“Sata sata Türkiye’yi bitiremedik!”
Haberin kamuoyuna duyuruluş şekline bakarsanız, çok hayırlı bir gelişme zannedebilirsiniz!
Haber özetle şöyle:
“Cevdet Yılmaz mektup gönderdi: Saray'dan dev şirketlerin CEO'larına davet! Sekiz yıl sonra ilk kez toplanacak olan Yatırım Danışma Konseyi'ne, aralarında Elon Musk ve Jeff Bezos'un da bulunduğu dünya çapında ünlü CEO'lar davet edildi.
Yatırım Danışma Konseyi toplantısına, özellikle Türkiye’ye yakın dönemde yatırım yapması beklenen Çin ve Körfez şirketlerinin damga vurması bekleniyor.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED de toplantıya yüksek katılım sağlanması ve Türkiye’deki yatırım iklimindeki değişikliklerin ele alınması için üye şirketlerin toplantıya katılımını önemsiyor. YASED üyelerinin global yöneticilerine de toplantıya katılım davetleri yapıldı.”
***
Yatırım Danışma Konseyi adlı toplantılar, gerçekte, Türk ekonomisinin dev kuruluşlarını ve Türkiye topraklarını çok uluslu denilen şirketlere devretmek için yapılıyordu. Birincisi 2004 yılında yapılan toplantılarda yabancı şirketlerin birinci isteği arazi idi.
Unilever'in Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye Bölgesi Başkanı Mısırlı Rachid Rachid, Doğu ve Batı arasındaki konumu dolayısıyla Türkiye'yi bir ihracat üssü olarak görmek istediklerini söyledikten sonra, "Yatırım Danışma Konseyi Toplantıları" sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapmayı düşündükleri yatırımlar için "arazi meselesi"ni de görüştüklerini söylemişti.
İlk toplantıyı, Türk kamuoyuna 16 Mart 2004 tarihinde “Türkiye'yi paylaşma toplantısı yapıldı!” diye duyurmuş ve gazeteci John Pilger’in yazdığı Endonezya’nın paylaşılması modelini hatırlatmıştım.
John Pilger Endonezya'nın nasıl yağmalandığını şöyle anlatmıştı:
"Freport şirketi Batı Papua'daki bakır madenini aldı. Şu sıralar bu şirketin yönetiminde Henry Kissinger var. Bir Amerika-Avrupa konsorsiyumu, Batı Papua'nın nikel kaynaklarına el koydu. Dev Alcoa şirketi ise Endonezya'nin boksit rezervlerinden en büyük dilimi kaptı. Bir grup Amerikan, Japon ve Fransız şirketi Sumatra, Batı Papua ve diğer adalardaki tropik ormanları aldı.
Artık Endonezya ekonomisinin hem görünen hem de gizli kontrolü, belli başlı üyeleri ABD, Kanada, Avrupa, Avustralya ve en önemlisi IMF ve Dünya Bankası olan Endonezya Hükümetlerarası Grubu'nun eline geçmişti.
Wall Street bütün olanları büyük bir fetih gibi görüyordu. Endonezya'nın bugünkü borçlarının toplamı 262 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Bu rakam ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 170'i. Bu borcu bazen hayatlarına mal olsa da ödemeye devam edecek olanlar ise sıradan insanlar..."
***
Türkiye’deki ikinci toplantıda Electrolux şirketinin Türkiye Genel Müdürü Nevio Pollesel, Türkiye dâhil birçok ülkede yatırım için fırsat kolladıklarını söylemişti. Pollesel, "İyi bir avcı silahı dolu beklemeli. Üzerinden ne zaman bir kuş geçeceği belli olmaz. Biz de öyle yapıyoruz" diye konuşmuştu.
Bu arada, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye akın akın geldiğini belirterek, ülkenin geleceğinin “parlak” olduğunu söylemişti.
Citigroup Yönetim Kurulu Başkanı Sanford 1. Weill de aynı şekilde, "Türk ekonomisinin geleceği hiç bu kadar parlak olmadı'' diye konuşmuş ve yatırımlarını artırmak istediklerini açıklamıştı.
Türkiye'deki bankacılık sektörüne el koyan Citigroup Global Bankacılık başkanı Michael Klein ise, uluslararası oyuncuların Türk bankalarına gösterdikleri artan ilginin, sektörün doğru yolda olduğunun bir göstergesi olduğunu söylemişti.
IMF Başkanı Rodrigo de Rato da “Türkiye, IMF'nin en başarılı olduğu ülkelerden birisidir” demişti.
***
İlk toplantıdan bugüne kadar 20 yıl geçti. 20 yılın sonunda yabancı şirketler, Türk ekonomisini ele geçirdi. Türklerin elinde hiçbir ekonomik varlık kalmasın diye sekizinci toplantı yapılıyor. Kemal Unakıtan, satışlar başladığında “Sata sata bitiremedik” demişti ama o öldükten sonra satılmayan varlık kalmadı... Şimdi ne satacaklar? Tabii ki toprak satacaklar! Başından beri “arazi meselesi”nden bahsediyorlar.
Bir taraftan su deposu olan Çukurova’da çiftçiye, “sebze ekmeyin, su veremiyoruz” diyorlar, diğer taraftan Türkiye’yi sata sata tamamen bitirmeye çalışıyorlar!