Şarkılara gizlenen siyaset kavgası

“Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısıyla başlamıştı pembe yolculuk. Yağsa da yağmur, çaksa da şimşek el ele tutuşup hep bir ağızdan mırıldanırlardı;
“Beraber yürüdük biz bu yollarda
(On sana on bana.)
Beraber ıslandık yağan yağmurda
(Bir müsteşar senden, bir müsteşar benden.)
Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda
(TEKEL’i ben indiriyorum, SEKA’yı da sen götür.)
Bana her şey seni hatırlatıyor
(Ulaştırma Bakanlığı benden Enerji Bakanlığı senden olsun.)”
Aaah... ah!..
Ne güzeldi o günler..!
Her şey uyum içinde ve bugüne kadar görülmedik ve alışılmadık “uzlaşma” içinde, “ustaca” kotarılıp gidiliyordu.
Şarkılar neşe içinde söylenir, ceketler bellere bağlanır, rakı kadehleri kafalara konur, göbecikler atılırdı.
Ne olduysa oldu!.. Neşe-i muhabbetin yerini birden bire hüzünlü şarkılar, gam ve kasavet aldı.
Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce dünkü köşesinde yine “özel yetkili mahkemeler” üzerinden Tayyip Erdoğan’ı eleştirmiş. Öteden beri Gülerce’nin yazılarını çok dikkatle takip ederim. Yazılar adeta siyasi barometre. Hüseyin Gülerce, “düşünceleri” oldukça dikkatle kaleme alır. “Ya beklenen netice alınmazsa” yazısı da öyle. Yazının son satırlarına dikkat;
“...Başkaları ile el ele tutuşurken, vefalı ellerden uzaklaşılırsa, geri dönülmez bir akşamın ufkuna yürümek de var. ‘Süreci yumuşatarak atlatalım’ derken, vesayetçilerin oyununa gelmek de var...”
Çok mu alınganlık yapıyorum?.. Ben bu sözlerden çok mana çıkardım. “Dönülmez akşamın ufkundayız” şarkısının sözlerini hep birlikte hatırlayalım:
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece
Gruba karşı bu son bahçelerde keyfince
Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül
Tayyip Erdoğan da bundan bir mana çıkarır mı?
Bilemem!..
Benim işim, aydınlatıcı gazetecilik yapmak.
Ama şuna emin olun. Bu yazıya Tayyip Erdoğan’ın siyasi baş danışmanı ve Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan köşesinden(şarkıyı hemen hatırlayacaksınız) şöyle cevap verir;
“Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler
Olsun bana seninle geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu
Dediler ki gün gelir unuturmuş gidenler
Olsun bana aşk dolu geçen yıllarım yeter
Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu.”
Bizlere de bu durumda;
“Gemilerde talim var
Bahriyeli yarim var
O da gitti sefere
Ne talihsiz serim var
Hani benim Recep’im Recep’im
Sarı lira vereceğim
Almazsa karakola Gideceğim.”
şarkısını mırıldanmak düşüyor, herhalde!..



“Akilli” adamlar listesi
Tüm gazetecilik hünerlerimizi gösterdik. Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun tarihi(!) zirvesinin perde arkasını mıncık mıncık ettik. Fakat, tüm meslektaşlarımın atladığı bir husus oldu. “Kürt sorunu” nu çözmek için kırmızı dosyaların içinde kalan “akilli adamlar” listesi.
Çok güvendiğim(!) bir kaynaktan alabildiğim kadarıyla yeni ittifakın “akilli adamlar” komisyonu için düşündüğü isimler şöyle;
AKP:
Barak Obama, Vamık Volkan, Kemal Burkay, İlter Türkmen, Yaşar Kemal, Aslı Aydıntaşbaş, Orhan Pamuk, Ahmet Bayık(Cemil Bayık’ın babası), Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, Neçirvan Barzani.
CHP:
Francis Ricciardone, Ali Rıza Türmen, Şükrü Elekdağ, Ali Bulaç, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Emre Taner, Mümtaz’er Türköne.
BDP:
Cemil Bayık, Murat Karayılan, Kesire Öcalan, Fehman Hüseyin, Mesud Barzani, Sabri Ok, Hillary Clinton.
MHP’de buna karşılık “Ne Yapsın Adamlar” listesi hazırlamış:
Şehit anneleri, şehit babaları, “Vatan sağ olsun diyenler” , Gaziler ve de tüm Niyaziler...


Hassasiyete
bakın!..

AKP milletvekili Vahit Kiler İstanbul’un “aşk simgesi” Piyer Loti Tepesi’nin isminin değişmesi için harekete geçmiş. Kiler, “Bitlisliler olarak kanımıza dokunuyor” diyip tepeye İdris-i Bitlisi’nin adının verilmesini önermiş.
Bu hassasiyet karşısında, inanın bana gözlerim yaşardı.
Vahit Kiler dahil tüm AKP’lilerin milletvekili seçilip geldiği Ankara’dan size birkaç örnek vereyim;
SİMON Bolivar Bulvarı (Çankaya)
Kennedy Caddesi (Gaziosmanpaşa)
Dögol Caddesi (Tandoğan)
Konrad Adenauer Caddesi, (Yıldız/Çankaya)
Bırakın bu cadde, mahalle isimlerini bir tarafa, tüm memlekette hangi sokağa girerseniz girin kafanızı kaldırıp da dükkan isimlerine, tabelalara baktığınızda ne görüyorsunuz?
Türkçe dışında her şey!..
Nerede kaldı bu ince hassasiyet?
Bu saydığım Ankara’daki mahallerde herhangi bir proje yok veya ben bilmiyorum. Kadir Topbaş’ın, Piyer Loti için var mı?
Onu da bilemiyorum.
Vahit Kiler’in bu önerisi herhalde çok duygusal!..

Yazarın Diğer Yazıları