Şarkılardaki gözler
Abdestsiz beste yapmayan Hafız Sadettin Kaynak “Yeşil gözlerini ufkuma ger ki/Bahar geldi diye türkü söyleyem” diyor. Ondan ve yeşil gözlerden başlayıp, bestesi Mustafa Seyran’a ait olan o yemyeşil şarkı ile devam edelim: “Kapat gözlerini kimse görmesin/Yalnız benim için bak yeşil yeşil/Gözlerin kimseye ümit vermesin/Yalnız benim için bak yeşil yeşil”.
Yalnız yeşil gözlere değil, ela gözlere de beste yapmış Kaynak Usta: “Elâ gözlerine kurban olduğum/Yüzüne bakmaya doyamadım ben/İbret için gelmiş derler cihana/Noktadır benlerini sayamadım ben” (Söz: Aşık Ömer)
Teoman Alpay, baharın gelip güllerin açıldığını, ruhuna neşe saçıldığını, bülbülün de aşka geldiğini hatırlattıktan sonra diyor ki o nihavent eserinde: “Mavi gözlü sarışın kız/Gel gidelim adaya biz”
Ya menekşe gözler? Yesarî Asım Arsoy’un o şarkısına kulak vermeden bilinir mi o gözlerdeki hülya, mânâ ve sevda: “Menekşe gözler hülyalı/Bakışları çok mânâlı/Gönül yakıcı o gözler/Meğer ezelden sevdalı”
Ve kara gözler... Bir kara gözlüye yazmış Bekir Sıtkı Erdoğan bu er mektubunu, Gültekin Çeki de bestelemiş: “Kara gözlüm efkârlanma gül gayri/İbibikler öter ötmez ordayım/Mektubunda diyorsun ki gel gayrı/Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.”
Şerif İçli’nin “Zeytin Gözlü” sünü kim bilmez? “Zeytin gözlüm sana meylim nedendir/Bu sevmenin kabahati kimdedir/Gül olmuşsun dikenlerin bendedir/Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne/Şarkıları düşürürüm peşine”
Azerbaycanlı Nigâr Refibeyli Hanım, çiçeklerin gözlerinin çektiği intizarı göndermiş ayrı düştüğü “Ala gözlüsü” ne, Tevfik Guliyev bestelemiş: “Ala gözlüm, senden ayrı geceler/Bir il kimi uzun olur neyleyim/Bahçamızda gızıl güller her seher/Sensiz açır, vahtsız solur neyleyim. /Çiçeklerin çekir gözü intizar/Ayrılıktan beter dünyada ne var/Yaz akşamı seni, bil ki, bu Nigâr/Hazin hazin yada salır neyleyim”
Ferit Sıdal “Gözlerin bir içim su” , Alaeddin Yavaşça “Gülen gözlerinin mânâsı derin” diyor. Avni Anıl, iki gözlü şarkıyla katılıyor bu ezgi ve anlam kervanına. İlkinin sözü Ülkü Aker’in: “Gözlerin bir aşk bilmecesi sorar gibi/Bakışın eski günleri arar gibi” . Ve ikincisi: “Sevmiyorum seni artık, gözlerimi geri ver/ Yalanmış yeminlerin hep, sözlerimi geri ver / İsyanı tanımazdım ben, seni sevmeden önce /O en mahzûn, o en mahcûb yüzlerimi geri ver” . Bunun sözleri de İlham Behlül Pektaş’a ait.
Kendi sözüne öyle bir beste yapar ki Muzaffer İlkar, söz ve ezginin büyüsüyle mest eder dinleyeni: “Gönlümün şarkısını gözlerinde okurum /Sevgimin neş’esini sözlerinde bulurum”.
Şarkılardan söz edilir de Yusuf Nalkesen olmaz mı? Olur elbet. Hem öyle bir olur ki, sevgilinin gözleri doğar gecelerimize: “Ne mektup geliyor ne haber senden/Söyle de bileyim bıktın mı benden/Her akşam güneşin battığı yerden/Gözlerin doğuyor gecelerime”.
Osman Nihat Akın’ın nihavent eserindeki derin sevdanın da, uzun rüyanın da sebebi bir güzel göz: “Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya/ Benziyor şimdi benim ömrüm uzun rüyaya”.
“Göz gönülün yaylasıdır” derler, Bektaşîler. Çıkıp bu yaylaya, gönül huzuru bulmak, yürek soğutmak soğuk gözelerde ya da gönlü dumanlayıp hislenmek, ne güzeldir. Ne güzeldir şarkılarla dert dökmek o yaylada.. Öyle değil mi?