Satılmış basın mı, sosyal medya mı?
Çok usta bir operasyon ile gazete ve televizyonları kontrol altına alarak adeta ‘sade suya tirit’ şirket bültenlerine dönüştürmeyi başaran iktidar sahipleri, bu kez ‘sosyal medya’ gerçeği ile karşı karşıya.
Yandaş ve yanaşmaların bütün ‘sümenaltı’ çabalarına rağmen, ülkede olup bitenler herhangi bir ‘sansüre’, ‘yasağa’, ‘baskıya’ maruz kalmadan anında sosyal medyaya düşerek geniş halk kitlelerine ulaşıyor.
Ne yapacağını şaşıran Sultan hazretleri, önce şu müthiş teşhisi koydu:
-“Sosyal medya denilen şey, aslında şu anda toplumların baş belasıdır.”
Sonra da, aynı baş belasını kullanarak ‘bankamatik’ memuru bir takım servis elemanları aracılığıyla “Erdoğan’ı yedirtmeyiz” kampanyası başlattı.
Hazret teşhisinde haklı, zira ‘kokuşmuşlukları’ alabildiğince afişe eden sosyal medyanın, artık ‘kendisine oy veren’ kitleleri de etki altına aldığını görüyor.
AKP iktidarını bugüne kadar ‘sırtlarında’ taşıyanların, hatta bu vesileyle ‘bir hayli semirenlerin’ içlerine hafiften de olsa bir ateş düştüğü aşikar.
On yıl sonra iktidarın gerçek profilini görüp “İnşaat ya Resullullah(!)” sloganını keşfedenler, işin peşini bırakmayacak gibi görünüyor.
***
‘Geçmişe sövmeyi’ ve ‘ortak düşman’ üzerine yoğunlaşmayı esas alan sanal sistemdeki çatırtılar, yarınların artık pek de ‘güvenli’ olmadığını gösteriyor.
Buyurun, ‘sanal tesanüde’ inancın nasıl kırıldığına dair sosyal medyadan bir seçme:
-“İnsanları cemaate, tarikata, mezhebe, gruba, partiye değil, gerçek İslam’a davet etmeliyiz.”
Bir başka yorum şu şekilde:
-“İnsanımızın, şeyhini, parti liderini göklere çıkartıp, grubunun reklamını yapmaktan İslam pek aklına gelmiyor.”
Ağabeylerinin iktidar olmasıyla ‘sakallarını’ ve ‘bıyıklarını’ kazıtıp, boyunlarına ‘kravat’ geçirerek kamudan yemlenmeye başlayan biçarelerin on yıl sonra artık uyanmaya başladıklarının ilk işaretleri bunlar.
Öyle ya da böyle, demek ki ‘beytülmal’ bir yerde birilerinin boğazına diziliyor.
“Kol kırılır, yen içinde kalır” safsatasına sığınmak yerine, mırıldanarak da olsa, gayenin nasıl betonlaşıp ‘inşaata’ dönüştüğünü ifade etmeye çalışıyorlar.
Birilerinin ’mümin’ kümesinden yemlenip, ‘münkir’ kümesine yumurtladığı; ‘iktidar öncesi’ ile ‘iktidar sonrasının’ çok da örtüşmediği bazı kafalara dank ediyor.
***
‘Camilerde’ bile zinhar yan yana gelmedikleri halde, ‘menfaat’ namına hazretin arkasında saf tutanların abdesti ‘sanal gurultu’ ile bozulur mu dersiniz?
Uçaklarda diz dize, göz göze ‘birlik’ görüntüsü verip diz çökenlerin sosyal medyadaki tutumuna bakınca cevabı bulmak hiç de zor değil.
İktidar muhibbi bir grubun müritleri, bir süre önce ‘ilginç bir fotoğraf’ paylaştılar.
Kendileri dışındaki hemen herkesi bir kefeye koyup, ‘kitaplarının yakılmasını’, ‘elaleme rezil edilmeleri’ gerektiğini yazdılar.
Fotoğrafa yorum yapan birçok kişi, ‘listenin çok eksik olduğunu’ beyan ettiler.
Anlaşılan o ki henüz ’toy’olan bu kişilere şimdilik ‘herkese diş geçirilemeyeceği’, ‘her şeyin bir zamanı olduğu’ anlatılmamış. Ya hakikaten çok toylar veya ‘her söyleneni’ olduğu gibi alıp, öyle kabul ediyorlar.
Oysa ‘bakkallıktan’, ‘başkanlığa’ giden yol, çok ince bir ‘ilm-i siyaset’ eğitimi ister.
Öyle değil mi? Şimdi kalkıp da ‘başkanlık sistemine’ geçildiğinde yapılacak icraatlar anlatılır mı, ‘bir çuval incir’ berbat edilir mi?
***
Sade suya tirit birer ‘şirket bülteni’ haline dönüşen gazete ve televizyonları bırakın da sosyal medyaya şöyle bir göz atın.
Orada, hazretin etrafına dizilip birbirlerine tebessüm eden, sözüm ona ‘vatanın dirliği, milletin birliği’ için canhıraş çaba harcayanların, aslında ‘birbirlerini dişlemek’ için nasıl fırsat kolladıklarını göreceksiniz.