Savaş, diplomasi, ihanet!!!

Savaş denilince sadece acılar değil, "ihanet" de gelir akıllara...

Anadolu topraklarındaki Kurtuluş Savaşı''nda, sadece emperyalizmin topyekûn düşmanlığı değil, Kuvayi Milliye''yi arkadan vuran bağnaz hocalarla azınlıkların kalleşliği de unutulmadı...

1979-1989 arasındaki Afgan-Rus Savaşı''nda, Afganların yanında duran Amerika''nın, mücahitleri destekleyeceğim derken, Usama Bin Ladin gibi bir Selefi militanı ortaya çıkartması ise küresel bir ihaneti gündeme getirdi...

Çünkü savaştan sonra ortaya çıkan El-Kaide''nin, 11 Eylül 2001''de New York''taki İkiz Kuleler''i yerle bir ederek, 3 binden fazla masum insanı katletmesi, "besle kargayı, oysun gözünü" deyimini de sinsi bir ihanetle gözler önüne sermişti...

Savaşın sadece kirli değil, ahlaksızca tuzaklar barındıran bir ihanet sarmalı olduğunu ve aynı zamanda, "kimin eli kimin cebinde, belli değil" deyimini katmerleştirdiğini kanıtlayan başka olaylar da var...

Hele işin içinde siyasal rant, petrol vurgunculuğu, kentlerin yağmalanması ve "böl-parçala-yönet" zihniyetinin beklentileri varsa, savaş çığırtkanlığı da susmaz, savaş tamtamları da!..

İşte o zaman da ihanet, en uzun menzilli füzelerden bile hızlı koşar tüm coğrafyalarda!..

Örneğin; Saddam Hüseyin''in en güçlü olduğu ve Amerika''dan Avrupa''ya kadar tüm dünyaya meydan okuduğu bir dönemde Kuveyt''i ilhak etmesi ile başlayan Birinci Körfez Savaşı, Bağdat''ın ağır yenilgisi ile sonuçlanmıştı...

Bir Arap devletinin bir başka Arap devletini işgal etme çabaları bölgedeki diğer Arap ülkeleri tarafından da tepki görünce ve birçoğu kılını kıpırdatmayınca, Orta Doğu''da oldum olası petrol bekçiliği yapan Amerika, sert biçimde devreye girmiş ve Saddam''a geri adım attırmıştı...

"İhanet bunun neresinde" demeyin... Asıl ihanet Bağdat''ın bağrında, Dicle Nehri''nden bile çok uzun boylu yaşanmıştı!..

Çünkü İkinci Körfez Savaşı olarak da nitelendirilen Amerika''nın Irak''ı işgali, ihanet yüzünden, çocukların mahalle kavgasından bile kısa sürmüştü!..

TRUVA''DAN BETER OLAYLAR!..

Amerikan uçakları Bağdat semalarında gezerken, tanklar en büyük meydanda dolaşırken, Saddam''ın her yıl ulusal bayramlarda gövde gösterisi yaptığı o devasa ordusu nereye kaybolmuştu acaba?..

Irak askerleri, Amerikalılar henüz bir bomba bile atmadan Dicle Nehri kıyısında yalınayak koşarken ve dönemin Irak Enformasyon Bakanı Muhammed Said es-Sahhaf, tüm dünya ile adeta alay edercesine "direniyoruz" diye çığlık atarken, Irak ordusunun bütün üst düzey komutanları çoktan ortadan kaybolmuştu!!! Onlar da tıpkı "Irak''ta biyolojik silah var" yalanını pazarlayarak Amerika''ya kaçan ve Irak''ın işgaline yol açan Rafid Ahmed Alwan el-Cenabi gibi, Amerika tarafından çoktan satın alınmışlardı...

Irak ordusunun o şatafatlı birlikleri, Özel Kuvvetleri ve BAAS milisleri ortadan kaybolunca, ortaya saçılan ihanet rezaleti, yüzyıllar sonra Truva operasyonunun utanç verici bir versiyonu olarak da tarihe yazılmıştı...

İşte bu ihanet yüzünden Saddam''ın çocukları ve torunları Amerikan askerlerince katledildi, uyduruk bir mahkemede yargılanan Irak devlet başkanı da asılarak öldürüldü...

Bağdat''taki iç ve dış ihanet sadece Irak''ı çökertmedi...

Önce Afganistan''da türeyen El Kaide, sonra da Amerika''nın bizzat Suriye''ye kuşatmak için güçlendirdiği IŞİD, Irak''ın yanı sıra, tüm dünyanın başına bela oldu...

İşte, iç savaşta bir milyondan fazla masumun katledildiği, bir zamanların şatafatlı Bağdat ve çevresi 20 Mart 2003''te başlayan ve sözde 15 Aralık 2011''de bitirilen İkinci Körfez Savaşı''yla birlikte, aşiret-mezhep-bölücülük kavgalarıyla rantiye yağmasının kanlı kaosundan kurtulamadı..

HER COĞRAFYADA İKİYÜZLÜLÜK!..

Peki ya "Arap Baharı" teranesiyle, tıpkı Irak gibi darmadağın edilmek istenen ve 15 Mart 2011''de, iç savaş provasıyla kuşatılan Suriye''deki ihanete ne demeli?..

"Böl-parçala-yönet" stratejisinin elebaşları, 2011''den bu yana Beşar Esad rejimini yerle bir etmeye çalışırken, Türkiye''den de büyük destek aldılar...

Halep ve çevresi 10 yılda enkaza dönüştü, Esad''ın en güvendiği Lazkiye ve başkent Şam ise ayakta olmasına rağmen,

ülkenin büyük bölümü işgalin enkazını temizlemeye çalışıyor...

PKK ve yandaşlarının, tarikat ve cemaatlerin ve dinci örgütlerin desteğine rağmen elini Suriye''den çekmek zorunda kalan emperyalizm ise pusuda beklemeye devam ediyor!..

Suriye ile neredeyse aynı zamanda (15 Şubat 2011) başlayan Libya iç savaşı sırasında, tarihin en büyük ihanetlerinden birini de, devletin ekonomik kaynaklarının neredeyse yüzde 80''ini halkına dağıtan Muammer Kaddafi gördü...

İç savaştan yıllar önceki Arap Birliği toplantısında, "Irak işgal edildi, sırada kim var" derken ciddiye alınmayan Kaddafi aslında bir ihanete dikkat çekmişti ama, El Kaide kılığına girmiş Libya''nın çocuklarının ihanetine uğramaktan kurtulamamıştı...

Taşeronlaştırılmış Libyalı aşiretler, dinci kılığında emperyalizmin emrine girmiş ve bir kara yolu üzerinde yakaladıkları Kaddafi''yi, "Siz benim çocuklarımsınız, neden bunu yapıyorsunuz" çığlığına rağmen acımasızca linç etmişlerdi...

RANT TİYATROSUNUN SONU!..

Peki; Rusya ile Ukrayna savaşırken, Afganistan, Irak, Suriye ve libya''yı "ihanet" üzerinden niçin mi anımsattık?..

İşte bakınız; provası yıllardır yapılan ve krizi son aylarda zirveye çıkartılan Rusya-Ukrayna gerilimi, Ukrayna''ya destek veren ülkelerin ikiyüzlülüğü yüzünden neredeyse işgale gidiyor...

İngiltere, Almanya, Amerika ve diğer Avrupa ülkeleri Rusya''nın saldırısına karşı Ukrayna''nın yanında olacaklarını açıklamalarına rağmen, 44 milyonluk Ukrayna neredeyse yerle bir edilmek üzere...

Amerikan Başkanı Biden, "yaptırımlar uygulayacağız, gerekirse NATO''nun caydırıcı 5. maddesini devreye sokacağız" diyerek Rusya''ya aba altından sopa gösterirken ve dün geri çekilen NATO''nun Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 100 uçağın Rusya semalarında beklediğini belirterek, "durdurun bu savaşı, yoksa yüzyılın en büyük savaşı olacak" derken, Putin bildiğini okumaya devam ediyor...

Çünkü Türkiye gibi büyük bölümü çekimser, kararsız kalan, bir bölümü göstermelik tepkiler veren, bir bölümü de aba altından "yaptırım" sopaları gösteren ülkeler Rusya''nın saldırısını seyretmekle yetiniyor...

İşte Ukrayna''da sadece havaalanları, askerî üsler değil, yerleşim birimleri de isabet alıyor, siviller ölüyor ve bir ülke alev alev yanıyor...

"Burada ihanet var mı" derseniz; Rusya''nın Ukrayna''yı işgal etmesi durumunda bile ABD''nin Moskova ile savaşmayacağını açıklayan Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki''nin şu yanıtı yeterli olmalı; "Askerlerimizi Rusya ile savaşmaları için Ukrayna''ya göndermeyeceğiz..."

Evet; Rusya yanı başında bir NATO tehdidi istemiyor, elini güçlendirmek için de bölgede başka devletler kurmaya çalışıyor... Ukrayna ise ülkesinin bölünmesine karşı duruyor...

Ve Rus Ordusu dün Kiev''e girdiğine göre, Moskova''nın saldırısı belli ki işgale gidiyor!..

Peki; daha düne kadar esip gürleyen ülkeler madem savaşa müdahale etmeyeceklerdi, acaba neden boş konuşarak diplomatik tiyatro sergilemeye devam ediyorlar ki?..

Ukrayna lideri Zelenskiy''in, "Yalnız kaldık, kimse bizim için savaşmak istemiyor. Bizi NATO''ya almak istemiyorlar, güvenlik garantisi vermekten bile korkuyorlar" demesi,

"Ah ihanet ah, sen nelere kadirsin" sözünü de akıllara getirmiyor mu?..

Yazarın Diğer Yazıları