü Suriye'de yeni bir mevzi kazanacağı özellikle Batı medyası tarafından iddia ediliyor.
Suriye kargaşasına, El Kaide'nin bulaşmak istemesi, tansiyonun ve ortamın ne kadar gergin olduğunu adeta "ihtar" ediyor.
Unutulmamalıdır ki, Suriye'nin yıkımı halinde, İran'ın devreye getirileceği senaryolarının başrollerinde de Türkiye oynuyor.